kaç aydır susuzum sana

sen rahmetini esirge benden

yağma bana ıslatma beni sırılsıklam etme

içim sana ıslak zaten hem de ıpıslak

dudaklarım çatlak da severim seni

kalbim aç da üstüm çıplak da

kaçır kendini benden aşır

kaçır gözlerini

karanlıkta da severim seni

yaşama dair ne varsa sendendir bana

al yeşilini mesela

al gamzeni

al papatyanı

gülüşünü

ağlayışını

aşkını
 

ben seni sensiz de sevmeye devam ederim

sen beni dava et yokluğa, şikayet

çokluğa terk et kalabalığım da sensin yalnızlığımda

başrolünde sen varsın bu hayatın

figüran değilsin bilesin
 

serenat mı istiyorsun sen, söyle bakalım bana

ilanı aşk mı istiyorsun

desti izdivaç mı yoksa

kapında yalvarma mı bekliyorsun

seni hep aramamı mı arzuluyorsun

sen uyu ayakta da fark etme sana yazdıklarımı

anlamazlıktan gel nasıl özlediğimi

bilmezlikten gel nasıl sevdiğimi

görmezlikten gel varlığımı

henüz ölmedim

 yaşadığın bu dünyada ben de yaşıyorum

ve sen sen dolaşıyorum olmadığın her yeri

izini sürüyorum bir yerli gibi

kokunu arıyorum papatyalarda

nefesini soluyorum uzaklarda

kalbini tutuyorum avuçlarımda

aklını okuyorum gecelerinde

hecelerinde aşkımı arıyorum
 

sana yanığım

kızgın güneşin altında bir damlacık suya hasret

kurumuş, çatlamış ve yarık yarık olmuş bir toprak parçası gibidir canım

 sana o kadar ihtiyacım var ki, aciliyetim, mecburiyetim

demem daha bu zayıflığım değil zaafım

kaç gece uzadı da yıl oldu

kaç gözyaşı çoğaldı da sel oldu

sen gelince bahar gelir can yurduma

kanım hareketlenir

damarlarım açılır

kalbim yeniden başlar atmaya

renk gelir yüzüme

gözüme fer

alnıma ter
 

bu ne yaman bir ayrılıktır gelmiş kurulmuş otağıma

 bu ne zalim bir mengenedir hiç durmadan sıkmaktadır ruhumu

bu ne işkencedir etim çekiliyor tırnağım sökülüyor canım çıkıyor

sen giderek ne yaptın bana

Esad mısın canıma

İşid misin kanıma

işitiyor musun beni bu kadar sağır olma bana

bu kadar kör olma

lal

gel demiyorum sana inadına kal da demiyorum

al da demiyorum beni

sal da demiyorum
 

seni alabildiğine seviyorum

yüz ölçümüm çok bu aşkta

anlayabildiğime seviyorum seni

kavrayabildiğime

bir dağın zirvesi pek de küçük kalır aşkımın karşısında

bir çölün uzunluğu pek de kısa kalır

bir okyanusun derinliği pek de sığ kalır

sen sınırsız sevdiğim

sinirsiz
 

şimdi neredesin ne yapıyorsun nasılsın

beni soracak olursan sendeyim seninleyim

bundan daha iyisi olamam

yurdumsun mekanımsın iskanımsın

yastığım yorganım döşeğimsin

canımsın

bu ömür seni sevmekle nihayet bulacaktır

dileğim bu olacaktır
 

ben sen gemisinin kaptanı

rotası sen ummanı sen

sen ben tarlasının papatyası

rengi sen kokusu sen

özlüyorum seni kocaman

özlediğimi göstermiyorum kimseye

içim o kadar dolmuş ki özleminle

hava bulutlansa içim yağmurlanıyor

hava güneşlense içim kavruluyor

el ele tutuşan birilerini görmeyeyim

kol kola girenleri

yan yana oturanları

can cana olanları

uzaklaşıyorum hemen
 

ne kadar kutsal bir emanete sahip şu yüreğim

ve seni mahcup etmemek için güzelim

kimseyi misafir etmiyorum

                                                          anlayacağın ben hâlâ seninle yalnızım
( Sen Yoksun Ve Ben Yoksulum başlıklı yazı GürhanGürses tarafından 28.03.2015 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.