Ufaktım. Köyümün dağlarıyla çevrili, ufuk çok yakındı. Ben çok ufaktım. Az akıllı çok dalgın ve de yavan yavaştım.  Küçük kızlarla oynardım ilkin, samanlıkta danalar ve kuzularla birlikte. Anılarımı niçin yazıyorum, kendimi sevdiğimden değil; sevdiklerimi anarken sevmediğim kendime bir ebedi yol yapmak istiyorum. Aradığım edebiyatı bulursam öyle kendimle öyle ilgilenmem anında satarım, alelade karakterleri yazarım. Ve diyebilirim ki kendimi bitirmek için yazıyorum. Kendimle ilgilenmeyi pek sevmiyorum, vallahi pekte ilgilenmem kendimle. Bu nedenledir ki hayatla da pekiyi değilimdir. Başarı çıtam bir hendek bile aşırmaz.  Ama ne yaparsın tek sermayem kendimim, benimi teşhir eder, biz olma adına yazarım.

O küçük kızlar şimdi benim kadar büyüdüler mi, küçük kızları, belki oğlandırlar; kız oğlan yavruları kim bilir, nerelerde nasıl büyüdüler. Ben ne arıyordum takım sandığı gibi anılarımın içinde, dur bir düşüneyim. Ufaktım: Bir çemberin içinde çembere çok yakındım. O emeğime, ilk algımda çocukluk işçiliğimle oyun işimde ilk aşkımı, doğal erotik zamansalımda. Hayatın gerçek oyunlarına ilişkin o bir nevi kısa devreler misali geçirdiğim kazalar. Şimdi çok korkuyorum kaza geçirmekten, uçurumun kenarında beklemek zorluğumu hiç aklıma getirmiyorum. Gözü kapalı atlamam, atlayamam atlarsam gözü açık atlarım. Denizde ve ya her hangi bir akarsu göledinde yüzersem, suyun dibinde yüzerim. Sinüzit olduğumdan suyun basıncı beynime balyoz etkisi ağrılar yapsa da suyun altından yüzmeyi severim. Kendi yalnızlığımı en ücra köşelerde, umulmadık yerlerde, mesela suyun altında bir balık gibi tadarak, bir yengeç gibi tanışarak hayatla ve yalnız başına barışık kalmak hayatla bir kişilik umut dolu mutluktur. Benim için, başkaları için peşin savaş kazanmışımdır, kendimi onlara bağışlamak adına. Bağışlamak adına, onları kendilerine bağışlamak adına bir lüksüm yok. Bir yetki görev almışlığım yok. Öyle toplumun affetmesine yönelik bir suç işlemişleyim yok. Özrüm kabahatim toplumla ilgili ufaktır, ufaklığımdaki ufaklıklarım ilgilidir sadece. Kendimle ilgili, kendi yalnızlığımla ilgili ise çok büyük, sanaldır. Öyle bir suçlar düşünürüm ki, henüz kimsenin işlemediği suçlar ve öyle yalanlar uydururum ki henüz Einstein bile uyduramadığı yalanlar, düşünürüm. Ve en iyi yalan henüz söylenmemiş olan gerçektir. Gerçektir, çağrışımı üstünde geçecektir.

Ufaktım. Köyümün dağlarıyla çevrili, ufuk çok yakındı. Ben çok ufaktım. Az akılı çok dalgın ve de yavan yaştım. Küçük kızlarla oynadığım samanlığın damında dolaşırken düşüncemle oynadığım dairenin çevresini pi sayısına birden basar basmaz dam çöktü. Ben düştüğüm yerden kalktım. Sağımda hemen bir iki ufak adımım kadar uzağımda babamın belini aşkın boyda koca azman, adam dudağı parçalayan kim’gilin kangal köpeği, ben merhaba demedim o da hav mav falan bir şey demeden.. Ağaç çakılı kapı aralığı aydınlığı görüp kapıya doğru ilerledim kapıyı açıp çıktım. Kim’gilin karısı çocukluğunda görmediği şekeri yalar gibi bakışlarıyla şaşkın yaladı beni, ufaklığımı ve büyük kazazede şansımı. Ve köyümüzün bütün kim’gillerinin yanımda geçirdiğim kazalara ilişkin abartılı hikâye dillendirerek anlatırlardı. Şimdi büyük köpekleri gördüğümde çok ufak kalır, büyük korkarım.

( Ufak Ve Ufuk başlıklı yazı Naki Aydoğan tarafından 7.05.2015 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.