Bu gülüşler, bu işveler, bu naz ve umursamazlık nedir (böyle), bu
cilveler, bu edalar, bu uzun boy nedir?
Bu şiirde nedir kelimesiyle istifham yani soru sorma sanatı yapılmıştır.İşve,naz,cilve kelimeleri arasında uygunluk olduğundan Tenasüp sanatına başvurulurken bu kelimeleri tekrarlanarak Tekrir sanatı yapılmıştır.
Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?
"Gömelim gel seni tarihe!" desem, sığmazsın.
Çanakkale Şehitleri'ne adlı şiirinde Mehmet Akif Ersoy istifham sanatıyla beraber mübalağa sanatına başvurmuştur.
Bir gül bahçesine düşmüşüm sanki,
Bir hayal içinde düşmüşüm sanki,
En ufak sözü kulağımda ninni,
Ah ben bu aşka nereden düşmüşüm?
(OĞUZ BATIN)
Düş kelimeleri hem düş/mek olarak hem de rüya olarak kullanıldığından cinas sanatına başvurulmuştur.Ayrıca şair,istifham sanatını kullanarak bu aşka nereden düşmüşüm diyerek bir şeyi bilmezlikten gelir yani Tecahülü Arif sanatı vardır.
Ulusun, korkma nasıl böyle bir imanı boğar
Medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar
Mehmet Akif Ersoy'un bizlere hediye ettiği İstiklal Marşı'nda ULUSUN sözcüğünde Tevriye sanatını kullanmıştır.Hem "yücesin,asilsin"anlamında hem de "köpek gibi ses çıkarsın"anlamındadır.
Kad enâre'l ışku li'l uşşâki minhâce'l h
Sâlik-i râh-ı hakîkat ışka eyler iktidâ
(FUZULİ)
Günümüz Türkçesi ile:
Aşk, âşıklara hidâyet yolunu aydınlatınca,
hakîkat yolunun yolcusu aşka uyar.
Söz Sanatı Açıklaması:
Fuzûlî,
bu beyitte aşkın, âşıklara hidâyet yolunu gösteren bir rehber olduğunu,
hakikat yolunu aydınlattığını söylemekle hakikate ancak aşk ile
varılabileceğini vurguluyor ve buna da misâl olarak yıldızların
aydınlığını ve onların rehber oluşlarını gösteriyor. Yol aydınlatmaları
bakımından yıldız aşka, aşk da yıldıza benzetilmiştir. Beyitteki “hüdâ”
ve “iktidâ” kelimeleri ile açıkça bir hadîs-i şerife telmih yapılmıştır.
Peygamber Efendimiz (sav) şöyle buyurmuştur: “Ashâbî ke’nnucûm bi-eyyihim ıktedeytüm ihtedeytüm” “Benim ashâbım yıldızlar gibidir, hangisine uyarsanız, hidâyete erersiniz. 6Görüldüğü
üzere hâdis-i şerifte zikredilen ıkteda ve ihtedâ kelimeleri Fuzulî’nin
beyitindeki “hüdâ” ve “ıktida” kelimeleriyle uyuşmaktadır. Bu sebeple
apaçık bir telmih yapıldığını görmekteyiz.
Ayrıca, beyitteki “Kad enâre” kelimesiyle de Nûr sûresinin şu âyetine telmih yapılmıştır. “Allahu nuru’s-semâvâti ve’l ardı meselü nûrihî ke mişkâtin fîhâ misbâh el-misbâhu fî zücâcetin.” (Mişkat: duvara hususi olarak yapılmış ve içerisi cilalanmış bir kovuktur. Işığın etrafa en güzel ve verimli yansımasını sağlar.)“Allah,
göklerin ve yerin nurudur. O’nun nurûnun temsili, içinde lamba bulunan
bir kandillik gibidir. O lamba kristal bir fânus içindedir. Sanki inciye
benzer. Bir yıldız gibidir ki; doğuya da batıya da nisbet edilemeyen
mübarek bir ağaçtan, yani zeytinden (çıkan yağdan) tutuşturulur. Onun
yağı, nerdeyse kendisine ateş değmese dahi ışık verir. (Bu) nur üstüne
nûrdur.Allah dilediği kimseyi nûruna eriştirir. Allah insanlara işte
böyle temsiller getirir. Allah her şeyi iyi bilir.”
Allah’ın
nûr olmasının manası bütün âlemin ve âlemdeki bütün hissi nurların ve
idrak edici güçlerin yaratıcı ve icad edici olmasıdır. Şu halde nurdan
asıl umulan aydınlatma, açığa çıkarma, tecelli ve inkişâf manalarının
temeli, nûrdan ve nûru olandan çok nûru yapıp yaratana ait olacağı için
“nûr” ismi, Allah (cc)’a daha layıktır. Ancak bundan dolayı nuru
yaratana “nûr” denilmesi lisan bakımından hakikat değil mecazdır. 7
Kimse sana beni zorla sevde aşık ol demiyor,
Allah'tan yüreğim çok temiz ah kurşun işlemiyor.
Yoksa ne nazara gelmiştim çoktan göze gelmiştim,
Senden daha deli kalbim var da düşman çatlatıyor.
(SERDAR ORTAÇ)
Bu şarkı sözünde ikinci mısrada yer alan KURŞUN İŞLEME kelimesi silahtan çıkan mermi anlamındayken üçüncü mısrada somut olan bu anlamı soyutlaştırarak nazar anlamında kullanmıştır.Yani Tevriye sanatı vardır.
Dağlar ardından düşüm Anka bakar yâr diye
Mazimin tünelinden aşka akar şaşarım
Zirve şahika düşüm Simurg yakar yâr diye
Pabuç mu bırakırım kibrit çakar aşarım.
(GÜLSEN TUNÇKA)
Şair bu şiirde mitolojik kavramları kullanarak mitolojik olaylara gönderme yapmıştır.Dolayısıyla Telmih sanatı vardır.
Buldum,şiirimin yeni ilham perisini
Kovdum,işe yaramıyordu artık eskisi
Oldum,Mecnun;gezdiğim çölleri
Kuruttum güller açıyor o çöllerde şimdi.
Aldım arkama bana gülümseyen güneşi,
Aşıktım,gözlerim kör kulağım sağır dilim lal
Yoktum aşk haricinde kalpte bulunan Ben'i,
Unuttum vardı bu şair yürekte ihtilal(OĞUZ BATIN)
Ayrıca bu şiirde de Mecnun ve çölleri gezmesi hatırlatılarak Telmih sanatına başvurulmuştur.
"Şakaklarıma kar mı yağdı ne var?
Benim mi Allah’ım bu çizgili yüz?
Ya gözler altındaki mor halkalar?
Neden böyle düşman görünürsünüz,
Yıllar yılı dost bildiğim aynalar?"
İlk mısrada İstifham sanatı yoluyla benzetmeye başvuran Cahit Sıtkı Tarancı,ikinci dizede yaşlandığını kabul etmeyerek Tecahülü Arif sanatı kullanmıştır.Dost-Düşman kelimelerinle de tezata başvurarak şiirin anlamını güçlendirmiştir.