Makale / Tarihsel Makaleler

Eklenme Tarihi : 26.06.2013
Okunma Sayısı : 2300
Yorum Sayısı : 1

Uruguay (1965, 2004, 2005) ,Kıbrıs Rum Kesimi (1982) , Yunanistan (1996) ,Arjantin (1993, 2003, 2004, 2005, 2006, 2007) ,Rusya (1995,2005) ,Kanada (1996, 2000, 2004) , Lübnan (1997,2000) ,Belçika (1998) ,İtalya (2000) ,Vatikan (2000) ,Fransa (2001) , İsviçre (2003) ,Slovakya (2004) ,Hollanda (2004) ,Polonya (2005) ,Almanya (2005) ,Venezüella (2005) ,Litvanya (2005) ,Şili (2007) ve son olarak da içinde bulunduğumuz 2010 yılında İsveç Parlamentosu yaptığı oylamayla sözde Ermeni soykırım iddialarını kabul etmişlerdir. 

Ayrıca İsviçre ve Fransa’da sözde Ermeni soykırımı'nı reddetmek suç olarak sayılmaktadır. 
Avrupa Parlamentosu 1987'lerde Türkiye'yi soykırım suçlusu olarak ilan etmiştir. 
*** 
Birazda Türkiye’yi sözde asılsız Ermeni soykırımı iddialarını kabul ederek suçlayan ülkelerin kendi sicillerine bakalım, gerçekten sözde Ermeni soykırım iddialarını kabul eden medeni olarak bildiğimiz, her fırsatta insan hakları söylemleriyle fırtınalar estiren Avrupa ülkelerinin sicili ne kadar temizdir; 

İşte kendini medeni ilan eden, insan hakları savunucusu Avrupa’nın soykırım ve katliam geçmişi; 
—Kıbrıs Rum Kesimi; 1912’den1974 yılına kadar 1000 den fazla Türk, Rumlar tarafından katledilmiştir. 
—Yunanistan; 1829’da bağımsızlığını kazanmasının ardından Mora’daki Türkleri göçe zorlanmış, 20 bin civarında Türk’ü katletmiştir. 1923 yılında Lozan’da Türk ve Yunan azınlıkların karşılıklı mübadelesine ilişkin anlaşmanın imzalanmasından sonrada Batı Trakya’da yaşayan Türklerin ibadetlerine izin vermemiş, hukuki, siyasi, kültürel ve dini haklarını da kısıtlayarak, sistemli 'etnik ve kültürel soykırım' başlatması sonucunda 400 bin Türk’ün bölgeyi terk etme zorunda bırakmıştır. 
—Belçika; 1.Dünya Savaşı’nın ardından Ruanda’nın yönetimi Belçikalılara verilince, Belçika’nın sömürgesi olan Ruanda ve Kongo’da 10 milyondan fazla insan soykırıma uğramıştır. 
—İtalya; 1911- 1940 yılları arasında Libya’da uyguladığı imha operasyonları ve çölün ortasına kurduğu toplama kamplarında yüz binlerce Afrikalı Müslüman hayatını kaybetmiştir. İtalya diktatörü Mussolini, Etiyopya ve Yugoslavya'da 300 bin insanı katletmiştir. 
—Fransa; 1830 yılında Cezayir’i işgal etmiş, 132 yıllık işgali sonucunda 1954–1962 yılları arasında 1,5 milyon Cezayirliyi katletmiştir. Yine 1.Dünya Savaşı sırasında da 900 bin Afrikalının ölümüne sebep olmuştur. 
—Almanya; Almanlar 1933–1945 yılları arasında Büyük Alman İmparatorluğu’nu kurmak amacıyla diğer millet ve etnik gruplardan 21 milyon insanı topluca kurşuna dizmek, toplama kamplarında, fırınlarda yakmak, gaz odalarında zehirlemek şeklinde soykırım uygulamışlardır. 2 milyon Yahudi Almanlar tarafından sistematik biçimde öldürülmüştür. Yine Almanlar 1891 yılında Namibya’ya sömürge kurmak amacıyla çıkmış, adanın yerli halkı Herero ve Namalar üzerine taarruz ederek yaşlı, kadın, çocuk dinlemeden 117 bin insanı katletmiş, yaklaşık 132 bin yerliden geriye 15 bini sağ kalabilmiştir. 
—Danimarka; 1945 yılında Sovyet Ordusu’nun Alman topraklarına doğru ilerlemesinden kaçan 250 bin Alman mülteci Danimarka’ya sığınmış, üçte birini 15 yaşından küçük çocukların oluşturduğu Almanlar tel örgülerle çevrili toplama kamplarına alınarak binlerce çocuk ve yetişkin tifüs, bağırsak iltihabı ve ishal sonucu yaşamını kaybetmiştir. 
—İspanya; diktatörü Francisco Franco, ülkesinde 30 bin muhalifini öldürtmüştür. Ayrıca İspanyollar Amerikalılarla birlikte milyonlarca Kızılderili’yi katletmiştir. 
—İngiltere; 1788–1938 tarihleri arasında sömürgeleştirmek amacıyla gittiği Avustralya’nın yerli halkı Aborjinleri sistematik olarak yok etmiştir. İngilizler, Aborjinlerin arasına salgın hastalık yaymış, bununla da yetinmeyip yemeklerine zehir katarak yok etmeye çalışmaları sonucunda 750 bin Avustralya yerlisinden geriye sadece 31 bini sağ kalabilmiştir. 
—Rusya; Lenin, 1917–1920 yılları arasında 30 bin muhalifini infaz ettirmiştir. 1944 yılında Rusya, Çeçen, İnguş, Karaçay-Malkarlar ile Kırım Türklerini trenlere bindirerek Sibirya ve Kazakistan'a sürgün etmiş bu sürgünde 500 bini aşkın Müslüman Türk yollarda ölmüştür. Rusya'nın Çeçenistan’a yaptığı saldırılarda da 200 binin üzerinde sivil katledilmiştir. 
—Amerika; Dünyanın demokrasi bekçiliğini yapan Amerika, soykırımlarına Kızılderilileri katletmekle başlamıştır Amerikalılar ve İngilizler Almanların savaşı kaybetmelerinin ardından, Dresden kentine sığınan Alman göçmenlerin üzerine 3 gün süreyle havadan bomba yağdırmış bu saldırılar sonucunda çocuk ve kadınların oluşturduğu 200 bin kişi ölmüştür. Yine Amerika, Japonya’nın Hiroşima ve Nagazaki kentlerine attığı atom bombaları sonucu 135 bin kişi ölümüne sebep olmuştur. Amerika’nın Vietnam işgali 70 bin kişinin ölümüyle sonuçlanmıştır. ABD son olarak Felluce’de 1500 sivili öldürmüştür. İngiliz Tıp Dergisi Lancet'in yaptığı araştırmaya göre ABD’nin Irak’ı işgali dolayısıyla toplam ölen sivil sayısı 655 bini aşmıştır. 

Yukarıda da görüldüğü gibi medeni bildiğimiz Avrupa’nın ve Dünya Demokrasi bekçiliğine soyunan Amerika’nın aslında kendilerinin katliamcı ve soykırımcı olduğu açıkça görülmektedir. 
********** 
Bu noktadan itibaren Ermeni soykırım iddialarının asılsız ve yalandan ibaret olduğuna yine Ermenilerin kendi belgeleri ışığında bakalım; 

Ermeniler her ne kadar kendi arşivlerini açmasalar da, Ermeni arşivlerindeki bilgilere Rus, Gürcü, Azeri arşivlerinden ulaşmak mümkündür ve bu arşivlerden çıkan sonuçlara görede Türklerin vatanını savunduğu açıkça gözükmektedir. 

—Ermeni ve Rus arşivlerinde Ermenistan’ın ilk başbakanı Ovanes Kaçaznuni’nin, Ermenistan’da yasak olan kitabında ki görüşleri özetle şöyledir; 1.Dünya Savaşı sırasında halklar arasında boğazlaşmadan dolayı çok sayıda Ermeni ve Müslüman Türk ve Kürt yaşamını kaybetmiştir. Ermeni çetelerinin Türkler, Azeriler ve Kürtlerden oluşan Müslüman halka karşı Doğu Anadolu’da sistemli olarak soykırım girişimi Rus belgelerinde açıkça görülmektedir. Emperyalist batılı devletler tarafından kışkırtılan Ermeni çetelerine karşı Türk Devleti önlemini almış ve vatanını savunmuştur. Sadrazam Talat Paşa’nın Ermenileri tehcir kararının altında yatan neden, Ermenilerin doğrudan düşman kuvvetlerine yardım etmesidir. Çarlık Rus ordusunun içinde de 200.000 Ermeni askeri bulunmaktadır ve Tehcir de vatan savunmasının bir parçasıdır. 

Kaçaznuni “Türklerle aramızda karşılıklı bir savaş vardı. Rusya tarafından Türklere karşı kullanıldık.” diyerek görüşlerini kendi kitabında da açıkça ifade etmektedir. 

—Ermeni devlet adamı ve tarihçisi Karinyan ise; “Ermeni milliyetçiliğinin tarihi, emperyalizmle işbirliği tarihidir.”demektedir. 

Büyük Sovyet Ansiklopedisi’nin 1926 baskısında Ermeni meselesiyle ilgili olarak; 
1914 yılında uzun tartışmaların ardından Türkler, Doğu Anadolu bölgesinde reform yapılmasını öngören antlaşmaları Ermenilerin ve Rusya'nın baskısı sonucunda imzalamak zorunda kaldı. Bu anlaşmaya göre; Ermeniler geniş bir özgürlüğe kavuşuyor, yönetimde, dilde, askere alınmada ve diğer alanlardaki reformların, büyük devletlerin özellikle de Rusya’nın denetimi altında yapılması öngörülüyordu.Büyük Ermenistan hayallerinden vazgeçmeyen Ermeniler Türk ordusundan kaçan askerlerden gönüllü çeteler kurarak Türk hükümetine karşı eyleme geçtiler. Türk Hükümetinin karşılık vermesi sonucu çatışmalar sırasında bir grup Ermeni hayatını kaybetti, bir bölümü de Rusya'ya kaçtı. 

Ermeni ve Rus arşivleri incelendiği zaman tüm gerçekler ortaya çıkacağından dolayıdır ki Ermenistan arşivlerini açmamakta ve tarihi belgeleri tarihçilerin incelemesine karşı çıkmaktadır. Dönemin Ermenistan hükümeti yöneticilerinin raporları, Ermeni komutanların üstlerine yazdıkları raporlar, Boryan ve Lalâyan gibi gerçek tarih bilincine sahip Ermeni tarihçilerin yayınladıkları belgeler, o dönemin gerçeklerini saptamaya yetiyor. 

Ovanes Kaçaznuni, Taşnaksutyun Partisi 'nin kurucularından olup, 1918 yılı Temmuz ayında kurulan Ermenistan Devleti 'ninde ilk başbakanıdır ve Taşnak Hükümetini 1919 yılı Ağustos ayına kadar 13 ay yönetmiştir.1923 yılı Nisan ayında Taşnaksutyun Partisi'nin Bükreş'te yapılan Yurtdışı Konferansı'na sunulan ve Ermenistan hükümetinin ilk başbakanı ve Taşnaksutyun Partisi lideri Ovanes Kaçaznuni, nin imzasını taşıyan raporda; (Bu rapor, bugün Ermenistan'da yasaklanmıştır. Ayrıca raporun çeşitli dillerde yayımlanan basımları da, Avrupa kütüphanelerinden toplatılmıştır) 
* I. Dünya Savaşı öncesinde, Ermeniler tarafından gönüllü silahlı birlikler oluşturuldu, bu hataydı. 
* Bu birlikler ve o günkü politikamız kayıtsız şartsız Rusya'ya bağlanmıştı. Ve Türklerden yana olan güç dengesi hesaba katılmamıştı. 
* 1918 yılı sonlarında İngiliz işgali, Taşnakların umutlarını yeniden kabartmıştı ve Ermenistan'da Taşnak diktatörlüğü kurmuşlardı. 
* Ermeniler ''Denizden Denize Ermenistan Projesi'' gibi emperyalist bir talebe kapılmışlar, bu yönde kışkırtılmışlardı. 
* Ermeniler, Müslüman nüfusu katletmişlerdi, bu nedenle Türklerin aldığı tehcir kararı doğrudur ve uygundur. 
Kaçaznuni, 1914'ten 1923'e uzanan süreçte, Türk-Ermeni ilişkilerinin özünü savaş hali olarak değerlendirmiştir. 
Kaçaznuni'nin kitabının en önemli noktası ise; Taşnak Partisi ile onun peşine takılan Ermenilerin savaşın bir tarafı, o günkü Türk devletinin ise savaşın diğer tarafı olarak değerlendirmesidir ki, bu değerlendirmeyle ortada savaş olduğu ve soykırım kavramının bu olayda söz konusu olamayacağı açıkça belirtilmektedir. 

Kaçaznuni'nin bu değerlendirmesi kimilerini şaşırtsa da, 1915–1918 yenilgileri sonrasında Ermeni devlet adamları ve tarihçileri aynı doğrultuda değerlendirmeler yapmaktadır. 

Kaçaznuni'nin değerlendirmelerinde; ''Müslüman bölgelerde idari yöntemlerle düzen sağlayamadık, silah kullanmak, ordu sevk etmek, yıkmak ve katliam yapmak zorunda kaldık, hatta bu konularda başarısız olduk.'' (S. 56) 

Yine Ermeni tarihçi A.A. Lalayan, 1914–1923 yılları arasında Türk-Ermeni ilişkilerini Ermenistan devletinin arşivinde bulunan belgelere dayanarak açıklıyor. Lalayan, Taşnaksutyun gerçeğini Taşnak belgeleriyle ortaya koyuyor. Sözde Ermeni meselesinin içyüzünü gözler önüne seriyor. 

Ermeni Tarihçi Lalayan'ın, Batı'da Türkiye aleyhine yürütülen sözde Ermeni soykırımı tezini altüst edecek saptamaları ise şöyledir; 
* Taşnaksutyun Partisi, I. Dünya Savaşı'nın çok öncesinde Ermeni ticaret ve sanayi burjuvazisi için pazar yaratmak amacıyla Türkiye topraklarının bir kısmını işgal etme ve Denizden Denize Büyük Ermenistan Projesi'ni gerçekleştirme hayaline kapıldı; 
* Taşnak Partisi, Ermeni kitlelerini milli motiflerle aldatarak Türklere saldırmaya ve imha etmeye doğru yönlendirdi; 
* Çarlık Rusya hükümeti Türkiye'nin Doğu Bölgesi'nde bir dayanak yaratarak boğazları ele geçirmek ve Akdeniz'e inmek için Ermenileri kullandı. 
* Ermeni gönüllü birlikleri, bu amaçla Çarlık makamları tarafından örgütlendi ve Taşnak gönüllü hareketi, on binlerce Türk köylüsünü katletti ve onların varlıklarını da yağmaladı. 
* Taşnaklar bu uygulamalarıyla karşılıklı kırımı ateşlediler ve kendi amaçları uğruna Ermeni halkını da feda ettiler. 
* Daha sonra, Bağımsız Ermenistan döneminde Taşnaklar bu kez bu amaçlarla İngiliz, Fransız ve ABD emperyalizmine alet oldular. Bu dönemde Taşnaklar yüz binlerce insanı katlettiler, 30 aylık Taşnak iktidarı sonunda Ermenistan'daki Türk nüfusu % 77, Kürt nüfusu % 98, Yezidiler ise % 40 oranında azaldı. 
* Taşnaklar ayrıca, yüzlerce yıldır birlikte yaşadıkları Türklere karşı savaşmak istemeyen Ermenilere inanılmaz işkencelerde bulundular. 

********** 
Emperyalist batılı güçler, Türk tarihine potansiyel suçlu damgası vuruyor ve soykırımı inkârı suç sayan yasalar ile de esasında Türkleri, Türkiye’yi suçlu göstermeye çalışarak, bu oyun uğruna mahkemelerde yazılmış asıl tarihi değiştirmeye ve tarihi yeniden yazmaya çalışıyor. Tarih hiçbir zaman mahkemelerde tartışılarak yazılmaz. 

AB yıllardır Türkiye’yi kapılarında tutarak, AB uyum yasaları adı altında dayatma yoluyla istediği yasaları çıkarttırıyor, Türkiye’ye, Türklere, Sevr’i ve sözde Ermeni Soykırımı’nı sistematik şekilde sinsice kabul ettirmeye çalışıyor. 

Ermeni sorunu ile ilgili tezlerimizi ve gerçekleri yıllardır dünya kamuoyuna anlatamadığımız gibi, kendi toplumumuzda bile bazı insanlarımız, gerçekten katliam yapmış olabilir miyiz? Düşüncesine kapılmaktaktadır. Haklı olduğumuz bir konuda ki davayı, gerçeği, kendi toplumumuza anlatamamışsak, dünya kamuoyunun bizi anlamasını ve bize hak vermesini doğal olarak bekleyemeyiz. Aslında bu durumun en önemli sebebi her yıl binlerce mezun verdiğimiz, geleceğimizin büyükleri olacak öğrencilerimize eğitim- öğretimleri sürecinde Ermeni sorununu daha doğrusu kendi tarihimizi yeterince anlatamayışımızda yatmaktadır. 

Ülkemizde okutulmakta olan ders kitaplarında Ermeni sorunuyla ilgili yeterli bilgi bulunmamaktadır. Osmanlı ve İnkılâp Tarihi’ni anlatan ders kitaplarında Ermeni sorunuyla ilgili gerekli bilgilere mutlaka yeterince yer verilmelidir. Tarih kitaplarında Osmanlı- İran, Macar, Fransız, Rus ilişkilerine yeterince bilgiler yer alırken, ne yazık ki Osmanlı- Ermeni ve Osmanlı- Rum ilişkileriyle ilgili konulara yeterince yer verilmemiş, Osmanlı-Ermeni, Osmanlı-Rum ilişkileri yüzeysel bilgilerden ibaret birkaç satırla sınırlı kalmıştır… 

Mustafa Kemal Atatürk; 
'Tarih yazmak, tarih yapmak kadar mühimdir. Yazan yapana sadık kalmazsa, değişmeyen hakikat insanı şaşırtacak bir nitelik alır.’’ (1931) 
'Tarih; hayal mahsulü olamaz. Tarih yazarken gerçek olayları bulmaya çalışmalıyız. Eğer bunları bulamazsak meçhuliyeti ve bu noktadan cehlimizi itiraf etmekten çekinmeyelim. '(10 Kasım 1935, Ulus.) 
'Tarih bir milletin kanını, hakkını, varlığını hiçbir zaman inkâr edemez'.(1919) Sözleriyle tarihin önemini gayet güzel ifade etmiştir. 

Tarihimiz planlı ve etkili bir biçimde eğitim-öğretim yoluyla bireylere aktarılmalıdır. Geleceğimizin bireylerini yetiştiren eğitim ve öğretimin yapıldığı, tarihimizi etkili şekilde aktaracağımız en önemli kurumlar ise okullarımızdır. 
******** 
Yararlanılan Kaynaklar: 
A.T.O. AB’nin Katliam ve Soykırım Sicili Raporu 14–10–2006; / Mehmet PERİNÇEK, “Rus Devlet Arşivlerinden 100 Belgede Ermeni Meselesi”; / Ovanes KAÇAZNUNİ, “Taşnak Partisinin Yapacağı Bir Şey Yok”; /Hikmet ÖZDEMİR, Kemal ÇİÇEK, Ömer TURAN, Ramazan ÇALIK, Yusuf HALAÇOĞLU, “Ermeniler: Sürgün ve Göç”; / Cumhuriyet, Dr. Alev COŞKUN; / Halil METİN, “Türkiye Siyasi Tarihinde Ermeniler ve Ermeni Olayları”;


Dinçer Demirel
( Ermeni Soykırım İddialarını Ermeniler'in Kendi Belgeleri Yalanlamaktadır; başlıklı yazı kafkaslar tarafından 26.06.2013 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.