Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde kalbur saman içinde ben ninemin beşiğini tıngır mıngır sallar iken bir ormandaki günlük hayat her zamanki gibi sürüp gidiyormuş. Orman kanunları bütün hayvanlara istisnasız uygulanıyor, kanunlardan yana şikâyetler varsa da bunlar kaale alınmıyormuş. Yani güçlü olan her zaman ve her şartta daima haklıymış. Hiyerarşik sıralamanın en üst basamağında en güçlü olan ormanlar kralı aslan varmış. Onun dilekleri kesinlikle yerine getirilmesi gereken kanunlarmış.

     Kral zamanını yatarak, biraz da gezerek geçirir; acıktığında yemek istediği yiyeceği söyler ve bu dileği anında yerine getirilirmiş. Yemeği bazen bir ceylan, bazen bir zebra, bazen de manda yavrusu olabilirmiş. Karnı az acıktığı günlerde ise bir tavşanla idare edebilirmiş.

     Kısacası aslanımız ormanda bulunan yiyeceklerin hemen hemen hepsinin tadına bakmış. Son zamanlarda ise her gün aynı yemeği istiyormuş: Bir maymun.

     Kralın bu yemek tercihi diğer hayvanlar arasında hem sevinç hem de şaşkınlık yaratmış. Seviniyorlarmış, çünkü bu sayede hayatları kurtuluyormuş. Şaşırıyorlarmış, çünkü neden bu tercihi yaptığının nedenini bir türlü bulamamışken sonradan kralın tilki tarafından ikna edildiğini öğrenmişler. Acaba tilki bunu nasıl becermişti?

     Tilki bakmış ki kral her gün yiyecek konusunda farklı şeyler istiyor. O nedenle  “yakında sıra bana da gelebilir” düşüncesiyle bu ihtimali ortadan kaldıracak bir plân yapıp kralın huzuruna çıkmış. Ve demiş ki “Efendim, geçenlerde insanların bir toplantısını gizlice izledim ve oradaki konuşmaları dinledim. Bir büyücü, maymun etinin yararlarını anlattı. Maymun eti yemek genç kalmada, hastalıklara karşı dayanıklı olmada ve daha birçok konuda çok yararlıymış. Bu bilgiyi hizmetkârınız ve sağlığınız için duacınız olarak size iletmek istedim.”  Bu yalan bilgi aslan tarafından kabul görmüş ve o günden sonra sofrasına her gün bir maymun ister olmuş.

     Maymunlar bu karardan hiç memnun kalmasalar da ellerinden gelen bir şey yokmuş. Her gün aralarından seçtikleri bir maymunu gözyaşları dökerek aslanın sofrasına göndermeye başlamışlar. Gönderilecek maymunlarla ilgili aralarında bir toplantı yapmışlar. İlk sırada gidecek olanlar yaşlılar olarak belirlenmiş. Daha doğrusu yaşlı maymunlar “Biz yaşadığımız kadar yaşadık, şurada kaç gün ömrümüz kaldı ki?” diyerek gönüllü olarak ölüme gitmeyi kendileri teklif etmişler. Onları hasta olanların, sakat olanların, annelerin teklifleri izlemiş.

     Ormanda günler, aylar hatta yıllar böyle geçmiş. Kral her gün maymun eti yemesine rağmen bedeni doğanın kanunlarına ister istemez yenik düşmüş yani o da yaşlılığı tatmış. Artık eskisi gibi dolaşamıyor, hemen yoruluyor ve dinlenme ihtiyacı hissediyormuş. Ancak buna rağmen gene de kükrediği zaman sesi ormanın ta öteki ucundan duyulabiliyor ve istediği hayvanı bir pençe darbesiyle öldürebiliyormuş.

     Tilki yağcılığı daha da ileriye götürmek amacıyla kralın bu durumuna bir çare üretmiş. Orman içinde yorulmadan dolaşabilmesi için üzerine binebileceği bir makam hayvanı fikriyle kralın karşısına çıkmış. Bu binilecek hayvanın seçilmesi için de bir hayvan akil komisyonu oluşturmasını söylemiş. Bu fikri de kabul görmüş ve kral bu komisyona güzel konuşan, ikna yeteneği olan bir başkan atamış. Tabii bu başkan, tilkiden başkası değilmiş. Üyeliklere ise çakal, domuz, karga, yılan ve sansarı getirmiş.

     Komisyon en kısa zamanda toplantıya çağırılmış ve daha ilk oturumda kralın binebileceği hayvanlar belirlenerek adları içlerinden birini seçmesi için krala götürülmüş. Seçilen ilk aday binek hayvanı olarak düşünülen zürafa, kralın karşısına çıkmış. “Sayın kralım, sizi taşımak benim için büyük bir onurdur, ama benim boyum çok yüksek. Ya benim üzerimden düşerseniz, maazallah sonunuz ne olur?” deyince aslan zürafayı gönderip ikinci adayı çağırmış. İkinci aday olan at huzura çıkıp, çok hızlı koştuğu için kralın üzerinde durmakta zorluk çekebileceği mazeretini öne sürmüş. Kral, mazereti kabul etmiş. Diğer adayı huzura istemiş. Bu sefer de keçi gelmiş. Keçi “Efendim, ben patikaları sekerek geçerim, dağlara tırmanırım hatta ağaçlara bile çıkabilirim. Ama bir benim bir de kendinizin cüssesine bakın. Sırtıma bindiğinizde ayaklarınız yerlerde sürünecek ve herkes bize gülecek.” Demiş. Bu gerekçeyi de aslan beğenmiş. Son aday gelsin diye emir vermiş. 

     Komisyon üyeleri, krala binebileceği bir hayvan bulamadıkları için başlarına çok kötü şeyler gelebileceği endişesi içine düşmüşler. Kaderleri son adaya bağlıymış artık. Ya o da kralı ikna edici bir mazeret bulursa?

     Son aday eşekmiş. Eskiden hor gördükleri, selam bile vermedikleri eşek şimdi, vereceği kararla onların hayatlarını etkileyebilecek bir pozisyondaymış. Kabul etmesi ve kralı ikna etmesi için neredeyse eşeğin ayaklarına kapanacaklarmış. Meğerse eşek ne kadar değerli, asil, düşünceli bir hayvanmış! Onlar bu özellikleri dolayısıyla eşeği hep takdir ederlermiş!

     Cömertçe yalanlarını döktürmüşler. Eşek bunlara inanmamış, ancak “Bu akil hayvan komisyonu üyelerinden tilkinin dışındakilere fazla kızgınlığım yok. Tilkiyi mahvedeceğim derken onları da yakmayayım. Aklımı kullanıp sadece tilkiye zarar verecek bir çözüm bulmalıyım. Hem kralın isteğine karşı çıkacak gücüm de yok benim. Kızarsa beni oracıkta öldürüverir. O nedenle kendime de zararı dokunmayacak bir yol bulmalıyım” Diye düşünmüş ve bulmuş.

     Aslanın huzurunu çıktığında “Saygı değer kralımız bu göreve beni lâyık gördüğünüz için teşekkür ederim. Size hizmet etmek benim için büyük bir onurdur. Görevimi en iyi şekilde yapacağımdan hiç şüpheniz olmasın. Yalnız sizden bir ricada bulunacağım. O da şu: Sizin güvenliğiniz her şeyden önce gelir. Dolaşmalarımız sırasında sırtımda siz varken ben bunu tam olarak sağlayamayabilirim. O nedenle biz dolaşırken zeki ve becerikli bir hayvanın öncü görevine getirilmesi ve bu öncünün geçeceğimiz yolları kontrol etmesi uygun olur. Tabii yine de takdir size ait, ama bana soracak olursanız bu işi en iyi yapacak olan da tikidir.” Demiş.

     Bu öneri aslanın çok hoşuna gitmiş, hemen öncü olarak tilkiyi görevlendirmiş ve görevini de çok iyi yapması konusunda uyarmış. Tilki bu durumdan hiç memnun olmadıysa da çaresiz kabul etmek zorunda kalmış

     Eşek,bu işte başarılı olmak için öncelikle sabır gerektiğini çok iyi biliyormuş. O nedenle aslanın hizmetinde birkaç ay canını dişine takmış ve her zorluğa sabrederek katlanmış. Nihayet beklediği günler gelmiş.

     Uygun bir zamanda maymunları ziyarete giderek tilkiyi mahvetmek için hazırladığı planı onlara anlatmış. Kendisine yardımcı olup olmayacaklarını sormuş. Maymunlar başlarına bu felaketleri açan tilkiden intikam almak için çok istekli olduklarından eşeğin planını hemen kabul etmişler.

     Üç gün sonra eşek kralı gezdirirken tam tepeye geldiklerinde maymunlar öncü tilkiye saldıracaklar, tabii can korkusuyla tilki kaçacak ve kralı sırtından indiren eşek maymun ordusunun içine dalarak hepsini perişan edecek. Tepedeki kral da olan biteni çok iyi bir şekilde görebilecekti. Plan genel hatlarıyla böyleymiş.

     O günün sabahı eşek erkenden uyanmış. Yapacaklarını bir kere daha gözden geçirmiş. Unuttuğu en ufak bir ayrıntı bile olmasın istiyormuş. Aslanı sırtına bindirmiş. Tilki önde, onlar arkada yola koyulmuşlar.

     Tam tepeye geldiklerinde maymunlar çığlık atarak saklandıkları yerden çıkmışlar ve önce tilkiye saldırmışlar. Görevi olabilecek bir tehlikeye karşı kralı uyarmak hatta korumak olan tilki, bu saldırı karşısında canının derdine düştüğünden oradan kaçmaktan başka bir şey düşünemiyormuş. Kralı uyarmak aklından bile geçmemiş. Nitekim tabanları yağlayarak, en hızlı koşuculara bile taş çıkartırcasına oradan uzaklaşmış. Tilkinin kaçtığını gören maymunlar, bu sefer kral ve eşeğe doğru yönelmişler. Bunun üzerine sırtındaki aslanı yere indiren eşek, hiç düşünmeden maymun ordusuna karşı tek başına saldırıya geçmiş. Cesaretle içlerine dalmış. Sağa sola çifteler savurmaya başlamış. Maymunlar önceden anlaştıkları gibi, çifteler isabet etmese bile kendilerini yere atmışlar, kısacası rollerini çok güzel oynamışlar.

     Sonunda bozguna uğramış bir ordu gibi oradan kaçmışlar. Kral bulunduğu yer itibariyle olan bitenleri çok iyi bir şekilde izleyebilmiş. Tilkinin yüreksizliğine kızarken eşeğin cesaretine hayran kalmış.

     Kral bu olaydan sonra eşeği emekliye ayırmış. Akil hayvanlar komisyonu üyelerini de eşeğe hizmetle görevlendirmiş. Eşek istediği zaman taze ot ve temiz su getirme, barındığı yeri temiz tutma bu üyelerin başlıca görevleriymiş.

     Emekliye ayrılan eşekten boşalan görev de tilkiye verilmiş. Yani aslan artık her yere tilkinin sırtında gidiyormuş. Tilkinin kendi canını kurtarmak için maymun etinin yararlı olduğu yalanını uydurduğunu da eşek, aslana bir bir anlatmış. Kral o günden sonra maymun eti yemekten vazgeçmiş ve tüm maymunları affetmiş.

     Olup bitenlere ormandaki diğer hayvanlar çok şaşırmış. Meraklarını gidermek için de bütün bunları nasıl becerdiğini eşeğe sormuşlar. Eşek de onlara:

      “Nasıl becerdiğimi boş verin. Siz asıl sonuca bakın. Yani: Aklın fendi, kurnazlığı yendi.” Demiş.

     Masal da burada bitmiş.

***

**Not: Bu masal “Sokrat İle Meraklı Eşek Arısı” başlıklı çalışmadan derlenmiştir.

( Masal: Eşeğin Fendi başlıklı yazı Ömer Faruk tarafından 13.04.2013 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.