Varlığın, yoksunluğumun tecelli olduğu o
ıssız
Ve rahvan yokuşlar kadar kimliksiz,
Bir düşün satır arasına
gizlenip
Kıdemli yüklemleri
sırtladım.
Kırık lehçeler iken
ansızlığın kadim yoldaşı.
Kedere yüklediğim
hiçsizliğimin feryadında,
Gönül penceremin
pervazında.
An, duraksız bir şiirin son dizesine sakladığım,
Sancılı bir kıtanın durağanlığında,
Beyhude bir telaş kadar serkeş,
Ansız bir hüzün kadar yeknesak
Yine de yürek karası hezimetin
Yarattığı mecalsizlik kadar kibirli.
Çatı katı, soluklu menkıbelerde
Anlık bir yok oluşun hikmetine sığınmış
Girizgâhı, yürek sesindeki o ceberut anlamsızlığı
Teğet geçen pervasız düş cambazlarının
Yürüdüğü ip kadar kaygan bir mecra
Hele ki belirsizliğin münafık sancısında
Heybetli bir var oluş;
Olur da gün devinir sakilce
Issız bir gecenin doğurganlığında,
Hüzne delalet bir kıyımda,
Erip ereceğim o meşru müdafaada saklı sessizliğim.
Yerli yersiz bir izbede konuşlanmış
Yalnızlığın efsunlu acısında,
Durağan bir nota kadar efkârlı olsa da
Gönül baz düş kırımı,
Günlük telaşlar iken gıybet yüklü bir ikrar,
Yüreği yerle yeksan bir fani kadar mecalsiz
Ve vakur yüzüne bulaşmış
Kiri pası vicdansız densizliğin vurduğu sillede.
Kırık bir sayaç iken takılı
Ölüm öncesi tahakkümde gölgeli ve defolu
Mizaçların yankısında vücut bulan
Bir izlekte sona ermenin heyula girdabında.