Günlerdir iktidardaki siyasilerimiz, bir paralel yapı ya da paralel devlet tutturmuş gidiyorlar. Şikâyetçi oldukları paraleller de; bir zamanlar “Bu yollarda beraber yürüyüp, bu yağmurlarda beraber ıslandık”ları… Ne oldu da araları önce soğudu, sonra da bozuldu? Bu ayrılığın sebebi ne ola ki!
Cevap gayet basit: Her iki taraf da pragmatist yani yararcı bir anlayışa sahipler. Pragmatistler çıkarlarına zarar geldi mi, kim olursa olsun hemen cephe alırlar, gerekirse harcarlar. Yani “Öküz öldü, ortaklık ayrıldı.” Hesabı.
Bence “paralel devlet” ya da paralel yapı diyeceklerine “paralel iktidar” ya da “paralel hükümet” denseydi daha uygun düşerdi. Çünkü burada paylaşılmak istenen/istenmeyen siyasi erktir.
Paralelle ilgili bazı kavramlara şöyle bir göz atacak olursak:
Paralelbirbirini kesmeden, birbirine kavuşmadan uzanıp giden şeyler, koşut. Aynı düzlem üzerinde kesişmeyen doğrular birbirine paraleldir. Paraleller kesişmedikleri gibi aynı zamanda bütün noktaları da birbirinden aynı uzaklıktadır.
Paralel devlet, “devlet içinde devlet”; paralel yapı ise “aynı zaman içerisinde aynı özellikleri gösteren olay, düşünce.” Demektir.
Günümüz toplumlarında birbirine benzer özelliklere sahip olmalarına rağmen, fiziksel yönden yakın olmalarına rağmen sosyal bakımdan hiç kesişmeden yaşanan paralel hayatlar da vardır. Bilhassa gelişmiş ve hatta medeni olarak vasıflandırdığımız toplumlarda paralel hayatların sayısı giderek artmaktadır. Günümüzden 2000 yıl önce yaşamış olan Yunanlı tarihçi, biyografi ve deneme yazarıPlutarchus’un Paralel Hayatlar adlı bir eseri vardır. Ayrıca bu konuda bizden de bir eser örneği verecek olursak: Levent Yılmaz’ın Paralel Hayatlar adlı kitabı 2013 yılında Doğan Kitap tarafından yayımlanmıştır.
**
Değerli okur, amacım sizi bu tür bilgilerle sıkmak değil, aksine biraz da işin mizahi yönüne bakıp zaten gerilmiş olan sinirlerinizi azıcık rahatlatmaktır. O nedenle birkaç kıssadan hisse aktarmak istiyorum:
Başkasının yerine sınava giren kişiyi yakalayan gözetmen sormuş:
-Sen kimsin?
Aldığı cevap:
-Paralel öğrenciyim.
**
Zengin ama yaşlı adamı dostları uyarıyor:
-Bu yaşta bu yapılmaz. Doğrusu sana yakışmıyor!
-Ne yapmışım da bana yakışmıyormuş?
-Metres tutmuşsun, onunla birlikte yaşıyormuşsun.
-Benim metres tuttuğum filan yok. Külliyen yalandır!
-Öyleyse son günlerde bir bayan için dayayıp döşediğin eve sık sık gittiğini nasıl açıklayacaksın?
-Ha, o mu? O, benim metresim değil.
-Ya neyin?
-Paralel avradım…
**
Sabaha karşı tıkırtılarla uyanan evin hanımı salona baktığında elinde torba olan bir hırsızla karşılaştı. Sordu:
-Çalmaya utanmıyor musun?
-Hamfendi, yıllardır çeşitli biçimde soyuldunuz, sömürüldünüz de gıkınız bile çıkmadı. Şimdi ise benim gibi bir garibana bağırıyorsunuz. Gücünüz bana mı yetiyor?
Adamın bu haklı savunması karşısında biraz şaşıran bayan gene sordu:
-Doğru dersin. Ama söyler misin, sen kimsin?
-Kim miyim? Paralel hırsızınız, desek!
-Torbanın içinde ne var, neleri çaldın bakalım!
-Ufak tefek bir-iki şey be ablacığım…
-Öyleyse şu boynumdaki kolyeyi de al! Bu sana paralel bahşiş olsun.
-Niye kolyenizi bana veriyorsunuz?
-Şu içeride horluyor mu böğürüyor mu, belli olmayan adam var ya o benim kocam. Bu kolyeyi bana paralel hediye olarak almıştı. Ben bunu bildiğim halde kolyeden bir türlü kurtulamadım. Atsam olmaz, satsam hiç olmaz… Bari şimdi hırsız çalmış derim.
**
Son söz Oruç Baba’dan: “ Yargıçları adalet dağıtmayan bir ülkede, düzgün giden hiçbir şey olamaz.”
( Paralel Bir Yazı başlıklı yazı Ömer Faruk tarafından 27.02.2014 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.