Sizin hiç rüyalarınızı pembe yanaklı sarı saçlı bir kız çocuğu süsledi mi?
Gül dudaklarıyla yanaklarınıza öpücük kondurmasının hazzını
yaşadınız mı? Cennet kokulu saçlarını okşayarak dantel dantel ördünüz mü,
başına öpücükler kondurarak.
Altın sarısı saçlarına çeşit çeşit, renk renk kurdeleler
tokalar taktınız mı?
Fırfırlı, dantelli, simli elbiselerden seçip, manken
edasıyla giydirdiniz mi?
Sıkıca sarıldınız mı hiç bırakmamak isteyerek, ellerinize onun
sırtının kemikleri kazındı mı?
Tenini ellerinizle kuşkanadı gibi şefkatle okşarken
parmaklarınızda yumuşaklığı kaldı mı?
Vs... Vs... Vs...
Sonra....
Hastanenin buz gibi ameliyathanesinin kapısından
kucaklarınızdan kayarak onu teslim edip,
Saatlerce sağ salim almak için dua edip elinizde kalan
elbiselerini koklayarak hiç geçmeyen dakikaları saydınız mı?
O orada ecelle cebelleşirken bir damla suyun boğazınızdan
geçmediğine şahit oldunuz mu?
Ameliyattan sağ salim çıkıp yoğun bakıma alındığında yanında
olabilmek için can attınız mı?
Sabahı bir türlü olmayan zindan gecede tan yerinin
ağarmasını beklediniz mi?
Peki siz!
Evet, siz sabaha tam ulaşırken uykusuz ve girdap bir geceden
tam kurtuldum derken,
Sabah ezanları okunmaya başladığında ellerinizle ameliyata
verdiğiniz yavrunuzun, Ellerinizin arasından kayarak göğe doğru yükselmesinin
ve canınızdan can kopması gibi bir acıyı tattınız mı?
Daha tarifine alfabedeki harflerin yetersiz kaldığı acıların
koynunda yüzdünüz mü?
Neler, neler!
Ya üstünden 25 yıl geçmesine rağmen hala tazeliğini koruyan,
Geceleri rüyalarının önce süsü sonra kâbusu olan uykuların
koynunda,
Hiç dinlenemeden uyanacağınız sabahları bilerek yatağınıza
yattınız mı?
14/02/2015
İnsanın unuttum sandığı, hayatında gülüp oynadığı ama en ufak bir anıyla hatırladığında bağladığı kabuğu kopan afyonsuz deşilen, acıyla kanamaya başlayan ve hiç iyi olmayan, olmayacak bir yaradır, EVLAT ACISI... Rabbım hiç kimseye tattırmasın inşallah...