Sıradan bir günde öyle sakin sakin otururken işyerinde, zırrrrrrrr bir telefon. Karşımda konuşan kişinin nazik ve etkileyici bir bayan sesi olduğu hemen anlaşılıyor...
-Ahmet bey ile görüşebilir miyiz?
Hmmm kim ki acaba, bir bayan beni niye arar diye düşünürken cevap vereyim bari...
-Buyurun benim Ahmet

Telefonda ki ses kibarca devam eder

-Ahmet bey sizi.........İsimli devremülk işletmesi ve dinlenme tesislerinden arıyorum, birkaç dakika vaktiniz var mı?

Belli ki arkadaş devre mülk pazarlayacak bana

-Adımı adresimi ve telefon numaramı nereden buldunuz, devre mülk almak istediğimi nasıl tahmin ettiniz?

Bayan yine kibar bir şekilde

-Sizin arkadaşınız Bahri bey geldi, tesislerimizi gördü, beğendi ve bir devremülk aldı, fiyatlarımızda çok hesaplı bu sıralar ne dersiniz? Sizi de misafir edelim, bir görün sonra karar verin...

Benim en sinir olduğum şeylerden biri, benim adımın ve telefon numaramın arkadaşlarım tarafından hiç tanımadığım insanlara verilmesi. Cevabım da hazır.

-Yok kardeşim devremülk almak istemiyorum, hem de ona ayıracak param, nakitim yok şu sıralar.

Telefonu sert bir şekilde kapatırım...

Bir müddet sonra başka bir telefon zırrrrrrrrr açarım telefonu

-Ahmet bey siz bizim filan fişmekan Tv'nin abonesiymişsiniz, sizi dijital yayına geçirmek istiyoruz, bilgilerinizi verin hemen işleminizi başlatalım, ne dersiniz?

Bir elimi çeneye götürüp başımı kaşıdıktan sonra

-Yok kardeşim dijital yayına geçmek istemiyorum sağolun.

Çat yine kapatırım telefonu. Aradan üç beş gün ya geçmiştir ya geçmemiştir devremülk pazarlamacıları tekrar devreye girerler.

-Ahmet bey

-Buyurun bendeniz oluyorum biraz

-Filankes fişmankes Devremülk ve dinlenme tesislerinden arıyorum, buyrun birkaç gün ücretsiz misafirimiz olun, tesislerimizi gezin, sizi üye yapalım beğenmezseniz almayın. Bizim üyelerimiz arasında tanınmış simalarda var, onlar ile komşu olmak istemez misiniz?

Ben kendimi almama yönünde başından beri şartlandırdığım için olaya''Yok kardeşim sağol''cümlesi günler öncesinden hazır değerli pazarlamacı arkadaşlara...

Bir müddet geçtikten sonra dijital yayın için, aynı firmadan aynı şekilde ararlar. Basmakalıp cevaplar''Yok kardeşim istemiyorum''Hatta bir gün aynı iş için bir sabah, bir de öğleden sonra aradılar, dijital yayın bağlama ayağına...

Günler böyle gelip geçiyor. Arkadaşlar sağ olsunlar hafta sektirmiyorlar. Birinden biri mutlaka arıyor. Ama bir çözüm bulmalı, bir durun hele...

Devremülk'cülerin arama sayısı onu geçti, dijital yayıncıların ki de aşşağı yukarı aynı atbaşı gidiyorlar...

Günlerden birgün yine çaldı telefon.

-Ahmet bey ile görüşecektik

Bozuntuya vermedim

-Konu neydi konu
-Filan fişmekan Devremülk tatil köyü ve dinlenme tesislerinden arıyordum da

Ben cevabı on gün önceden hazırlamışım

-Ahmet bey Madagaskar Ada'sına gitti
Telefonda ki kibarcık bayan tekrar sorar
-Ne zaman dönecek bilginiz var mı?
Ben yine cevap veririm
-Belli değil, oradan belki Afrika'ya safariye geçerim dedi, zenginlik böyle bir şey işte hanım kızım, başa bela, biz burada çalışalım o da Afrika'lar da pasa gezsin.

Külliyen yalan tabi ki
-Peki biz sonra tekrar arayalım

Bir müddet sonra dijital yayıncılar ararlar yine

-Ahmet bey yok mu?
Hele dur bakalım
-Konu neydi konu
Karşıdan cevap
-Kendisini dijital yayına geçirecektik
İstiyor musun, istemiyor musun diye soran yok.

-Ahmet bey Edirne'de trafik kazası geçirmiş vücudunda ki ikiyüzoniki kemikten yüzdoksansekiz tanesi kırıkmış. Edirne'de bir hastahanede yatıyor.
Karşıdakinin sesi büzülür biraz
-Vah vah geçmiş olsun. Ne zaman iyileşir de döner eve
-Vallahi doktorların dediğine göre beş altı ay yatarmış, biz de doktorların yalancısıyız.

O belirtilen zamanlarda gelip geçtikten sonra yine ararlar en münasebetsiz bir zamanda

-Ahmet bey yok mu?
Konuşmalar hep aynı doğrultuda gidiyor.

-Konu neydi konu?
-Devremülk tesislerimize üye yapacaktık kendisini. Madagaskar'daydı dönmedi mi daha?
Beyin devreleri çalışıyor, cevaplar şimşek gibi geliyor.

-Madagaskar'dan Honolulu'ya oradan da Beyaz Rusya'nın başkenti Minsk'e geçecekmiş. Para bol ya çarçur edip duruyor, bize de maaş ödemesi yapmıyor, çocuklarımız aç valla. Bir dönsede paralarımızı alsak. Biz sizden daha çok istiyoruz dönmesini...

İşte böyle bizim hikayeler. Bu pazarlamacılardan kurtulma bahanesi ile dünya üzerinde gitmediğim yer kalmayacak nerede ise...

Bazen de diyorum''Ahmet bey sizlere ömür, geçen ay öldüydü''diye söyleyeyim arayanlara. Başka türlü kurtulamayacağız bunlardan öyle görünüyor.

Haritayı açalım bakalım. Yer beğeneyim kendime, bu ay nerelere gitsem parasız pulsuz. Nayirobi mi olsun yoksa Moğolistan'ın başkenti Ulanbatur mu?

( Madagaskar'a Nasıl Gittim başlıklı yazı AhmetZeytinci tarafından 3.07.2014 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.