Ermeni Soykırım İddialarını Ermeniler'in Kendi Belgeleri Yalanlamaktadır;
Uruguay (1965, 2004, 2005) ,Kıbrıs Rum Kesimi
(1982) , Yunanistan (1996) ,Arjantin (1993, 2003, 2004, 2005, 2006, 2007)
,Rusya (1995,2005) ,Kanada (1996, 2000, 2004) , Lübnan (1997,2000) ,Belçika
(1998) ,İtalya (2000) ,Vatikan (2000) ,Fransa (2001) , İsviçre (2003) ,Slovakya
(2004) ,Hollanda (2004) ,Polonya (2005) ,Almanya (2005) ,Venezüella (2005)
,Litvanya (2005) ,Şili (2007) ve son olarak da içinde bulunduğumuz 2010 yılında
İsveç Parlamentosu yaptığı oylamayla sözde Ermeni soykırım iddialarını kabul etmişlerdir.
Ayrıca İsviçre ve Fransa’da sözde Ermeni soykırımı'nı reddetmek suç olarak
sayılmaktadır.
Avrupa Parlamentosu 1987'lerde Türkiye'yi soykırım suçlusu olarak ilan
etmiştir.
***
Birazda Türkiye’yi sözde asılsız Ermeni soykırımı iddialarını kabul ederek
suçlayan ülkelerin kendi sicillerine bakalım, gerçekten sözde Ermeni soykırım
iddialarını kabul eden medeni olarak bildiğimiz, her fırsatta insan hakları
söylemleriyle fırtınalar estiren Avrupa ülkelerinin sicili ne kadar temizdir;
İşte kendini medeni ilan eden, insan hakları savunucusu Avrupa’nın soykırım ve
katliam geçmişi;
—Kıbrıs Rum Kesimi; 1912’den1974 yılına kadar 1000 den fazla Türk, Rumlar
tarafından katledilmiştir.
—Yunanistan; 1829’da bağımsızlığını kazanmasının ardından Mora’daki Türkleri
göçe zorlanmış, 20 bin civarında Türk’ü katletmiştir. 1923 yılında Lozan’da
Türk ve Yunan azınlıkların karşılıklı mübadelesine ilişkin anlaşmanın
imzalanmasından sonrada Batı Trakya’da yaşayan Türklerin ibadetlerine izin
vermemiş, hukuki, siyasi, kültürel ve dini haklarını da kısıtlayarak, sistemli
'etnik ve kültürel soykırım' başlatması sonucunda 400 bin Türk’ün bölgeyi terk
etme zorunda bırakmıştır.
—Belçika; 1.Dünya Savaşı’nın ardından Ruanda’nın yönetimi Belçikalılara
verilince, Belçika’nın sömürgesi olan Ruanda ve Kongo’da 10 milyondan fazla
insan soykırıma uğramıştır.
—İtalya; 1911- 1940 yılları arasında Libya’da uyguladığı imha operasyonları ve
çölün ortasına kurduğu toplama kamplarında yüz binlerce Afrikalı Müslüman
hayatını kaybetmiştir. İtalya diktatörü Mussolini, Etiyopya ve Yugoslavya'da
300 bin insanı katletmiştir.
—Fransa; 1830 yılında Cezayir’i işgal etmiş, 132 yıllık işgali sonucunda
1954–1962 yılları arasında 1,5 milyon Cezayirliyi katletmiştir. Yine 1.Dünya
Savaşı sırasında da 900 bin Afrikalının ölümüne sebep olmuştur.
—Almanya; Almanlar 1933–1945 yılları arasında Büyük Alman İmparatorluğu’nu
kurmak amacıyla diğer millet ve etnik gruplardan 21 milyon insanı topluca
kurşuna dizmek, toplama kamplarında, fırınlarda yakmak, gaz odalarında
zehirlemek şeklinde soykırım uygulamışlardır. 2 milyon Yahudi Almanlar
tarafından sistematik biçimde öldürülmüştür. Yine Almanlar 1891 yılında
Namibya’ya sömürge kurmak amacıyla çıkmış, adanın yerli halkı Herero ve Namalar
üzerine taarruz ederek yaşlı, kadın, çocuk dinlemeden 117 bin insanı katletmiş,
yaklaşık 132 bin yerliden geriye 15 bini sağ kalabilmiştir.
—Danimarka; 1945 yılında Sovyet Ordusu’nun Alman topraklarına doğru
ilerlemesinden kaçan 250 bin Alman mülteci Danimarka’ya sığınmış, üçte birini
15 yaşından küçük çocukların oluşturduğu Almanlar tel örgülerle çevrili toplama
kamplarına alınarak binlerce çocuk ve yetişkin tifüs, bağırsak iltihabı ve
ishal sonucu yaşamını kaybetmiştir.
—İspanya; diktatörü Francisco Franco, ülkesinde 30 bin muhalifini öldürtmüştür.
Ayrıca İspanyollar Amerikalılarla birlikte milyonlarca Kızılderili’yi
katletmiştir.
—İngiltere; 1788–1938 tarihleri arasında sömürgeleştirmek amacıyla gittiği
Avustralya’nın yerli halkı Aborjinleri sistematik olarak yok etmiştir. İngilizler,
Aborjinlerin arasına salgın hastalık yaymış, bununla da yetinmeyip yemeklerine
zehir katarak yok etmeye çalışmaları sonucunda 750 bin Avustralya yerlisinden
geriye sadece 31 bini sağ kalabilmiştir.
—Rusya; Lenin, 1917–1920 yılları arasında 30 bin muhalifini infaz ettirmiştir.
1944 yılında Rusya, Çeçen, İnguş, Karaçay-Malkarlar ile Kırım Türklerini
trenlere bindirerek Sibirya ve Kazakistan'a sürgün etmiş bu sürgünde 500 bini
aşkın Müslüman Türk yollarda ölmüştür. Rusya'nın Çeçenistan’a yaptığı saldırılarda
da 200 binin üzerinde sivil katledilmiştir.
—Amerika; Dünyanın demokrasi bekçiliğini yapan Amerika, soykırımlarına
Kızılderilileri katletmekle başlamıştır Amerikalılar ve İngilizler Almanların
savaşı kaybetmelerinin ardından, Dresden kentine sığınan Alman göçmenlerin
üzerine 3 gün süreyle havadan bomba yağdırmış bu saldırılar sonucunda çocuk ve
kadınların oluşturduğu 200 bin kişi ölmüştür. Yine Amerika, Japonya’nın
Hiroşima ve Nagazaki kentlerine attığı atom bombaları sonucu 135 bin kişi
ölümüne sebep olmuştur. Amerika’nın Vietnam işgali 70 bin kişinin ölümüyle
sonuçlanmıştır. ABD son olarak Felluce’de 1500 sivili öldürmüştür. İngiliz Tıp
Dergisi Lancet'in yaptığı araştırmaya göre ABD’nin Irak’ı işgali dolayısıyla
toplam ölen sivil sayısı 655 bini aşmıştır.
Yukarıda da görüldüğü gibi medeni bildiğimiz Avrupa’nın ve Dünya Demokrasi
bekçiliğine soyunan Amerika’nın aslında kendilerinin katliamcı ve soykırımcı
olduğu açıkça görülmektedir.
**********
Bu noktadan itibaren Ermeni soykırım iddialarının asılsız ve yalandan ibaret
olduğuna yine Ermenilerin kendi belgeleri ışığında bakalım;
Ermeniler her ne kadar kendi arşivlerini açmasalar da, Ermeni arşivlerindeki
bilgilere Rus, Gürcü, Azeri arşivlerinden ulaşmak mümkündür ve bu arşivlerden
çıkan sonuçlara görede Türklerin vatanını savunduğu açıkça gözükmektedir.
—Ermeni ve Rus arşivlerinde Ermenistan’ın ilk başbakanı Ovanes Kaçaznuni’nin,
Ermenistan’da yasak olan kitabında ki görüşleri özetle şöyledir; 1.Dünya Savaşı
sırasında halklar arasında boğazlaşmadan dolayı çok sayıda Ermeni ve Müslüman
Türk ve Kürt yaşamını kaybetmiştir. Ermeni çetelerinin Türkler, Azeriler ve
Kürtlerden oluşan Müslüman halka karşı Doğu Anadolu’da sistemli olarak soykırım
girişimi Rus belgelerinde açıkça görülmektedir. Emperyalist batılı devletler
tarafından kışkırtılan Ermeni çetelerine karşı Türk Devleti önlemini almış ve
vatanını savunmuştur. Sadrazam Talat Paşa’nın Ermenileri tehcir kararının
altında yatan neden, Ermenilerin doğrudan düşman kuvvetlerine yardım etmesidir.
Çarlık Rus ordusunun içinde de 200.000 Ermeni askeri bulunmaktadır ve Tehcir de
vatan savunmasının bir parçasıdır.
Kaçaznuni “Türklerle aramızda karşılıklı bir savaş vardı. Rusya tarafından
Türklere karşı kullanıldık.” diyerek görüşlerini kendi kitabında da açıkça
ifade etmektedir.
—Ermeni devlet adamı ve tarihçisi Karinyan ise; “Ermeni milliyetçiliğinin
tarihi, emperyalizmle işbirliği tarihidir.”demektedir.
Büyük Sovyet Ansiklopedisi’nin 1926 baskısında Ermeni meselesiyle ilgili
olarak;
1914 yılında uzun tartışmaların ardından Türkler, Doğu Anadolu bölgesinde
reform yapılmasını öngören antlaşmaları Ermenilerin ve Rusya'nın baskısı
sonucunda imzalamak zorunda kaldı. Bu anlaşmaya göre; Ermeniler geniş bir
özgürlüğe kavuşuyor, yönetimde, dilde, askere alınmada ve diğer alanlardaki
reformların, büyük devletlerin özellikle de Rusya’nın denetimi altında
yapılması öngörülüyordu.Büyük Ermenistan hayallerinden vazgeçmeyen Ermeniler
Türk ordusundan kaçan askerlerden gönüllü çeteler kurarak Türk hükümetine karşı
eyleme geçtiler. Türk Hükümetinin karşılık vermesi sonucu çatışmalar sırasında
bir grup Ermeni hayatını kaybetti, bir bölümü de Rusya'ya kaçtı.
Ermeni ve Rus arşivleri incelendiği zaman tüm gerçekler ortaya çıkacağından
dolayıdır ki Ermenistan arşivlerini açmamakta ve tarihi belgeleri tarihçilerin
incelemesine karşı çıkmaktadır. Dönemin Ermenistan hükümeti yöneticilerinin
raporları, Ermeni komutanların üstlerine yazdıkları raporlar, Boryan ve Lalâyan
gibi gerçek tarih bilincine sahip Ermeni tarihçilerin yayınladıkları belgeler,
o dönemin gerçeklerini saptamaya yetiyor.
Ovanes Kaçaznuni, Taşnaksutyun Partisi 'nin kurucularından olup, 1918 yılı
Temmuz ayında kurulan Ermenistan Devleti 'ninde ilk başbakanıdır ve Taşnak
Hükümetini 1919 yılı Ağustos ayına kadar 13 ay yönetmiştir.1923 yılı Nisan
ayında Taşnaksutyun Partisi'nin Bükreş'te yapılan Yurtdışı Konferansı'na
sunulan ve Ermenistan hükümetinin ilk başbakanı ve Taşnaksutyun Partisi lideri
Ovanes Kaçaznuni, nin imzasını taşıyan raporda; (Bu rapor, bugün Ermenistan'da
yasaklanmıştır. Ayrıca raporun çeşitli dillerde yayımlanan basımları da, Avrupa
kütüphanelerinden toplatılmıştır)
* I. Dünya Savaşı öncesinde, Ermeniler tarafından gönüllü silahlı birlikler
oluşturuldu, bu hataydı.
* Bu birlikler ve o günkü politikamız kayıtsız şartsız Rusya'ya bağlanmıştı. Ve
Türklerden yana olan güç dengesi hesaba katılmamıştı.
* 1918 yılı sonlarında İngiliz işgali, Taşnakların umutlarını yeniden
kabartmıştı ve Ermenistan'da Taşnak diktatörlüğü kurmuşlardı.
* Ermeniler ''Denizden Denize Ermenistan Projesi'' gibi emperyalist bir talebe
kapılmışlar, bu yönde kışkırtılmışlardı.
* Ermeniler, Müslüman nüfusu katletmişlerdi, bu nedenle Türklerin aldığı tehcir
kararı doğrudur ve uygundur.
Kaçaznuni, 1914'ten 1923'e uzanan süreçte, Türk-Ermeni ilişkilerinin özünü
savaş hali olarak değerlendirmiştir.
Kaçaznuni'nin kitabının en önemli noktası ise; Taşnak Partisi ile onun peşine
takılan Ermenilerin savaşın bir tarafı, o günkü Türk devletinin ise savaşın
diğer tarafı olarak değerlendirmesidir ki, bu değerlendirmeyle ortada savaş
olduğu ve soykırım kavramının bu olayda söz konusu olamayacağı açıkça
belirtilmektedir.
Kaçaznuni'nin bu değerlendirmesi kimilerini şaşırtsa da, 1915–1918 yenilgileri
sonrasında Ermeni devlet adamları ve tarihçileri aynı doğrultuda
değerlendirmeler yapmaktadır.
Kaçaznuni'nin değerlendirmelerinde; ''Müslüman bölgelerde idari yöntemlerle
düzen sağlayamadık, silah kullanmak, ordu sevk etmek, yıkmak ve katliam yapmak
zorunda kaldık, hatta bu konularda başarısız olduk.'' (S. 56)
Yine Ermeni tarihçi A.A. Lalayan, 1914–1923 yılları arasında Türk-Ermeni
ilişkilerini Ermenistan devletinin arşivinde bulunan belgelere dayanarak
açıklıyor. Lalayan, Taşnaksutyun gerçeğini Taşnak belgeleriyle ortaya koyuyor.
Sözde Ermeni meselesinin içyüzünü gözler önüne seriyor.
Ermeni Tarihçi Lalayan'ın, Batı'da Türkiye aleyhine yürütülen sözde Ermeni
soykırımı tezini altüst edecek saptamaları ise şöyledir;
* Taşnaksutyun Partisi, I. Dünya Savaşı'nın çok öncesinde Ermeni ticaret ve
sanayi burjuvazisi için pazar yaratmak amacıyla Türkiye topraklarının bir
kısmını işgal etme ve Denizden Denize Büyük Ermenistan Projesi'ni
gerçekleştirme hayaline kapıldı;
* Taşnak Partisi, Ermeni kitlelerini milli motiflerle aldatarak Türklere
saldırmaya ve imha etmeye doğru yönlendirdi;
* Çarlık Rusya hükümeti Türkiye'nin Doğu Bölgesi'nde bir dayanak yaratarak
boğazları ele geçirmek ve Akdeniz'e inmek için Ermenileri kullandı.
* Ermeni gönüllü birlikleri, bu amaçla Çarlık makamları tarafından örgütlendi
ve Taşnak gönüllü hareketi, on binlerce Türk köylüsünü katletti ve onların
varlıklarını da yağmaladı.
* Taşnaklar bu uygulamalarıyla karşılıklı kırımı ateşlediler ve kendi amaçları
uğruna Ermeni halkını da feda ettiler.
* Daha sonra, Bağımsız Ermenistan döneminde Taşnaklar bu kez bu amaçlarla
İngiliz, Fransız ve ABD emperyalizmine alet oldular. Bu dönemde Taşnaklar yüz
binlerce insanı katlettiler, 30 aylık Taşnak iktidarı sonunda Ermenistan'daki
Türk nüfusu % 77, Kürt nüfusu % 98, Yezidiler ise % 40 oranında azaldı.
* Taşnaklar ayrıca, yüzlerce yıldır birlikte yaşadıkları Türklere karşı
savaşmak istemeyen Ermenilere inanılmaz işkencelerde bulundular.
**********
Emperyalist batılı güçler, Türk tarihine potansiyel suçlu damgası vuruyor ve
soykırımı inkârı suç sayan yasalar ile de esasında Türkleri, Türkiye’yi suçlu
göstermeye çalışarak, bu oyun uğruna mahkemelerde yazılmış asıl tarihi değiştirmeye
ve tarihi yeniden yazmaya çalışıyor. Tarih hiçbir zaman mahkemelerde
tartışılarak yazılmaz.
AB yıllardır Türkiye’yi kapılarında tutarak, AB uyum yasaları adı altında
dayatma yoluyla istediği yasaları çıkarttırıyor, Türkiye’ye, Türklere, Sevr’i
ve sözde Ermeni Soykırımı’nı sistematik şekilde sinsice kabul ettirmeye
çalışıyor.
Ermeni sorunu ile ilgili tezlerimizi ve gerçekleri yıllardır dünya kamuoyuna
anlatamadığımız gibi, kendi toplumumuzda bile bazı insanlarımız, gerçekten
katliam yapmış olabilir miyiz? Düşüncesine kapılmaktaktadır. Haklı olduğumuz
bir konuda ki davayı, gerçeği, kendi toplumumuza anlatamamışsak, dünya
kamuoyunun bizi anlamasını ve bize hak vermesini doğal olarak bekleyemeyiz.
Aslında bu durumun en önemli sebebi her yıl binlerce mezun verdiğimiz,
geleceğimizin büyükleri olacak öğrencilerimize eğitim- öğretimleri sürecinde
Ermeni sorununu daha doğrusu kendi tarihimizi yeterince anlatamayışımızda
yatmaktadır.
Ülkemizde okutulmakta olan ders kitaplarında Ermeni sorunuyla ilgili yeterli
bilgi bulunmamaktadır. Osmanlı ve İnkılâp Tarihi’ni anlatan ders kitaplarında
Ermeni sorunuyla ilgili gerekli bilgilere mutlaka yeterince yer verilmelidir.
Tarih kitaplarında Osmanlı- İran, Macar, Fransız, Rus ilişkilerine yeterince
bilgiler yer alırken, ne yazık ki Osmanlı- Ermeni ve Osmanlı- Rum ilişkileriyle
ilgili konulara yeterince yer verilmemiş, Osmanlı-Ermeni, Osmanlı-Rum
ilişkileri yüzeysel bilgilerden ibaret birkaç satırla sınırlı kalmıştır…
Mustafa Kemal Atatürk;
'Tarih yazmak, tarih yapmak kadar mühimdir. Yazan yapana sadık kalmazsa,
değişmeyen hakikat insanı şaşırtacak bir nitelik alır.’’ (1931)
'Tarih; hayal mahsulü olamaz. Tarih yazarken gerçek olayları bulmaya
çalışmalıyız. Eğer bunları bulamazsak meçhuliyeti ve bu noktadan cehlimizi
itiraf etmekten çekinmeyelim. '(10 Kasım 1935, Ulus.)
'Tarih bir milletin kanını, hakkını, varlığını hiçbir zaman inkâr
edemez'.(1919) Sözleriyle tarihin önemini gayet güzel ifade etmiştir.
Tarihimiz planlı ve etkili bir biçimde eğitim-öğretim yoluyla bireylere
aktarılmalıdır. Geleceğimizin bireylerini yetiştiren eğitim ve öğretimin
yapıldığı, tarihimizi etkili şekilde aktaracağımız en önemli kurumlar ise
okullarımızdır.
********
Yararlanılan Kaynaklar:
A.T.O. AB’nin Katliam ve Soykırım Sicili Raporu 14–10–2006; / Mehmet PERİNÇEK,
“Rus Devlet Arşivlerinden 100 Belgede Ermeni Meselesi”; / Ovanes KAÇAZNUNİ,
“Taşnak Partisinin Yapacağı Bir Şey Yok”; /Hikmet ÖZDEMİR, Kemal ÇİÇEK, Ömer
TURAN, Ramazan ÇALIK, Yusuf HALAÇOĞLU, “Ermeniler: Sürgün ve Göç”; /
Cumhuriyet, Dr. Alev COŞKUN; / Halil METİN, “Türkiye Siyasi Tarihinde Ermeniler
ve Ermeni Olayları”;
Dinçer Demirel
(
Ermeni Soykırım İddialarını Ermeniler'in Kendi Belgeleri Yalanlamaktadır; başlıklı yazı
kafkaslar tarafından
26.06.2013 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.