Hikaye / Toplumsal Hikayeler

Eklenme Tarihi : 6.12.2015
Okunma Sayısı : 1113
Yorum Sayısı : 0
29.08.2015, Türkiye geneli, sabah saat 04.40...

''Allahu ekber

Allahu ekber

Allahu ekber

Allahu ekber''

Ülkenin doğusu ile batısı arasında zaman dilimi farkı olmasına rağmen tüm camilerin minarelerinden aynı anda sabah ezanı sesi yükselmeye başladı. Kimisi uyku haliyle sabah namazı için abdest almaya giderken kimisi de daha vakti gelmeyen ezanın neden vaktinden evvel okunduğunu merak ediyordu... Tuhaf olan sadece sabah ezanın tüm ülkede aynı okunması değildi... Aynı zamanda havada da bir gariplik vardı... Kapkaranlık hava daha güneş doğmadan kızıl bir renge bürünmeye başlamıştı. Tek bir bulut yoktu gökyüzünde... Uykusunu açanlar yeni yeni fark ediyorlardı durumu...

29.08.2015, Çanakkale - Gelibolu, sabah saat 05.00...

Çanakkale''de yer sallanmaktadır... Halk deprem olduğunu düşünmektedir. Bazıları Kıyamet''in geldiğini bağıra bağıra sokaklarda dolaşmaktadır... Çünkü havadan sonra Çanakkale Boğazı kan kırmızısı bir renk almıştır. Sadece Çanakkale Boğazı değil, Karadeniz, Ege ve Akdeniz''in tüm Türkiye kıyıları kan kırmızısıdır...

Tek başına gömülmüş bir asker çıkar önce toprağın altından... Adeta 7 cihanda duyulacak bir sesle bağırır:

''ASKER KALK!''

O anda yer her tarafta çatlamaya başlar. Teker teker üniformalı askerler çıkar toprağın altından... Hepsinin kıyafeti gayet nizamidir. Ne toprak ne de kan lekesi vardır üstlerinde... Sadece göğüslerinin sol kısmında tam kalplerine denk gelecek şekilde yeşil renkli bir madalya vardır... Madalyaların üstünde ''Emanetin Ölümsüz Bekçileri'' yazmaktadır yaldızlı harflerle...

Herkese kalk komutunu veren asker, tüm askerlerin çıkması bittiğinde aynı yüksek sesle konuşmaya başlar...

''Nasılsın asker!''

Hep bir ağızdan ''SAĞOL!'' diye bağırırlar...

''Asker! Sizler, Allah yolunda gözünü kırpmadan can vermiş kahramanlar! Duyduk ki, Allah''ın bize emanet ettiklerini bizden almak isteyenler varmış! Ezanımızı susturmak, bayrağımızı indirmek, toprağımızı almak ve namusumuza el uzatmak isterlermiş! Sizler ki, zamanında buralarda ve ülkenin dört bir yanında kahramanca çarpışarak bu emanetlere sahip çıkmış kahramanlarsınız! Bugün size bir fırsat daha verildi! Emanetlerini korumak için elinden geleni yapmaya hazır mısın asker!''

Yine tekdüze bir şekilde ''DAİMA!'' diye bağırdı şehitler topluluğu...

Sözlerini İstiklal Marşı''nın ve Çanakkale Şehitlerine adlı şiire ait sözler ile bitirdi Meçhul Asker:

Garbın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar.

Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var.

Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar,

''Medeniyet'' dediğin tek dişi kalmış canavar?

Kimi Hindû, kimi yamyam, kimi bilmem ne belâ...
Hani, tâ''ûna da zuldür bu rezil istilâ!

''Gazanız mübarek olsun!''

29.08.2015, televizyon kanallarının birinde, saat 06.30...

''Ülkenin dört bir yanında askerler yürüyor sayın seyirciler... İnanılmaz ama Çanakkale, Sarıkamış, Gaziantep, Kahramanmaraş, Şanlıurfa başta olmak üzere tüm illerden akın akın askerler yürüyor... Canlı yayınla Çanakkale''de bulunan arkadaşımıza bağlanıyoruz şimdi... Evet, Bilal... Son durum nedir? Nerden çıktı bu askerler ve nereye gidiyorlar? Son gelişmeleri senden alıyoruz...''

''Evet Reyhan, ülkede inanılmaz bir gelişme yaşanıyor. Senin de belirttiğin gibi yüzlerce, hatta binlerce asker kıyafetli insan yürüyor. Hep bir ağızdan ''Vatan, sana canım feda!'', ''Allahu Ekber!'' gibi cümlelerle yürüyorlar... Hepsinde aynı kararlı bakış var! Nedir ne değildir diye yanlarına yaklaşmaya çalışıp soru sormayı denedik ama bir tanesi de kafasını çevirip cevap vermedi... Sanki bizi görmüyor, duymuyor gibi bir halleri vardı... Esrarengiz olayın sırrını şu an için kimse bilmiyor... Meclis, durumla alakalı olağan üstü toplandı... Tüm emniyet ve istihbarat güçleri olayın perde arkasını araştırıyor... Bir gerçek var ki ne yürüyen kalabalık dur durak biliyor ne de o kalabalığın karşısında bir şey durabiliyor... Buradan aktaracaklarımız şimdilik bu kadar... Reyhan...''

''Teşekkürler Bilal... Evet, sayın seyirciler gördüğünüz üzere tüm ülke yaşanan bu olay karşısında büyük bir şok içinde... Sınır illerinde de hareketlilik devam ediyor. Şimdi de Şırnak sınırındaki arkadaşımıza bağlanıyoruz... Evet Osman, sendeyiz... Sınırdaki son durum nedir bizlere aktarabilir misin?''

''Tabi ki Reyhan... Burada askerler şu an için bir hareketliliğe sahip değil. Sadece gelenler sanki bir şeyler bekliyor gibi duruyorlar şimdilik.. Yanlarına gidip burada ne aradıklarını, nereden geldiklerini sorduklarımızda hiçbir cevap alamadık... Hepsini ağzı sıkı sıkıya mühürlenmiş gibiydi... Tek gördüğümüz gözlerindeki kararlılık ve bekledikleri bir şey olduğu... Yada birileri... Çünkü sürekli askerler geliyor ve bekleyenlere ekleniyorlar... Şimdilik buradaki gelişmeler bu yönde... Reyhan...''

''Teşekkürler Osman... Her yer kıpkırmızı...Binlerce belki milyonlarca asker sınırda birikiyor... Ne diyelim... Hayır diyelim hayır olsun inşallah...''
 

30.08.2015, Güneydoğu Sınırı, sabah saat 06.00...

Mahşeri kalabalık vardır sınırda. İp gibi dizilmiş yüz binlerce asker ve onları merakla izleyen halk... Ne rüzgarın kımıldattığı bir yaprağın sesi vardır ne de insanların alıp verdiği nefesin... Bu sessizliği askerler arasından öne çıkan biri bozar...

''Arkadaşlar! Silahdaşlarım! Hepiniz size emanet edilen dört emanetin yılmaz bekçileriydiniz ve bu vazifenizi alnınızın akıyla kanınızın son damlasına kadar yerine getirdiniz! Vatan sizlere minnettardır! Şimdi yurdumuz benzer bir durumla karşı karşıyadır. Emanetlerimizi elimizden almak istemektedirler... Toprağımızı almak, bayrağımızı indirmek, ezanımızı susturmak ve namusumuzu kirletmek istemektedirler... 

Bunlardan sebep vatanımıza haince saldırılara düzenleyip sizler gibi Mehmetçik''lerimizin canlarına kastetmektedirler... Ama unuttukları bir şey vardır! Biz de ne bu iman biter ne de vatanı koruyacak arslan Mehmetçikler! Çünkü anaları babaları onları peygamber ocağına gönderirken Allah''a emanet etmişlerdir! 

Onların silahları varmış! Arkalarında falan filan devletler varmış! Bizim ise yüreğimizdeki imandan, anamızın babamızın ağzındaki dualardan ve hepimizin sahibi olan Allah''ımızdan başka hiçbir şeyimiz yok! Daha önce de yoktu! Onlardan öncekiler de bunları hesap edemedi bunlar da hesap edemiyor! Hepiniz büyük zaferlere imza attınız! Allah, hepinizden razı olsun inşallah... 

Ne demişti şair;

- Vurulmuş tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,
Bir hilâl uğruna, yâ Rab, ne güneşler batıyor! 

''Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş, asker! 
Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer.
Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor Tevhid''i...
Bedr''in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi. 
Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?
Gömelim gel seni tarihe desem, sığmazsın.'' -

Şimdi sizlerden yeni bir zafer beklentisi içindeyim... Emanetlerimize yeniden sahip çıkacak mısınız arslanlar?''

Askerin konuşmasından sonra ani bir sessizlik oldu ama sanki tüm dünya aynı anda sessizleşmiş gibiydi... Çıt çıkmıyordu... Ani sessizliği, topluluğun hep bir ağızdan söylediği, tüyleri diken diken eden o sözler bozdu...

''DAİMA! DAİMA! DAİMA!''

Kabalığa seslenen asker daha sonra sırtını onlara dönerek yüksek sesle şunları söyledi:

''Beyler! Şair der ki;

''Yumuşak başlı isem, kim dedi uysal koyunum?

Kesilir belki, fakat çekmeye gelmez boyunum!'' ''

Tekrar askerlere dönerek; ''Gazanız mübarek olsun yiğitler!'' der ve tekbir sesleri ile hücuma geçerler...
 

29.08.2015, Ankara, saat 09.35...

Dinlenmek için uzandığı kırmızı koltuktan kan ter içinde uyanır başkan... Yutkunarak ''Allah''ım...'' der... Hızlı hızlı soluk alıp veriyordur... O sırada kapı çalınır ve başkan yardımcısı içeri girer... Başkanı o halde görür görmez telaşlanır ve hızlı adımlarla yanına gider...

''Efendim, iyi misiniz? Neyiniz var, ne oldu?''

Başkan, hala gördüğü rüyanın etkisindedir... Kısa bir müddet konuşamaz... ''Otobüs olayı ne oldu?'' diye sorar kendini biraz daha toparlayabildiğinde...

''Saldırıyı gerçekleştiren teröristler ölü olarak ele geçirilmiş efendim...''

Nerdeyse kendisinin bile duymakta zorlanacağı bir şekilde ''Şükür...'' dedi, aldığı nefesle birlikte... Bir hışımla ayağa kalktı, ''Bu işe artık nihai bir çözüm getirmenin zamanı geldi... Hemen toplantı ayarla... Bakanlar, emniyet mensubu, istihbarat mensubu kim varsa yarım saat içinde toplantıya gelsinler...''

''Ama efendim...''

''Derhal!''

''Peki efendim...'' dedikten sonra yardımcı olabildiğince hızlı bir şekilde ayrıldı odadan...

Başkan yalnızdı odasında... Odasında toplantıya gelecekleri beklerken, gördüğü rüyayı ve ne yapacağını düşündü...
 
( Bir İnsan Nasıl Raydan Çıkar - Dört Emanetin Sahipleri 2. Bölüm başlıklı yazı 4harf1kelime tarafından 6.12.2015 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.