Canı sıkılmış bir dağ nasıl anlatır
O yıllar süren tek başınalığı
Rüzgâra yağmura bir türlü kızamayıp
Her şeye rağmen dik kalışı
Bir ses duyar bazen uzun kışta
Sormaz mı kendine şimdi ne yapsam
Silkinir birden döker eteğindekileri
Başının üstündedir zaten bir tutam
Üzdüğünün farkındadır kardelenleri
Uzun yaz güneşinde
İki kartal dolanır tepesinde
Minneti eksik olmaz bulutlara
Yeter ki gölge olsunlar yarenlerine
İki laf alır belki ağızlarından
Bir durun der yağmurlara
Güneşe hami olur kıpırdamadan
Canı sıkılmış bir deniz nasıl anlatır
O her daim yalnız mavi bakışları
Ne derdi yakamozdur ne balıklar
Kıyılarındaki beyaz köpükler
Hiddetle sahile vuruşlar
Duymaz bazen ağzından çıkanları
Gökyüzüne sürülmüş mavilikler
İçinde kopan fırtınalar
Kim bilir mehtaptan uzak kalışını
Boşa değil kabarmalar
O el ele kendini çeken dansı
Kim bilir martıların ağlayışlarını
Canı sıkılmış bir baba nasıl anlatır
Yavrusundan uzak kalışı
Ne güldürür yüzünü bilinmez nasıl acıttığı
Her trende inişlerdedir gözü
Çoğunda hayata anlamsızdır seyre dalışı
Hiç söylemez uzak diyar türküsü
Kalabalık caddelerin tek ayakları dolaşanı
Bir sesiyle boğazında o düğümler
Her şiirde bir kahrediş bin sitem
Ağladığını gizlemektir yakışanı
Uzak bir adaya fırlatmalar ah o özlem
Var mıdır bir arayanı bir soranı
Dr.süreyya önder