"-İyi ki doğdun hayatım.Dokuzuncu yaşın sağlıkla,mutlulukla ve huzurla geçsin güzel kızım."
                                     Göğem,annesinin yanağına öpücük kondurduktan sonra annesinin elinden hediyesini aldı.Kırmızı büyükçe bir kutunun sarı jelatinini pür dikkat ve heyecanla saniyeler içinde yırtıp açmıştı:
                                    "-Teşekkür ederim anneciğim,en sevdiğim barbi bebeği almışsın."
                                     Elinde sigarasıyla pürüzsüz yeni traş edilmiş yüzündeki gülümseyen ifadeyle kızı Gögem'e takılarak psikolog Peker Bey latife yapıyordu:
                                    "-Aaa,gücendim kızım!Bize öpücük yok mu?"
                                    Yüzündeki afacanlıkla kızcağız,babasının latifesine latifeyle elini açarak karşılık verdi:
                                   "-Olmaz olur mu?Önce hediyem."
                                    Peker Bey,arkasına sakladığı hediye paketini kızına uzattı:
                                   "-Şimdi öpücük var mı babaya kızım?"
                                   Göğem,babasının sorusunu duymazdan gelip az evvel ki gibi yine hediye paketini pür dikkat ve heyecanla açmıştı:
                                  "-Çok teşekkür ederim babacığım.Bu benim en sevdiğim barbili elbise."
                                    Göğem,babasının kucağına atlayıp babasını öpücük yağmuruna tutarken anne Ilgım Hanım bir köşede baba ve kızı hayranlıkla izledikten sonra sükunetini bozarak latife yapma sırasının kendisinde olduğunu söylercesine konuşmaya başladı:
                                 "-Bilseydim kızıma barbi bebek oyuncak alacağıma elbise alırdım.Bize iki tek öpücük,babaya öpücük yağmuru."
                                 "-Annemiz de ne kadar da kıskançmış!Gel buraya koca bebek!"
                                 Baba Peker Bey,kızı ve eşiyle beraber bir sevgi yumağı oluşturup birbirlerine sarılmışlardı.Bu sevgi yumağı yaklaşık beş dakika sürdü.Koltukların birinde oturan babaanne Zahide Hanım,bu sevgi yumağıyla ıluşturulan sessizliği bozdu.Anlaşılık şakacılık sırası şimdi kendisindeydi:
                                "-Eh!Misafirliğin kısası makbüldür.Hadi biz kalkalım..Hadi bey,hadi dünür..İstenmediğimiz yerde kalmayalım,bize gidelim."
                                Kerim Bey,eşiyle beraber:
                                "-Aaa!Olur mu anneciğim?"
                                Göğem de bu sese eşlik ediyordu:
                               "-Aaa!Olur mu babaanne?"
                                Kerim Bey,kızı Gögem'e annesi Zahide Hanım'ı,kayınvalidesi  Hediye Hanım'ı,kayınpederi Çaka Bey'i ve orada bulunan birçok akrabayı işaret edip kızının onların yanına gitmesini istiyordu.
                                Hediye verme töreninin ardından doğum günü eğlencesi tüm hızıyla başladı.Kah tangolar ediliyor kah farklı türlerden müzikler eşliğinde coşulup eğleniliyordu.
                                Bu,doğum günü gecesinin ardından bütün davetliler bir bir evine gitmiş,doğum günü sahipleri olan aile el birliğinle salondaki bütün dağınıklıkları toplamışlardı.Her gece yaşanan Göğem'in diş fırçalama töreninden sonra Göğem masallar eşliğinde uykuya dalarken Peker Bey ile Ilgım Hanım salonda bir takım romantik dakikalardan sonra yatak odalarına çekilmişlerdi.
****************************************************************
                                   Yağmurlu bir geceydi.Şimşekler  bütün her tarafı inim inim inletiyordu.Üzerinde eski entarisiyle bir çift kadın gözü,buğulu camlar ardından bakınıyordu.Belli ki bir bekleyeni vardı.Bir oğlan çocuğu sesi kadını ürpertip kendine getirdi.Şaşkınlığını saniyeler içinde atarak kendini topladı:
                                    "-Anne,babamı mı bekliyorsun?"
                                    "-Evet oğlum,şimdi baban gelir.Sen git yat Peker'im,yarın okula gideceksin."
                                    Peker,odasına dönerken kadın yine buğulu camlar ardındaydı.gittikçe yakınlaşan ve şarkı söyleyen bir adam sesi duyulmaya başlandı:
"KADERİM OLUR OLMAZ İNSANLARA AŞKIN SEFASINI SÜRDÜRÜYOR
KALBİM OLUR OLMAZ AŞKLARDA GENÇLİĞİNİ TÜKETİYOR
KEDERİM BIRAKIN BU GECE BANA KALSIN ŞİŞENİN DİBİNE VUR
SEHER VAKTİNDEN İTİBAREN AŞKI HAK EDENE AŞKI SOR"
"-Sor hayatım sor!
Ardında kadınlı erkekli kahkaha sesleri...
Sesler kesildikten sonra görüntü netleşmeye başladı.Gecenin bir vakti mahalleye bu serenadı yapan kocasının ta kendisiydi.Peki,yanındaki kadın kimdi?
Görünüşe bakacak olursak ve kahkahalardan da anlaşılacağı üzere bir basit hayat kadını olmalıydı.Peki,bu hayat kadınının kocasının yanında ne işi bardı?
                                      Latif Bey,karısı Zahide Hanım'a bağırarak meze ve içki istedi.Karısı,biraz yanlarına geç kalınca kızılca kıyamet koptu.Ağzındaki sakızı geveleyip patlatırken kahkahalar savuran fahişe,sanki gözünün önünde dövülen kadına acır gibi  Latif Bey'e oturduğu yerden yapmaması için söylemlerde bulundu.Eşini döven adamın ayak ucuna ikisi kız ikisi oğlan çocukları gelip babanın ayağına kapandı:
                                     "-Vurma,vurma anneme baba,vurma!"
                                      Ailesini bir tekmeyle koltuğa savuran adam,fahişenin elinden tutup büyük bir sinirle ve homurdanarak evden çıkıyordu:
                                     "-Lanet olsun sizlere!Alın evinizi başınıza çalın!"
                                     "-Latif,nereye gidiyorsun?"
                                     "-Cehennemeee!Gel,seni de götüreyim Allahın belası."
                                      Yine karısına tokatlar başladı.Yine ayağına çocukları feryat figan yapışmıştı:
                                     "-Babaaa!Babaaa!Yapmaaa!
                                      Babaaa!Babaaa!Vurmaaa anneme!"

                                      "-Babaaa!Babaaa!Yapmaaa!
                                      Babaaa!Babaaa!Vurmaaa anneme!"


                                      "-Hayatım ne oldu?Kabus mu gördün?"diyen eşi Ilgım Hanım'ın sesi ve dürtüşüyle kabustan uyanan Peker Bey,eşinin uzattığı suyu içip eşine hiçbir yanıt vermeyerek arkasını dönüp yattı.
                                       Hayattaki koşuşturmalarla beraber insanların hayatı hayatı hızlıca yaşaması,bazı birtakım güzelliklerin yaşanmasına da hiç kuşku yok ki engel oluyordu.Toplumsal hayat içinde hangi birey,sabahın erken saatlerinde kalkıp güneşin doğuşundaki vücudun bütün çakralarını açan o turuncu rengi izlemiştir?Ya da güneşin bu turuncu rengini izlemek isteyen birey,her adım başı dikilip dolan gökdelenlerle güneşi nasıl izleyip bütün çakralarını açabilir?Her aile gibi Yeloğlu ailesinde de durum aynıydı.
Sabahın bütün pozitifliği ve neşesiyle kalkılır,el birliğinle kahvaltı masası hazırlanırdı.Aheste olarak bir saat boyunca yapılan her sabah kahvaltısının zevkine kesinlikle doyulamazdı.
                                 "-Doğum günü çocuğu nasılsın bakalım?"
                                 "-Nasıl olayım baba?Devlet,neden doğum günü olan çocuklara bir sonraki günü tatil yaparak hediye vermiyor?Bugün matematik ve fenden sınavım var.Nasıl olayım söyle bana baba?"
Bir aile kahkaha tufanı...Sevgiyle bakışmaların huzurunda bir sabah zamanı...
                                 "-Sen nasıl oldun hayatım?"
                                 "-Anne,babama bir şey mi oldu?"
                                 "-Yok kızım,sadece dün gece kabus gördüm."
                                 "-Benim gibi sende vampirleri mi gördün baba?"
Yine bir kahkaha tufanı...
                                 "-Evet kızım,bende senin gibi vampirleri gördüm.Muhabbetinize doyum olmuyor.Benim yetişmem gereken bir görüşmem var."
Peker Bey,önce kızını ardından eşini öpücük yağmuruna tutup evden işine gitmek için çıktı.
                                "-Bugün kendime tatil verdim kızım.gitmeyeceğim okula.Eğer aramızda kalırsa,babana söylemezsen,seninle bugün gezip eğlenip kaçamak yapmak istiyorum."
                                "-Sınavım ne olacak anne?"
                                "-Rapor alırız sonra sınavına girersin kızım."
                                "-Yaşaaaasııın!
*********************************************************************
Peker Bey,beyaz iş önlüğünü giymiş görüşmeye gelecek hastasını bekliyordu.On dakika gecikmenin ardından bir çift,kapıdan içeri girdi.Peker Bey,çift ile tokalaştıktan sonra karşısındaki karşılıklı tekli koltukları işaret edip oturmalarını istedi:
                                 "-Kusura bakmayın Peker Bey,on dakika geciktik.Malum,İstanbul trafiği."
                                 "-Bu,hepimizin sorunu Hasan Bey..Önemli değil,olabilir böyle şeyler."
Peker Bey,hastası olan adamın yanındaki kadına yüzünü çevirdi:
                                 "-Bugün nasılsınız Asiye Hanım?Bugün sizi daha iyi gördüm..Verdiğimiz ödevleri yaptınız mı?Nefes alış egzersizlerini..."
                                 "-Allah sizden razı olsun doktor bey..Bilinçaltı uygulamanız daha ilk seanstan karım üzerinde etkisini göstermeye başladı."
                                 "-Daha durun efendim,önümüzde dört seans daha var."
Peker Bey,koltuğundan kalkıp Hasan Bey'in karşısına geçti:
                                 "-Müsadenizle Asiye Hanım ile beraber terapi odasına geçmek istiyorum."
                                 "-Müsade sizin doktor bey.."
********************************************************************
                                  ERKEK FATMALAR İŞ BAŞINDA
                                  ERKEKLER MOR SIĞINMADA
                                  Ülkede son günlerde yaşanan kadına şiddet ve kadın cinayetleri olaylarından sonra ülkede alışagelmeyen erkeğe şiddet olayları boy göstermeye başladı.
                                 Ünlü Avukat Nergis Gençler gazetemize yaptığı açıklamada,savcılıklara ulaşan dosyalar arasında eşinden şiddet gördüğü gerekçesiyle davacı olan erkeklerin sayısının her geçen gün arttığını,ifade etti.
                                WQ Anket Şirketi'nin bin kadın mahkum üzerinde yaptığı ankette şu veriler elde edildi:Cezaevinde olan %50 kadın mahkumun kocasını çeşitli fiillerle öldürdüğü,%30 oranına sahip mahkum kadınların ise kocasıyla sevişme sırasında kocalarının cinsel organını kestikleri,%20 oranına sahip kadınların ise bilerek ve isteyerek bulunduğu edimlerden dolayı bifiil kocalarının akıl hastahanelerine kaldırıldıkları saptanmıştır.
                              WQ Anket Şirketi'nin bu verileri gazetemize verirken Anket şirketi'nin sahibi Ali Nesip,bu kadın mahkumların ortak özelliklerine dikkat çekti.Ortak özelliği ise kadın mahkumların bilinçaltı tedavisi için gittiği psikolog Peker Y.olduğu şeklinde açıklamada bulundu.
                             Sorguya psikolog eşliğinde alınan Peker Y'nin durumunu meslektaşı Halis Katarcı-ki Peker Bey'in eski bir arkadaşıdır-gazetemize açıklamalarda bulundu:
                            "-Peker,benim çok eski arkadaşımdır.Terapilerde genel itibariyle hastalık ne olursa olsun gerek hastanın anlattıklarıyla(buna güven olmaz)gerekse tanıdık araştırmalarıyla çocukluğa inmeye çalışırız.Gerek Peker Bey'in konumu gerek Peker Bey ile geçmişimizden dolayı çocukluğa inmeye gerek kalmadan Peker Bey'in çocuklukta yaşadığı ailevi problemleri söyleyebilirim.Bu ailevi problemler neticesinde bilimsel ifadesi Obsesif olan yani bir şeye tutku halinde bağlanma olarak ifade ediyoruz-burada Peker Bey için annedir,anneyle birlikte geçmişte yaşadığı sıkıntılar neticesinde annedir-mevcut olduğunu belirtmek isterim..Artık son söz yargının.."
                             Sonuç itibariyle Peker Yeloğlu,çıkarıldığı nöbetçi mahkeme tarafından cezaevinde kalacağı on yıl haricinde beş yıl boyunca meslekten ihracıyla beraber maddi tazminat ödemesine mahkeme tarafından karar verilmiş,itiraz süresinin dolmasıyla beraber yüksek mahkeme tarafından cezası onanmıştır.
                                                                                DİRİ BİLİNÇ GAZETESİ
                                                                                YIL:10 SAYI:3600
                                                                                8 OCAK 1999
*********************************************************************
                              Cezaevinde ilk günlerimdi.Cezaevine alışmaya ve adapte olmaya çalışıyordum.Koğuşuma ilk girdiğimde bütün gözler üzerimdeydi.Ben de cezaevine yeni girmiş her insan gibi büyük bir şok halinde adımlarımı koğuşa atıyor ve bana bakan gözlere şaşkınlıkla bakarak yanıt veriyordum.Beni ellili yaşlarda,saçları ve kirli sakalı ağarmış bir adam-sonradan,kendisinin rahatsızlığı neticede Koğuş Ağası olduğunu öğreniyorum(Koğuş Ağası'nın fenalaşmasını sonra anlatacağım.)-beni tüm içtenliğinle ve samimiyetiyle karşıladı.Büyük ihtimalle gazeteden duymuş olacaklar ki hem kendisi hem de koğuştakinlerin hepsi bana doktor diye hitap ediyordu.Koğuş Ağası,İşaret ettiği yatacağım ranzaya benle birlikte oturdu.Beni süzdükten sonra Ramazan diye birine bağırarak yanınına çağırıp çay getirmesini söyledi.Ben sessiz kaldıkça koğuş ağası susmak bilmiyordu.Hayat hikayesini anlatmaya ta çocukluk anılarından başladı.Ramazan adındaki,on yaşlarında olan çocuk,çayları başı eğik vaziyette getirip koyduktan sonra yanımızdan ayrıldı.Çocuk gittikten sonra koğuş ağası,çocuk hakkında bilgi vermeye ve bilgi verirken hüzenlenmeye başladı..Hüzününün içinde sitem de vardı:
                             "-Burada en çok acıdığım ve aynı zamanda en çok hırpaladığım çocuktur bu.Biçarenin suçu ne biliyor musun doktor?Bir baklava ya,sadece bir baklava..Undan ve şekerden meydana gelen altı üstü bir yiyecek ya...Baklava hırsızlığından burada.Bakma,öyle melül göründüğüne..Hırslı aynı zamanda çalışkandır.Akşam sekizde paydosu verdiğim gibi geçer ranzasına başlar dersini çalışmaya..Gece ikilere kadar çalışır yavrucak.Doktor,senden bir ricam var.Sen görmüş geçirmiş okumuş adamsın..Biçarenin de sınavı yaklaşıyor..Matematik dersini bir türlü kafası almıyormuş..Çocuğa yardımcı olur musun?"
Gerçekten de içler acısı bir hikayeymiş.Adamın sözü biter bitmez Ramazan'ı yanımıza çağırdım gelen olmadı.Ne zaman ki koğuş ağası seslendi,yavrucak apar topar nefes nefese soluğu yanımızda aldı.Yine boynu bükük gelmişti.
                              "-Sor bakalım doktora,matematikte hangi konuyu anlamıyorsun?"
Çok heyecanlıydı.Kimi kelimeleri silik kimileri ise kekeleyerek çıkıyordu ağzından.Ya koğuş ağası denen adamdan korkuyor ya da bir çeşit saygı gösterisinde bulunuyordu.
                              "-Oran ve orantılar konusunu ne yaptıysam anlayamadım."
Çocuğa ne zaman isterse-tabi akşam sekiz gibi olacak-ders anlatımı konusunda yardım edeceğimi söyledim.Koğuş ağası beni yalnız bırakmak için,dinlenmem için,akşamki kumara beni ne olursa olsun,ister kumarbaz olayım isterse seyirci olayım,davet ederek yanımdan ayrıldı.Gözümü açtığımda tuhaf görünümlü,sakallı ve kel olan iri ve uzun boylu bir adamın gür ve tok sesiyle beraber dürtüşüyle iki gramlık uykumdan uyandım.
                            "-Doktor koş,koş doktor!Babaya bir şey oldu."
Baba kimdi?Elimden tuttuğu gibi baba dediği kişinin yanına götürdü.Baba dediği kişi de tahmin ettiğim gibi koğuş ağasının ta kendisiydi.Kolonya istedim.Beni uyandıran adam,büyük ihtimalle Baba(!)'nın sağ kolu olan,gardiyana küfürler yağdırarak kolonya isterken adamı ben ve orada bulunan birkaç kişinin yardımıyla titreyen vücudu ranzasına yatırdık.Tek korkum vardı,adam titrediğine göre felç geçiriyordu.Allahtan bu korkumda yanıldım.Kolonya yardımıyla adam başladı açılmaya.İki çeyrek saatte yaptığım müdahale ve tenkidin ardından derinden gelen sesiyle,duyulması çok zor olan bir ses tonuyla bana teşekkür etti.Ben tam neler olup bittiğini anlatmak ister misiniz diye konuya "Hikmet Bey.."diye girmek üzereyken koğuş ağasının sağ kolu sözümü kesip "Ağam diyeceksin."diye uyardı.Koğuş ağası adeta küplere binercesine sağ kolu olan adama dönüp fırçayı kaydı:"Kes lan it.Doktor bana ne diyeceğini bilir."
Ben neler olup bittiğini gecikmeli de olsa sordum.Koğuş ağası hiçbir şey demeden elindeki mektubu bana uzattı.Bu mektunu içimden okumaya başladım.Mektup tam bir hüzündü..Ailevi problemlerin birikimiyle oluşmuş ve ardından koğuş ağasının kızının intiharıyla sonuçlanan bir mektup..Koğuş ağasının kızının intihar mektubu..
Bu olay beni çok hüzünlendirdi..Eşim avukatımla beraber bana müjdeli haberi vermek üzere geldiği günün ilk dakikasında bu olayı anlattım..Müjdeli haberim hapishaneden çıkıyordum..Sicilimin temiz olmasından dolayı mahkeme cezaevinde kalacak yılları tazminata eklemişti.Karım gerçekten de çok fedakardı..Kalkıp gidip kendisine üç yıl önce hediye olarak aldığım evi satmış ve tazminatı böyle ödemişti.Varsın olsun o çok değer verdiğim mesleğimi bir süre yapamayım..Ben böyle bir kadına,çocuğuma;aileme her türlü bakarım..Gerekirse gece gündüz demeden çalışır,olmadı limon satar,ekmeğimi taştan çıkarırım evelallah..
OĞUZ BATIN
                                                                   


( Psikopat Psikolog başlıklı yazı Oğuz batın tarafından 22.08.2013 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.