Zeytin ağacının altında,güneşin alnında,oturmuş;gelmiş geçmiş bütün fermanlarım elimde ve siyasi düşüncelere dalarken karşıma bir kuğu kuşu çıktı.Karşıma çıktığı gibi görünmezlik kremimi sürüp kuğu kuşuna karşı görünmez oldum.Oturduğum yere yakın bir yerde gölet gibi bir küçük su birikintisi vardı.Karşıma çıkan kuğu kuşu,kendini hemen gölet denen o su birikintisine attı.Suyun sıcaklığına bedenini alıştırırken ben ise zeytin ağacının altında oturduğum tahtımdan kalkıp az sonra kuğu kuşunun yapacağı hareketleri tekrara koyulacaktım.Kuğu kuşunun yaptığı hareketleri tekrara da koyuldum.Sağ elini mi açıyor,bende sağ elimi açtım.Sol elini beline mi götürüyor,sol elimi belime götürdüm.Tüm vücuduyla bir Z harfi mi çiziyor,ben de çizdim.Bir çeyrek saat kadar kuğu kuşunu taklit edip durdum.Kuğu kuşunun yaptığı ritmik hareketler biter bitmez hemen soluğu sevgilim Europa’nın yanında aldım.Nazik akşam yemeği davetini yine aynı naziklikle kabul eden sevgilimi en şık hanedanıma yakın bir resturanta götürdüm.Şarabın eşliğinde,gecenin karanlığında,sevgilinin yüreğiyle aşk yudumlayıp içerken yanımıza doğru yönelen bir kemancıya el işareti yapıp yanımıza gelmesini söyledim.Kemancının kemanından çıkan melodiler eşliğinde kuğu kuşundan taklit yoluyla öğrendiğim dans figürlerini yapadurdum.Europa’nın yüzündeki gülümseme alaycı gibiydi ama ben bunu,gülümsemenin ardından gelen Europa’nın kahkahasıyla anlayıverdim.Şaşkındım.Sanki küçük dilimi yutmuştım.Europa’ya bunun nedenini sordum:
“Ne bu kahkaha?”
Bir an bile düşünmeksizin kahkahasının nedenini açıkladı:
“Ne bu?Kuğu Gölü Balesi mi yaptığını sanıyorsun?”
Tüm saflığım üzerimdeydi.Üzerimdeki boş özgüvenle:
“Evet.”dedim.
Yine bir kahkaha atı.Kahkahasının ardından özür dileyen dilinle bunun sebebini anlattı:
“Bu,kuğu gölü balesi değil.Seni kandırmışlar.Olsa olsa bu,köpek balığı balesi olur.”
Dilimde kaç bin tane küfür varsa,taklit edip dans figürlerini yaptığım kuğu kuşuna küfürleri içimden saydırırken gecenin şanına yakışır derecede bitmesini beklemenin ardından kuğu kuşuna hesabını sormaktaydı aklım.İyi ki şu fıkra denen güldürmeceler var da,çizilen karizmayı fıkra ile toparlayıverdim.Çakır keyif vaziyette akşam yemeğinin ardından resturantın üzerinde bize özel olarak ayrılmış odaya çıktık.Europa’nın yüzündeki alaycı gülümseme bitmişti.O gülümsemeyi sergileyen mimikler;tüm benliğimi,tüm varlığımı,tüm beyliğimi aşk dolu ateşli geceye davetkar gibiydi.O alaycı kahkahanın hesabını sorarcasına Europa’yı yatağa bir dokunuşta fırlattım.Tadına varıp doymak istercesine,sevgilinin vücudunun ve ihtişamsının zarifliği gibi zarifliğinde gezinedururken elim ise farklı bir işçilikle mesaiye bıoğazdan inen yolarda devam ediyordu,giysinin üzerindeki kabarıklık her dokunuşumda arttıkça artıyordu.Europa’nın elbisesinin yırtılacağından korkup elbiseyi yırtmaya ant içen göğüslerini,Europa’nın elbisesini çıkarıp rahat bıraktım.Kıtlıktan çıkmışçasına dilim,boğazdan aşağısına çalışırken elim ise bel altında mesaiye başlamıştı.
“Zeus..Beni duyuyor musun Zeus?”
Eurupa,heyecandan ne yapacağını bilemez bir şekilde çağırdığı ambulansla Zeus’u hastaneye kaldırmışlardı.Zavallı Zeus;hastaneye bile varmadan ambulansta,yolda,canını azrahile teslim etti.Bir gece morg da tutulan Zeus’un bedeni,camide hoca eşliğinde pamuklanıp kefenlenerek konulduğu tabutun camideki musalla taşına konmasıyla Zeus’un cenaze namazı kılındı.Cenaze namazında kuğu kuşu da vardı.Cenaze namazı kılınmazdan evvel,kuğu kuşunun arkasındaki adam;Zeus’un ölüm nedenini sorduğunda kuğu kuşunun ağzından çıkan yanıt şöyleydi:
“Kalp diyorlar.”
Cenaze gününün gecesinde kuğu kuşu,Europa’nın evindeydi.Hem de Europa’nın evinin en güzel yerinde,yatak odasında:
“Benim vicdansız Europa’m hele bir yanaş şöyle.”
Europa,oskarlık bir oyuncuya taş çıkartırcasına matemde gibiydi.Matemin verdiği yas ne olduysa bir an içinde,saniyeler bile akıp tükenmeden yerini Europa’nın yaptığı kuğu gölü balesine bıraktı.Kuğu kuşu,kahkahayı fırlatı.Kahkahasının nedenini imalı bir şekilde söyledi:
“Bu,kuğu Gölü Bale’si değil.Seni kandırmışlar.Olsa olsa bu,köpek balığı balesi olur.”
İkisinin keyfine diyecek yoktu,ikisi birden kahkahayı bastırdı:
“Haksız mıyım Allah aşkına Europa,rahmetliyle dalga geçmekte?Ben hiç padişah dansı yapıyor muyum?Kuğuysam kuğuluğumu bileceğim,o da padişahlığını bilmeliydi.”
Arakhne’nin dokuduğu resimde Zeus’un Europa ile trajikomik hikayesi mevcuttu.Bu trajikomik hikayede alabilene pek çok mesajlar,gizemini içinde koruyordu.Peki ya,Athena’nın dokumasında resmettiği zeytin ağacında bir mesaj yok muydu?Vardı var olmasına ama o zeytin dalı uzatacağına,meşe odunundan yapılan sopayı Europa’ya hunharca uzatıp işkence etmeyi tercih etmişti.
“Hadi bakalım bu kadar hikaye vakti yeter,saatte bayağı geç oldu.Yarın okula gideceksin,kapa gözünü emi torunum?”
“Yarın bir hikaye daha isterim,şartımı kabul edersen mışıl mışıl uykuya dalarım şimdi.”
Nine,kahkahayı patlatıverdi:
“Rüşvetçi ve şantajcı seni.”

YAZAN:
OĞUZ BATIN

( Kuğu Gölü Balesi--bir İzmir Efsanesi başlıklı yazı Oğuz batın tarafından 29.09.2014 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.