Serçenin Ölümü

Ne yapsa olmayacaktı sanki. Kendini kuşatılmış, yenilmiş hissediyordu. Ne yapacağını bilmiyordu. Çaresizlik kötü bir duyguydu, belki de en kötüsü. Ağlamak istiyordu, kavga etmek istiyordu, bağırmak çağırmak istiyordu. Aslında ne istediğini bilmiyordu.


 Uzun süre yürüdükten sonra boş bir bankın üzerine oturdu. Sigara yaktı. Sigara içmekten başı ağrıyordu. Ama yapacak başka bir meşguliyet bulamıyordu. Etraftan insanlar gelip geçiyordu. Birbirleriyle göz temasından kaçınan, yürürken sağa sola bakınıp duran insanlar. Uzun süre etrafı izledi. Ama izlediklerini anlamlandıramıyordu. Kafasının içinde farklı düşünceler dönüp duruyordu.


Birden bire gökyüzünden bir bokta önüne düştü ve pat diye bir ses duydu. Beklemediği bir durumdu. Şaşırmıştı. Ne yapacağını bilemedi. Bir serçe betona çarpmış, biraz çırpınmış ve ölmüştü. Bir şeyler yapabilir miyim acaba diye düşündü. Ama serçe hareketsiz önünde yatıyordu. Ne yapacağını bilemedi. Kendini üzgün ve bitkin hissediyordu.


 Önündeki ölmüş serçeyi izlemeye koyuldu. Artık çevresiyle ilgilenmiyordu. Acaba bu bir kötü durum habercisi miydi? Böyle şeyler olurdu. Bu tip kötü habercilere inanırdı. Bundan yaklaşık iki buçuk ay önce başına yaşadıkları gelmeden önce de böyle bir rüya görmüştü. Sonra olanlar oldu.


Neye inanırsanız inanın, isterseniz inançsız olun ve hiçbir şeye inanmadığınızı iddia edin. Evrenin bir dinamiği vardır ve evrende hiçbir şey nedensiz yere devinime uğramaz. Hatta devinimsiz olayların bile bir nedeni vardır. Bu kuşun ölmesinin ve Murat2ın önüne düşmesinin de muhakkak bir nedeni vardı. Birkaç saniye önce değil, birkaç saniye sonra değil. O saniye o kuşun oraya düşmesinin bir nedeni vardır. Bunu basit sebeplere de bağlayabilirsiniz, karmaşık sebeplere de ama her olayın basit bir nedeni ve dolayısıyla basit bir sonucu yoktur. Bu sebebi merak etti Murat. Bunun üzerine düşünmeye koyuldu. Acaba ne olabilirdi. Bu düşünme süreci biraz önceki sıkıntılı halinden, bunalımdan kurtulmasına neden oldu.


Çökmüş omuzları yeniden yerine geldi, alnındaki çizgiler düzeldi. Nerede olursan ol, ölüm gelip seni buluyor işte düşündü. İster havada ol, ister karada, ister denizde; ölümün gelmediği yer yok. Ölüm düşüncesinden kendine döndü bir an. O serçe değil de kendisi ölmüş olsaydı şimdi? Ne dert kalırdı ne sıkıntı. Ne zulme uğradığını takardı kafasına ne de insanları. Ama hala yaşıyordu. Garip bir huzur yayıldı içine. Ölmedik be yaşıyoruz işte diye mırıldandı. Sonra gökyüzüne baktı, masmavi gökyüzüne ve bembeyaz bulutlara. Derin bir nefes çekti ciğerlerine. Biraz önceki bunalım halinden eser kalmamıştı, kendini yeniden doğmuş gibi hissediyordu.


Tüm bunlara önünde ölmüş küçük bir serçe kuşu neden olmuştu. Yani kendini iyi hissetmesi için bu küçük serçe kuşunun ölmesi mi gerekiyordu. Birden bire ağlamaya başladı. Bu öyle bir boşalma anıydı ki. Hıçkıra hıçkıra içini çeke çeke ağladı. Gözyaşlarını kimseden gizlemedi. Uzun süre ağladı, ağladı ve ağladı. Biraz sakinleştikten sonra önünde yatan serçe kuşunun cesedini saygıyla eline aldı. Bankın yanındaki toprak zemini elleriyle kazdı ve serçe kuşunun cesedini kazdığı küçük çukurun içine koyup üzerini toprakla örttü.


Üzgündü ama yıkılmış değildi artık. Biraz önce yenilmişlikle oturduğu bankın üzerinden kalktı ve bu kez mücadele etmek için hayatına geri dönmeye karar verdi. 

( Serçenin Ölümü başlıklı yazı MESUT ÇİFTCİ tarafından 3.09.2014 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.