Babama Japonya'yı Sevdiren Kadın-49
...
Maiko’ya
kasa talimatını vermiş. Üç adette İskender söyleyerek, garson kızların arkadaki
locaya getirmelerini söylemişti. Ayumi önden arkasından Murat Usta da locaya
girdi.
Loca
beş-altı kişilik dar ama bir o kadar da şark usulü döşenmiş, ayakkabıları
çıkarıp oturulacak özel bölmelerden biriydi. Duvarda ufak birkaç el dokuması
Türk halısı asılıydı. Genelde özel müşterilerinin ağırlandığı yerlerden biriydi
burası...
“Hele
siz lavaboda bir elinizi ve yüzünüzü yıkayarak kendinize gelin…” dedi ve onu
lavaboya gönderdikten sonra Safa’ya “Seninki burada…” diye bir mesajı ihmal
etmemişti. Ayumi yanı baştaki lavaboda elini ve yüzünü yıkamış, kâğıt havlu ile
kurulanarak, ayakkabılarını çıkararak minderlerden biri üzerine adeta çökmüştü.
“Söyle
bakalım aşkım! Ne oldu sana?”
“Safa
Kyoto’da bir kadına âşık olmuş…”
“Anlamadım…
Ne olmuş?”
“Safa
Kyoto’da bir kadına âşık olmuş…”
“Bunu
nereden çıkardınız? Hem beni söyletme… Safa sizi seviyor ve sizden başka da
kimseyi gördüğü yok… O asla başka bir kadına bakmaz. Bir yanlış anlaşılma
olmasın?”
“Ama
kendi ağzı ile söyledi. On beş gün kadar kaybolmuştu ya! Kyoto, Ayabe ve
Tottori’yi gezip gelmişti. Kyoto’da bir kadınla buluşmuş, açıkla dedim, o daha
zamanı gelmedi dedi.”
Murat
Usta tebessümle Ayumi Hanıma bakıyor, gülmekten kendini alamıyordu. Ayumi ise
onun gülmesi karşısında şaşkınlığını gizleyemiyordu. Sinirlenir gibi oldu.
“Neden
gülüyorsunuz? Anlattıklarımda gülünecek ne var ki?” dedi.
“Aa…
Benim safdirik kızım… Sen bu saf ve perişan haline gülüyorum…”
“Ama
neden?”
“Neden
olacak?”
“Hem o
safdirik de ne demek?”
“Benim
kalbi temiz, hile bilmez saf kızım demek…”
“Anlayamadım…”
“Safa’nın
Kyoto taraflarında bir Japon Kadını aradığı doğrudur. Ama bu konu beni de aşar…”
diye söylemesi Ayumi Hanım üzerinde soğuk bir duş etkisi yaptı. Kendini
toparlar toparlamaz sordu.
“Gezinin
bir kadınla alakalı olduğu doğru yani… Ve bu konuyu siz de mi biliyorsunuz?”
“Evet, Safa birçok hususu benimle paylaşır. Sadece Safa değil, birçok dost; dert ve sıkıntılarını, hatta acı ve sevinçlerini benimle paylaşırlar.”
Murat
Usta; kısa boylu, biraz göbekli, beyaz ve ablak yüzlü, çakır gözlü, yaşı kırkı
aşmış bir adamdı. Şen ve şakrak, hiçbir olaya takılmayan, dert ve kasavet
çekmeyen, yemeyi ve yaşamayı seven bir tipti. Veya en azından öyle görünen
biriydi. Onunda içinden çıkmadığı, kendi kendine problem ettiği dertleri
elbette vardı. Ama bunu kimse bilmezdi. Herkesi konuşturur, dertlerini dinlerdi
ama kendi derdi olsa bile bundan kolay kolay kimseye bahsetmezdi.
Aylarca
aylak aylak gezmiş, yemiş içmiş, girip çıkmadığı mekân bırakmamış biriydi. Aya-san
adında bir Japon Hanımla evlenmişti. Nerede tanışmış, onu nasıl ikna etmiş ve
onunla nasıl evlenmişti, kendinden başka bilen de yoktu.
Aya-san
da cana yakın, munis bebek yüzlü bir hanımdı. O da dertlenmeyi sevmez, sırrını
ortaya dökmez, sıkıştırılsa bile hemen konuyu kapatmaya çalışan bir yapısı
vardı. Ondan da bir kız ve bir oğlan olmak üzere iki çocukları olmuştu. Geçinip
gidiyorlardı. Murat Usta ona aşkım diye takılır, ne zaman fırsat bulacak olsa
yanağına bir buse kondurarak rahatlardı. Diğer yanda ise Aya-san bir genç kız
gibi yüzü kızarıp utanırdı. Yine de kocasına hiç ses çıkarmazdı.
Ayumi
Hanım kendini bir boşluğun içinde buldu. “Desenize bir benim haberim yokmuş…
Ben ne kadar saf ve aptalmışım… Safa’yı sevmekle ne kadar hata etmişim…”
“Aa… Öyle
deme kızım…”
“Ama
Murat Baba şu erkeklere de hiç güven olmuyor ki?”
“Bak
öyle deme… Kızarım sonra! Söylediklerini haydi bana desen alınmam, doğru derim.
Ben tüm kadınları hatta güzel olanlarla daha çok yarenlik etmeyi, diğer adıyla gevezelik
etmeyi, şakalaşmayı severim… Ama Safa yaşına göre çok olgun biri… Eğer Safa’ya
da güvenilmeyecek ise yeryüzünde güvenilecek hiçbir kimse kalmamış demektir.”
“Peki,
şu bir Japon Kadını mevzuu nedir? Kyoto hala birçok geyşanın ve geyşalığın
hüküm sürdüğü bir yer. Japonya’nın eski başkenti olması sebebiyle soylusu kadar
yosması da çoktur.”
“Safa
asla sizin zannettiğiniz gibi biri değildir.”
...
Devamı Var
...
Ant-150515