Çıldır gölünde kar fırtınası vardı, İstanbul’da yağmur.

Farkında değildim. 

Sedye üstünde ambulansa götürülürken ıslandım.

Herkes daha az ıslanmak telaşındaydı, oysa ben o kısacık mesafede ıslanmaktan öyle çok zevk aldım ki! Hiç kimse aldığım bu zevkin farkında değildi, çünkü dünyanın farkında olduğumun farkında değillerdi. Bilmiyorlardı ki, hasta olan beynim değil, akciğerlerim.

Yoğun bakıma alınmayanlar kapılarda sabahlamışlar. Eşim anlatıyor, yoğun bakımdan çıkan ilk adamın önüne çıkmış, eşimin durumu nasıl diye sorarak; adamcağız, ben anastezi uzmanıyım, eşinize dirhen taktım, fazlasını bilemem diyerek yürüyüp gitmiş. Tam o ara, demir maskeli adamın kafasına geçirileni andıran bir maskeyle ciğerlerime basınçlı hava ve oksijen pompalanmakta ki, son yıllarımda en mutlu olduğum anlar o anlar! Evet, uzun yıllardır ciğerlerimin böylesine havayla dolup şiştiğini hiç hissetmemiştim.

Anestezi uzmanının taktığı dirhenden akıtılan ilaçlı serumdan mı, yoksa dolup dolup taşan bu bol oksijenli havadan mı, her nedense, öyle de derin bir uyku çektim ki, çok uyumaktan kemiklerim ağrımaya başladı.

Solunum yetmezliğinden yattığımı sanıyordum, bir de zatürye imiş beni böyle harabeye çeviren düşmanım...

Yoğun bakımdaki basınçlı hava pompalayıcısının işlevini gören bir alete gereksinimim olduğunu, yoğun bakım kapısında adeta bir insan seli oluşturan eşim, çocuklarım, kardeşlerim, yeğenlerim duyar duymaz aletin fiyatı olan dört milyarı hemen aralarında toparlayıp, yoğun bakımdan çıkartıldığım odaya kurdurmuşlar.

Yatırıldığım odaya giren çıkan insan sayısı haddinden fazla olduğu için eşim, hasta ziyareti kısa olur diyerek, trafiği idare etmeye çalışıyor. Gene de başetmek mümkün değil! O kalabalık içinde beni en çok mutlu eden ziyaretçi yeni doğmuş olan torunum ’Ali Kemal’ oluyor...

Yattığım ’Medikal Park’ hastanesinin son teknoloji ürünü aleti edevatı ve tabii ki, her biri profesör olan hekimleri taktiri hakediyorlar. 

Muhterem hanmefendilerin adına bu hastaneyi faaliyete geçiren pekçok sayın Cumhurbaşkanım için de hayır dua etmeden geçemeyeceğim. Gördüğüm tedavinin bedeli olarak ödediğim yirmi beş milyar anasının ak sütü kadar helal olsun ona; ’Allah, tuttuğu her şeyi, ama her şeyi altın etsin!’, ’Allah, oylarını yüzde altmışa çıkartsın...’

İstanbul’da kar fırtınası vardı, Çıldır gölü buz tutmuştu. İnsanlar buzda delikler açarak soluklanmaya gelen balıkları avlıyordu. Eşim, evlatlarım, kardeşlerim, yeğenlerim beni çok seviyorlardı...Ben ömrümü basınçlı hava ve oksijen pompalayan bir aletin ucunda tamamlamaya hazırlanıyordum.

 

( İstanbul'da Yağmur Yağıyordu... başlıklı yazı AliKemal tarafından 15.05.2016 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.