Ben bu yaşıma geldim hayatın ne olduğunu anlayamadım, hayata bir anlam veremedim. Hep gelecekten gelecekteki günlerden iyi şeyler bekler dururuz her ne hikmetse bu günler bir türlü gelmez. Bebekken büyüceğimiz günü çocukken ergen olacağımız günleri, ergen olunca seveceğimiz, kararlarımızı verebileceğimiz nişanlanıp evleneceğimiz günleri bekleriz. O gün geldi evlendik bir yuvamız oldu derken çocuğumuzun olacağı günleri evimizin eksikliklerini gidereceğimiz günleri bekleriz. Bir çocuk olur onun ihtiyaçları evimin eksiklikleri dersin hep kendinden sağlığından giyiminden hatta yiyeceğinden bile ödün verir hep onların boynu bükülmesin dersin. Sonra ikinci bazen üçüncü çocuk olur onların maması, giyimi okulu yaşantısı vs hayatından durmadan ödün verirsin.
Hele bir büyüsünler, okusunlar ayakları
üzerinde dursunlar ben onlardan bir şey beklemiyorum bana muhtaç olmasınlar
yeter dersin. Onlar kendi ayakları
üzerinde dursunlar o zaman gezerim, o zaman giyerim hayatımı yaşarım dersin
durursun… ?
Peki, o gün
gelir mi? Bence çoğu kişi için hiç gelmez. Evet, çocukların ayakları üzerinde dururlar,
sana muhtaç olmazlar belki ama insanın ihtiyacı bitmez. Paraya hep ihtiyaç
vardır bir türlü iki ucunu bir araya getiremezsin. Sonra sağlık problemlerin
çıkar hiç istemesen de doktorların hastanelerin yolunu tutarsın. Etrafındakiler
aman sende hastaneden beri gelmiyorsun kafana takmayacaksın der. Çünkü kimse
kimsenin çektiğini anlayamaz. Bunu yazarken yaşadığım bir şey geldi aklıma. Kardeşim
sezaryen ameliyatından çıkmıştı canım yanıyor diye inliyordu. Bende acıyacak
tabi anne olmak kolay değil benimde canım yandı ama dayandım dedim. Kardeşim
yok abla yoook bu seninki gibi değil benim canım bir başka yanıyor demişti.
Bunu hala anlatır güleriz, çünkü kimse kimsenin canının nasıl yandığını
bilemez.
Aman çocuklar
büyüdü biraz gezeyim dersin ne işin var bu sıkıntıda derler oturursun ya da bir
şeyler yapar gidersin korka korka kızacaklar diye. Bazen de saklarsın gezmeye
gittiğini birilerinden. Aynalara bakarsın, nüfus cüzdanındaki tarihlere
bakarsın ve yaşını sorduklarında çekinerek söylemeye başlarsın. Hayat avcuna
aldığın su misali kayıp gidiyordur. Yaşayamadıkların, içinde kalanlar gelir
aklına için yanar. Düşüncelere dalarsın hani hep büyüyünce çocuklarını
büyütünce yaparım önce onlar dediğin şeyler gelir aklına yıllar film şeridi
gibi akar geçer gözlerinin önünden. Pişmanlıklar, keşkeler yakar kavurur içini
ama geri dönüşü yoktur kaybettiklerinin, geçip gitmiştir artık. Vitrinlere
bakarsın renk renk kıyafetler cezbeder seni ama yaşın gelir aklına bu yaşta bu
giyilir mi derlerse der içini çekersin. Dallı güllü, rengârenk kıyafetleri
giyeceğin yaşların çocuklarını büyütürken geçip gitmiştir.
Artık her
gün aynı işleri yapmaktan bıkıp usanmışsındır biraz sosyal olayım. Canımın
istediğini yapayım çıkıp dolaşayım arkadaşlarla takılayım, gençliğimde yapmak
isteyip te yapamadığım şeyleri yapayım dersin. Kimileri bıyık altından güler bu
yaşta yapılacak şey mi diye, kimi şaşırmış der. Bazen de ailen bu yaşta
yapılacak iş mi ne işin var senin onlarla otur evinde der. Daha neler neler.
Yaaa işte hayat yaşamak istediğin ama çoğunu
yaşayamadığın, günü gelsin yaparım dediğin ama o günün hiç gelmediği, günü
geldiğinde ise ayıpların yasakların yakıştırmaların önünü kestiği içinden
çıkılmaz bir denklemler düğümüdür. İşte dostlar daha yazmak istediğim o kadar
çok şey var ki sayfalar dolusu kitap olur. Bir an içimden geldi kısaca yazmak
istedim. Siz inşallah bu denklemi çözüp yaşayabilenlerden olmuşsunuzdur. Güzel
bir ömür geçirmeniz dileklerimle hoş kalın,
hoşça kalın….