İKİ KAPILI BİR HANDAN ÂŞIK VEYSEL GEÇTİ


              Bize hayatın güzelliklerini, zorluklarını, acılarını, sevinçlerini, kederlerini gösteren ozanlarımıza saygımız sonsuzdur. Onların sayesinde gönül gözümüz açıldı, hayata at gözlükleri ile bakmaktan kurtulduk. Âşık - ozan deyince ilk aklıma gelen isimlerden biridir Âşık Veysel… “Uzun ince bir yoldayım gidiyorum gündüz gece…” diyen ozanımız görmeyen gözlerine rağmen gönlünün ışığıyla gecelerini de gündüze çevirmiştir.

                      Âşık Veysel Şatıroğlu, 25 Ekim 1894 yılında Sivas’ın Şarkışla ilçesinin Sivrialan köyünde doğmuştur. Avşar boyunun Şatırlı obasına mensuptur. Annesinin adı Gülizar, Karaca lakaplı babasının adı da Ahmet’tir. Karaca Ahmet köyünde çiftçilik yapar. O sıralar çiçek hastalığı salgındır. Veysel’in iki ablası çiçek hastalığından ölürler. Veysel de yedi yaşındayken çiçek hastalığı yüzünden iki gözünü kaybeder. Veysel bu olayı şöyle anlatır:

                     “Çiçeğe yatmadan evvel anam güzel bir entari dikmişti. Onu giyerek beni çok seven Muhsine kadına göstermeğe gitmiştim. Beni sevdi.    O gün çamurlu bir gündü, eve dönerken ayağım kayarak düştüm. Bir daha kalkamadım. Çiçeğe yakalanmıştım... Çiçek zorlu geldi. Sol gözüme çiçek beyi çıktı. Sağ gözüme de, solun zorundan olacak, perde indi. O gün bugündür dünya başıma zindan.”

                          Veysel’in gözlerini kaybettikten sonra arkadaşlarıyla oyun oynamayıp yalnız kaldığını gören babası ona oyalansın diye bir saz alır. Babası halk ozanlarının şiirlerini ezberleyerek Veysel’e okur. Saz çalmayı ise Veysel’e Çamşıhlı Ali Ağa öğretir. Zamanla sazını yanından ayırmaz olur. Tanınmış halk ozanlarının eserlerini (ozanların tabiriyle usta malı) çalıp söyler. 25 yaşına geldiğinde Esma adlı bir kızla evlenir. Evlendikten kısa bir süre sonra Veysel annesini ve babasını kaybeder. Bir kızı olur. İkinci çocuğu ise 10 günlük bebekken ölür. Esma, Veysel’i bir yaşındaki kızıyla baş başa bırakarak kaçar.

             Âşık Veysel,  1933’te Ahmet Kutsi Tecer ile tanışır. Bazı insanların hayatlarında kilometre taşı olan kişiler vardır. İşte Ahmet Kutsi Tecer de Âşık Veysel’in hayatının dönüm noktasında yer alır. O güne kadar usta malı eserler çalıp söylerken onun teşvikiyle kendi şiirlerini yazar ve besteler. Babası saz almasaydı, karşısına Ahmet Kutsi Tecer çıkmasaydı bu önemli değer belki de köyde yitecekti ve biz Veysel’i tanıyamayacaktık. Düşünüyorum da Anadolu’muzda bugüne kadar kim bilir ne değerler keşfedilmeden kaybolmuşlardır.

           Âşık Veysel, bir süre Köy Enstitülerinde öğretmenlik yapar. 1965 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisi “Ana dilimize, birlik beraberliğimize hizmetlerinden ötürü” özel bir kanun çıkartarak Veysel’e maaş bağlar. Âşık Veysel, dili ustalıkla kullanır. Türkçesi yalındır. Şiirlerinde yaşama sevinci ile hüzün, umutsuzlukla iyimserlik iç içedir. Doğa, toplumsal olaylar ve insan sevgisini işlemiştir. İnce eleştiriler taşıyan şiirleri de vardır.1970’li yıllarda Fikret Kızılok, Eşin Avşar, Hümeyra gibi değerli müzisyenler Âşık Veysel deyişlerini düzenleyerek yaygınlaştırırlar. Böylece Veysel daha geniş kitlelerce tanınır.

            21 Mart 1973’te doğduğu yerde yani Sivas’ın Şarkışla ilçesinin Sivrialan köyünde ölümsüz eserler bırakarak akciğer kanserinden hayata gözlerini kapar. Âşık Veysel iki kapılı bir handa gündüz gece yol aldığı ömrünün çıkış kapısına geldiğinde Türk Halk Edebiyatına “Deyişler”, “Sazımdan Sesler”, “Dostlar Beni Hatırlasın” adlı muhteşem eserler bırakmıştır. Ölümünden sonra “Bütün Şiirleri” 1984 yılında yayınlanır. Her yıl Şarkışla’da adına şenlikler yapılır.

          2008 Kasım sonu Aralık başında Kültür ve Turizm Bakanlığının Sivas’ta düzenlediği etkinliğe Çukurova Halk Ozanları Kültür ve Dayanışma Derneği Başkanı olmam sıfatıyla davet edilmiştim. O zaman Âşık Veysel’in köyüne de götürdüler. Âşık Veysel Müzesini gezdirdiler. Kızı, gelini ve torunlarıyla tanışma imkânı buldum. Orada duygulanarak üç kıtalık bir şiir yazdım ve kızına okudum. Çok mutlu oldu. Âşık Veysel’in ve Gülizar Hanım’ın mezarlarını ziyaret ettim.

        Orada yazıp ailesine de okuduğum aşağıdaki “Âşık Veysel” şiirim “Çocukluğum Sende Kaldı İstanbul” adlı kitabımın 77. sayfasında yer alır.

      Sevgili ustam sazın sana sadık oldu ve gizli sırlarını aşikâr etmedi, dostların düğünde bayramda seni hatırlamadı çünkü sen hiç unutulmadın ki hatırlanasın. Sen sonsuza dek gönüllerimizde yaşamaya devam edeceksin.

HARİKA UFUK

ADANA

25 MART 2015

SAAT: 16.00

 

                            ÂŞIK VEYSEL

 

                Sivas Sivrialan köyünde doğan,

               Âşık Veysel bizde ebedi yaşar.

               Sanki bir güneştir kültüre doğan,

               Âşık Veysel bizde ebedi yaşar.

 

              Dünya malının bir, çok ile azı,

              Bazen neşe verir, dert verir bazı,

              Her derdine ortak, dostuydu sazı,

              Âşık Veysel bizde ebedi yaşar.

 

              Yüce usta demiş: Hatırla beni!

              Harika unutmaz Veysel’im seni,

              Toprak olsa bile bedeni, teni,

              Âşık Veysel bizde ebedi yaşar.


          HARİKA UFUK   
               SİVAS

          27 KASIM 2008

( İki Kapılı Bir Handan Aşık Veysel Geçti başlıklı yazı harikaufuk tarafından 21.03.2016 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.