Şu günlerde, Almanya'da yıkılmış olan Utanç Duvarı'nın 25. yıldönümü kutlanıyor. Bizdeki Utanç Duvarı yıkılalı iki yıl oldu ama biz yıldönümü kutlaması düzenlemedik, düzenlemeyeceğiz. Bu duvar yııkılmadan da öyle demiştik. (http://arsiv.kayserigundem.com/yazi/1439-utanc-duvari.aspx) Ancak o gün sorduğumuz bir soruyu yineleceğiz: "İkincisi olmayan bu ‘utanç duvarı’ kalktığında, biz anma programı yapmasak da, siz kendinizi kimin yerinde hissedeceksiniz?"

Gençliğimizde, dünyada ve ülkemizde insanlar kominist ve kapitalist diye ikiye ayrılmıştı. Almanya’nın Berlin şehri de coğrafi olarak ikiye ayrılmıştı. 1949'dan 1990'a kadar Doğu ve Batı Berlin olarak devam etmişti.  Aradaki duvara da ‘utanç duvarı’ denmişti. 1961 yılında Sovyet destekli Doğu Alman hükümeti tarafından örülen duvar, bu ülke vatandaşlarının Batı’ya iltica etmesini önlemeyi amaçlıyordu. Doğu Alman askerleri, duvarı aşıp karşı tarafa geçmek isteyenleri vurmakla görevlendirilmişti.

2006 yılında, Berlin Duvarı’nın örülüşünün 45’inci yıldönümü münasebetiyle, duvarı aşıp Batı’ya geçmeye çalışırken öldürülen 100’den fazla Alman törenle anıldı. Berlin’deki törene ölenlerin yakınları, İçişleri Bakanı ve Belediye Başkanı de katıldı. Duvarı aşmak isteyenleri vurmak için görevli askerler, töreni izlemekle yetindiler.

 1989 yılında yıkılan Berlin Duvarı'nın kalan bölümleri, halen anıt olarak tutulmaktadır.

Bunlar, ülkeler arası duvarlardı. Bir de ülke içinde, ülke vatandaşlarına karşı örülmüş utanç duvarı var. Öncelikle, kimi kurumlarda ‘kamusal alan’ denilen yerlerde, giriş kapısında, vatandaşın verdiği vergilerden maaş alan görevliler de var. Utanç duvarına hâkim kulübede bekleyen askerler gibi… ‘Ekmek kapısı’nda, isteyerek-istemeyerek, başörtülüleri içeri almayan görevliler var. Ancak onlar maşa, biz maşayı tutan elleri kasdediyoruz.

Hemen her gün, başörtü ile ilgili ilginç bir haber duyuyoruz. Bu hafta, Adana Kozan’da, askerî ve mülkî erkânın yani komutan ve kaymakamın olduğu, öğretmenler günüyle ilgili bir ortamda; daha önce yaşanmış trajedilerden biri yaşandı. Açılan yarışmada birincilik kazanan öğrenci, başörtülü olduğu için, kürsüden indirildi. Öğretmenler günüyle ilgili programda, birincilik ödülü verilecek başörtülü kıza haddi bildirildi.

Öğrenciyken, beğenmediğimiz bir mesele olunca, ‘Ben bakan olunca, halledeceğim’ derdik. Bırak bakan olmayı, adam başbakan oldu, cumhurbaşkanı oldu; halledemiyor. Bu başörtüsü nasıl bir şey ki!…

Bu başörtü nasıl bir şey ki… Meclise giremedi; haddini bildirdiler. Başbakanlık konutuna giremedi; eşinden ayırdılar. Cumhurbaşkanlığı köşküne giremedi; çünkü bazıları içlerine sindiremediler. Oysa komutanlara milli mücadele yolunu açan Sütçü İmam’ın ilk kurşunu, başörtüyü çeken Fransız askerlerine çekilmişti. İlk millet meclisini kuran sarıklıların, feslilerin kadınları başörtülü idi. Kahraman Maraş’ı işgal etmeyen Fransalı Fransızlar, laikliği icad eden, birilerine dikte ettirenler bunu problem edinmiyor. Size ne oluyor ki…

Fes dedik de aklıma geldi. ‘Gavur padişah’ denilen 2. Mahmud önce askere sonra resmi görevlilere sarığı kaldırıp fes giydirdi. Sonra kraldan çok kralcılar, ‘gelenin keyfi için’ mezarlıklardaki sarıklı mezar taşlarını kırdılar. Ardından sarığın başına gelenler fesin başına geldi. ‘Zorla giydirmek ve zorla açmak’ demek ki ilk değildi. Onun ki padişahlıktı ya sizin ki?!...

Ülkenin aydınlık yüzü olacak, vatandaşların ufkunu açacak üniversitelerde, adı gibi ülke diline yabancı kampus/yerleşke denilen alan var. Kayseri’de yaşıyorsanız, Fen-Edebiyat Fakültesi’nin önüne gidiniz. Kapı önüne varınca sağ tarafta güvenlik odası, sol tarafta gelen başörtülü genç kızların yönlerini dönüp başlarını açtıkları duvarı görürsünüz.  Utanç duvarını. Almanya’nın utanç duvarı ikiye bölünmüş bir şehirde, iki ülke, iki ideoloji arasındaydı. Ya bizimki…

Kompozisyonda birinci olan kızı başörtülü diye kürsüden indirirsiniz; çünkü bugün kral sizsiniz. Kalemini açtığınız kızımızın inancını da bilediniz. Bu kafalar ve kalemler utanç duvarını kaldırmak için alt-yapı oluşturuyor. İkincisi olmayan bu ‘utanç duvarı’ kalktığında, biz anma programı yapmasak da, siz kendinizi kimin yerinde hissedeceksiniz?

( Utanç Duvarının Yıkılmasından Önce Ve Sonra başlıklı yazı Mustafa IŞIK tarafından 10.11.2014 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.