M. NİHAT MALKOÇ
Manevî değerlerin yozlaştırıldığı
sığ bir çağda yaşıyoruz. Günümüzde her şeyin sahtesi çıktı. Zamanımızda İslâm’ın
içi boşaltılmış, tabir caizse posası kalmıştır. Bir değiştiremedikleri şey,
Allah’ın muhafaza edeceğini vaat ettiği Kur’an-ı Kerim kaldı. Onun hükümlerini
de eğip bükmeye başladılar. Kur’an’dan işlerine geleni çıkarma gayreti
içerisine girdiler. İlim adamı kisvesine bürünmüş bazı filim adamları, kelime
oyunlarıyla Kur’an’ın hükümlerine muhalif yorumlar çıkarıyor; böylece insanların
akıl ve idraklerini çeldiriyorlar.
Günümüzde Müslümanlar, kutsal kitapları
olan Kur’an-ı Kerim’i bir kenara bırakmış, hiçbir dayanağı olmayan rivayetlere
sarılmıştır. Oysa İstiklâl (Marşı) şairi merhum Mehmet Akif Ersoy, Safahat’ında
“Doğrudan doğruya Kur’an’dan alıp ilhâmı,/Asrın idrâkine söyletmeliyiz İslâm'ı”
diyordu. Fakat bazıları birçok yerde Kur’an’ı devre dışı bırakıyor. Talihsizce
bir yol izleyerek hadislerle ayetleri yarıştırıyorlar. Kur’an-ı Kerim’i
anlamada hadisten Kur’an’a doğru gidiyorlar. Peki, hadisler olmasaydı Kur’an
anlaşılamayacak mıydı? Bir mümin, hadisler olmasaydı dinini Kur’an’dan
öğrenemeyecek miydi? Şayet böyle bir durum söz konusu olsaydı (haşa) Kur’an’ın
yetersiz olduğu akıllara gelmez miydi?
Kur’an, zamanımızda birilerinin sermayesi
olmuş. O birileri, normal bir insanın Kur’an’ı anlayamayacağını söylüyor. Bu
zalimler Kur’an’ın anlaşılmaz ve kendini ifade edemez bir kitap olduğunu seslendirerek
Kur’an’a ve Allah’a iftirada bulunuyorlar. İstiyorlar ki bu millet dini anlamak
için onların ayaklarına kapansın, eteklerinden öpsün, muhtevası safsata ve
rivayetlerle dolu, ne idüğü belirsiz masal kitaplarını alarak keselerini doldursunlar.
Onun için “siz Kur’an’ı anlamazsınız” diyorlar. Allah, onları Kur’an’ın birçok
yerinde yalanlıyor: “Biz Kur’an’ı sana
her şeyin apaçık bir beyanı olarak indirdik” (Nahl, 89)
Günümüzde cemaatlerin ve tarikatların
marifetiyle(!) özünden uzaklaştırılmış bir din inşa ediliyor. Ayetlerin ahkâmı
rivayetlerle sulandırılıyor. Böylelikle de idrakler darmadağın oluyor. Allah’ın
indirdiği gerçek din gidiyor, yerine uydurulmuş din ikame ediliyor. Kur’an’ın
belirttiği ahkâm üzere yaşamayanlar rivayetlerle zihinlerini bulandırıyorlar. Eskilerin
söylediği çok güzel bir kelâm-ı kibar vardır: “Kişi inandığı gibi yaşamazsa,
yaşadığı gibi inanır” Gerçekten de öyledir. Bu söz bugünkü insanların durumunu
çok güzel ifade ediyor.
Günümüzde Müslümanlar rivayet ve
menkıbelerle inşa edilmiş, uydurulmuş bir dine dört elle sarılıyor. Bu
uydurulmuş dinin argümanlarından biri de kandil geceleridir. Kur’an’da ve
hadislerde yer bulamadığımız bu geceler Müslümanları tembelliğe alıştırıyor. Yıl
boyu dine uymayan davranışlarda bulunan, dilini yalandan ve gıybetten
alıkoymayan, gözünü haramdan sakınmayan, hak hukuk tanımayan, namazı ya cumadan
cumaya kılan ya da hiç kılmayan insanların sonradan uydurulmuş kandil
gecelerinde yapacakları ibadetlerle pür ü pak olup sevapları toptan
götüreceklerine inanmaları ne büyük bir aldanıştır. Bu inanç Müslümanları
günlük ibadetlerden ve dinî hassasiyetten de uzaklaştırıyor. Çünkü nasıl olsa
kandil gecelerinde sabahlara kadar ibadet edip arınacaklarını sanıyorlar. Yıl
boyu günde beş vakit namaz kılmak yerine, güya bir gecede işi hallediyorlar. Müslümanlık
belli gün ve gecelere hapsedilerek gerçek İslâm’ın içi boşaltılıyor. Kandiller
piyango gecesine dönüşüyor.
Zamanımızda Müslümanların İslâm’la
irtibatı, Osmanlı’nın II. Selim Döneminde kutlanmaya başlanan belli kandil
gecelerine hasrediliyor. Kulluğun vakti daraltılıyor. Oysa Kur’an-ı Kerim
bizden, hiçbir dinî dayanağı olmayan, belli gün ve gecelerde ibadet etmeyi
değil, devamlı ibadet etmeyi istiyor; ibadette devamlılığı esas alıyor. Kur’an’da
bu gecelerin kutsiyetine dair hiçbir bilgiye rastlanmıyor. Peygamberimiz bu
gibi gecelere hayatı boyunca yer vermemiştir. Sahabe döneminde de böyle geceler
söz konusu değildi. Kadir Gecesini hariç tutarsak, bu gecelerin kutsiyetine ve
kutlanmasına dair hiçbir dinî hüküm bulunmamaktadır. Ez-cümle: “Bu millet
Kur’an’la bağı koparılmış bugünkü uydurulmuş dinden, Kur’an’dan kuvvet alan ve
ona dayanan indirilmiş dine dönmek için daha ne kadar bekleyecek?”