Bu yazımı geçlerimize, geç kızlarımıza
ibret için hazırladım. Hikâye değil gerçek olayların ışığı altında aydınlatma!
Gençler her zaman kendilerini haklı
görürler. Onlara göre ihtiyarlar geri kafalıdırlar.
Birkaç tane kız yeğen var bizde
şimdilerde hepsi evli yuva kurdular. Diyeceksiniz ki neden yeğenlerinle
başladın? Anlatacağım örnekleri bir başkasından alıp vermek istemedim. Yoksa
sayısız örnek var onların üzerinden anlatmak olaylarda kendim olduğum benim
için daha kolay.
Çünkü kızlarımız gelişip serpilirken hemen
kendilerine bir arkadaş bulurlar. Aslında yaptıkları da doğrudur. Önemli olan
hataya düşmeden doğru kişi bulmaları.
İlk yeğenim Ece den bahsedeyim. Elimizin
altında el bebek gül bebek büyüttük. İlk, orta derken liseyi bitirdi. Koca kız
oldu. Bir gün bana geldi. “Amca ben
birini seviyorum babam olmaz diyor. Babam senin karşında duramaz bana yardım
et” dedi. Bende “anlat bakalım kim bu nenin nesi nereli” dedim. Oda başladı
anlatmaya İlçeye gidip gelen yolcu otobüslerinde muavin olarak çalışıyormuş
Tokat lı imiş İlçede Tokatlı bir polis varmış onun hanımı tanıştırmış. Benim
birader “orası çok uzak çocuk iyi mi, kötümü bilmiyoruz seni veremem ila gitmek
istiyorsa veririm amma bu eve bir daha gelemezsin” demiş. Bende “ Bak güzelim
bu çocuğun adını adresini getir. Sana tüm ailesinin durumunu çıkarttırayım.
Tokat ta tanıdık daire müdürler var. Hatta emniyet Ahlak masasında komiser
arkadaşım var” dedim. Ece “tamam çok iyi Olur, bilgiler gelsin karar vermem
daha kolay olur” dedi ve çocuğa ait tüm bilgileri verdi.
Elimdeki bilgileri telefonla arkadaşlara
bildirdim. Bir hafta sonra arkadaşlar bana çocuğun ailesinin çok kötü olduğunu
hatta pis işlerle uğraştıklarını bildirdiler.
Eceyi çağırdım durumu anlattım ve “yinede
istiyorsan seni verdiririm fakat babanın söyledikleri bizim içinde aynısı olur
ailesiz kalırsın” diye söyledim. Sağ olsun oda “delimisin amca benim için ailem
önemli. Sağ ol beni büyük bir yanlıştan çevirdin” dedi. O genci aradı ve “ beni
bir daha arama. Az kalsın beni aldatacaktın. Amcam tüm secereni çıkarttı çok
kötüsünüz. Cesaretin varsa git ahlak şubesi komiserine sor” deyip meseleyi
bitirdi.
Sonra mantık evliliği yaptı şu anda iki oğlu
var ve çok çok mutlu yaşamını sürdürüyor.
İkinci
yeğenim Gülizar sağlık teşkilatında çalışıyor hemşire. Bir gün bana geldi yakın
ilçede ticaret yapan Alp isminde bir genci çok sevdiğini söyledi. “babam annem
karşı çıkıyor. Seni babam çok sever. Enişten seni kıramaz bana yardım et” dedi.
İlçe aynı zamanda bizim köylerinde bağlı olduğu yer. Onun için eniştem çocuğun
ailesini çok iyi tanıyor. Bende tanıyorum amma çocuğun huyunu bilmiyorum.
Eniştemle konuştu. Bana “o çocuktan aile reisi olmaz o sadece Gülizar’ın aylığı
var diye peşinde istersen araştır” dedi. Bende araştırdım. Gerçekten aile her
şeyini para üzerine kurmuş bu konuda her yol mubah diyen türdenler.
Gülizarı çağırıp durumu anlattım. “seni
isteyen doktorlar var, hem mesleğine uygun daha iyi anlaşırsınız” dedim amma
bana “Abi sende babamla annem gibi geri kafalımısın. Ben onu seviyorum” dedi.
Bende “tamam sen istiyorsan ben bu işi yapacağım amma ömrüm olursa seninle
sonra konuşacağım” dedim.
Eniştemin yanına gittim ve “ bu kızı hemen verin yoksa bizi utandıracak bir şey yapar. O onun tercihi ve de vazgeçecek gibi değil” dedim. Adamlara haber gönderdik gelip istediler. Yeğenim beni yerlere göklere sığdıramıyordu. Neyse Alple evlendiler. Beş altı yıl mutlu bir hayat sürdüler. Bir kızları bir oğulları oldu. Alp para hırsı yüzünden yaptığı ticarette battı. Ülkeyi terk etti kaçtı. Gülizar’ın üzerine icralar gelmeye başlayınca boşanma davası açtı ve Alp’ten boşandı.
Alp
Türkiye’ye dönemedi. İki çocuk Gülizar’ın başında kaldı. “Nasıl kim haklı imiş
gördün mü?” deyince. “ abi keşke beni kırılmaz bir şeyle öldüresiye dövseydin.
Sen haklı imişsin amma o zamanlar insanın gözü hiçbir şeyi görmüyor”
diyor. Şimdilerde Gülizar’ın çocukları
Üniversiteye gidiyor. Emekliliği geldi hala çalışıyor. Ona “kızım eş insana bu
yaşlarda lazım. Teklik bir tek Allaha has bir durum. Yoksa her canlıyı neden
çift yarattı. Evlen artık” diyorum. Alpin yut dışında evlendiğini duyduk on
onbeş yıl oldu karısı ölmüş. Türkiye ye dönmüş. Gülizar çocuklara babalarını
asla kötülemedi. Onların görüşmelerini sağladı. Gülizar Kendi ibadeti ile sakin
hayatına devam etmekte “artık benim iki sevgilim var bana yeter” demekte.
Üçüncü yeğenim Birgül o da sağlık
teşkilatında hemşire Gülizar’ın bir küçük kardeşi. Oda bir gün bana “ abi ben
birini seviyorum annem babam karşı çıkıyor. Bana da yardım et” diye söyledi.
Bende “sen ne zaman büyüdün” diye sordum. “yapma abi” dedi. İstediği çocuk yine
ilçemizden birisi. Tanıdık bir aile sürekli temasımız olan insanlar. Amma
çocuğun işi gücü yok. Askerliği yapıp gelmiş dolmuşlarda şoförlük yapıyor,
Denizde balığa çıkıyor. Tam bir berduş. Bildiğimiz için “ kızım ablan gibi hata
yapma senide isteyen geç doktorlar vardır. Hatta tanıdık bir aile öğretmen
oğullarına istemişler akıllı ol” deyince. “ abi Serkanı çok seviyorum başkasına
gitmem” dedi. Ona “sabırlı ol bakalım” deyip gönderdim. Aradan bir hafta
geçmişti ki Serkanın babası bana geldi. “kardeşim sizinkiler bana itini bağla
diye telefon ettiler. Biz akraba olamaya çalışıyoruz. Onlara sormadan bu kız bize
gelir” deyince. Bende “bizimkiler itini neden bağlamamış sormadın mı” dedim.
Adam kalktı beni kucakladı. “ helal olsun kardeşim gerçekten denilen kadar
varmışsın. Şimdi ne yapacağız” diye sordu.
“hiç
sesinizi çıkarmayın. Derenin ortasında eşeğin sırtında olan sizsiniz.
Biliyorsun dere geçilene kadar eşek dayı olur unutma ve benden haber bekle”
dedim adamı gönderdim. Bizimkiler düşünmeden hareket edince iş bana düştü.
Yine eniştemin yanına çıktım eniştemi
barut fıçısı gibi dokunsam patlayacak halde buldum. Beni görünce gülümsedi
bende çeşitli fıkralarla, şakalarla ve misallerle onu yatıştırdım. Bana “ilaç
gibisin yeğenim Allah razı olsun” dedikten sonra. “neye geldiğini biliyorum
sana geldiler değil mi? Şimdi bana enişte işi oluruna bırak diyeceksin. Seni
bilirim seviyorum denildi mi sen yollara düşersin.” Dedi bende evet enişte bana
geldiler. Lakin önceden de Birgül’le konuşmuştum ablası gibi ölürüm dönmem
diyor. Kendini yorma. Biliyorsun Nasrettin hocanın bir kıssası var. (hoca evden
çıkar eşeğini alır pazarın yolunu tutar. Yol boyunca eşek ne kadar at eşek
pisliği varsa koklar. Hocada her kokladığını heybeye koyar hana varınca eşeğin
boynuna takar eşek kafasını kaldırınca sen beğendin ben aldım ye şimdi der).
Zahmetini çektin büyüttün okuttun eline ekmeğini verdin. Şimdi zayi olmasına
gönlün razı olmuyor. Fakat genç bunlar yarın el ele tutar giderler. Yaşları da
müsait hiçbir şey yapamasın utanırsın adamlar istedik vermedin bizde çaldı der.
Verelim gitsin Birgül başkası ile evlenmem diyor.” Dedim. Eniştem uzun uzun
düşündü “yeğenim bu oğlan bunu ezer. Oğlanın gözü onun aylığında. Çocukta her
yol var ve yola gelmez. Kızımız istiyorsa verdim haber gönder” dedi. Birgül’ü
çağırdım “ kızım bu evlilik yanlış amma tercih senin. Ömrümüz olursa seninle
sonra konuşacağım. Göreceğiz halini ne kadar pişman olacaksın keşke kafamı
koparsaydın diyeceksin lakin iş işten geçmiş olacak git haber ver gelsinler
istesinler aradığını bul” dedim. Birgül’le Serkan evlendiler. Serkan aynı tas
aynı hamam misali en ufak değişme düzelme olmaz. Birgül ne kadar kazanırsa
Serkan elinden almaya devam ediyor. Bir kızları oldu Birgül bir daha çocuk
yapmadı kızları şimdi üniversiteye gidiyor. Ailede başka çocuk ta yok. Birgül
“Abi seni dinlemek varmış gençlik bize neler ediyor. Keşke çocuklarımıza
dinlete bilsek onlar aynı hataya düşmese” demekte. Birgül birkaç defa boşanmaya
niyetlendi karşı çıktık. “senin tercihin bir çocuk var okuyor çocuğu kötü
etkiler” diye durdurduk. Aileyi bir arada tuttuk. Lakin aile pamuk ipliği ile
bağlı gibi her an ip kopabilir. Biri birlerine sevgi saygı kalmamış.
Bunları niçin anlattık. Belki gençlere
büyüklerini dinlemenin önemini anlatırız. Geçmiş olaylardan ders alırlar.
Yıllanmış tecrübeleri kendileri yanılgıya düşmeden kullanırlar diye.
Hep kafamı karıştırmıştır. Bu zamana kadar
büyük sevdalarla kurulan yuvaların çok hızlı yıkıldığını gördüm. Çükü iki taraf
ta bir birinden bir insanın yapamayacağı altından kalkamayacağı şeyleri
yapmasını beklemekte istediğini de bulamayınca aile dağılmakta yıkılmakta.
Oysa mantık evliliği yapanlar 40.cı 50.ci
evlilik yıllarını kutluyorlar. Oda eşlerin karşılıklı bir birlerine ne
verebileceklerini, ne alabileceklerini gayet iyi bilmelerinden. Fazla bir şey
beklemeden evlilik kurumunun iki kişinin beraberce yaşaması, dünyaya
getirdikleri çocukları analı babalı her bakımdan sağlıklı büyütüp topluma
yararlı birer insan olmalarını sağlamak olduğu bilincinde olmalarıdır.
Toluma bakıldığı zaman (çocuklarına hâkim
olan güçlü annelerin yetiştirdiği çocuklar istisna) birçok gencin aile
yıkılması sebebi ile tüm kötü alışkanlıklara müptela olduklarını, ya da evlilik
yapmaktan korktuklarını görmek mümkündür.
Faruk Soydemir