Üzerine hırs yorganı örtülmüş, uykuyu haram eden sağa sola dönmeler… Bir türlü hesabı tutmaz ve sabahı olmaz, onunla yaşlanan gecelerin!

 

Makam, her nesilin dayanılmaz tutkusu, yaşanılan ülküsü, uğrunda ölümlerin göze alındığı vazgeçilmezinde, namussuzun yiğitlik yolu olmuş… Aynı babadan olma kardeş kavgalarının, ırkçılığa yönelmiş ayrımcılığın, ben egosu üzerindeki uçurumların eksik olmadığı tarih sahnelerine her yüzyılda aynı eksende rastlanmış, niyetleri değişmemiş, ancak, varış yollarındaki hikâyelerindeki araçlar ile farklılaşmış! Darbe yapmış, masumları öldürmüş, ben haklıyım yalanı içinde.

 

Adalet içinde çıkar,

Yaşam sevincini yıkar

Halklar korkudan bıkar,

Savaşlara konu olmuş…

 

Acaba diyorum Hz. Mevlana Hazretlerinin tüm dinlere ve ırklara sağlam bir dayanışmasıyla sağladığı büyük güç varken, neden bir saltanat peşinde olmamış ki… O dönemdeki zalimlik yapan saltanat sahiplerinden asla korkmamış! Yönetmeyi değil, kalplere girmeyi, altınları evine doldurmayı değil, dağıtmayı tercih etmiş. Ölürken, kabrine gidişini bir düğün gecesi olarak görmüş ve ölümü eğlence haline dönüştürmüş… Ya da Muhiddin Arabi gibi çok derin bir âlimin, sizin taptığınıza ayağımı basıyorum(Sonradan bu yer açıldığında yüklü bir sandıkta saklanan ve içi altın dolu hazine çıkmış.) dediğinde, ölüme giderken, kendini kurtaracak birkaç kelimeyle sözün özünü anlatmamış ve kimseden aman dilememiş. Zalim Moğol istilasının sarıp sarmaladığı ateşin içinde, Selçuklunun yıkılışına tanık olan Yunus Emre, şiirlerinde bu kötü manzarayı değil de sevgiden başka bir sözü neden işlememiş…

 

Aşk, eğer ilahi bir mercide Allah’a yönelerek yaşanmamışsa, bir insana, lidere aşkla bağlanmak gelip geçicidir. Böylesi aşk kısa zaman içinde yanar ve kül olur gider. İnsana olan aşk dünyalık bir giysiye benzer ve bedenidir. Allah’a olan aşk ulvidir ve gönülde-ruhta hissedilir ve sonsuzdur. Ağzımızdan bedene verdiğimiz önem kadar yediğimiz içtiğimiz kadar, gönlümüze gelen ilahi ve adalet sahibi gıdalara önem vermiyoruz. Gözden, kulaktan giren-dokunduğumuz şeyler hep geçici ve ölümlü. Madde ağzından giren şeyler ölümlü olunca, insan, insan gibi yaşayamıyor. Bu yüzden Mevlana’yı, Muhittin Arabî’yi, Yunus Emre’yi anlamamız mümkün olmuyor. Onlar bu dünya makamını değil, ilahi makamı istemişler, Allah’a karşı acziyetlerini kabul etmişler ve her şeyin emanet olduğunu görmüşler. Biz ise, tavuğun çöplüğe girdiği gibi, o pis şeylerin içinde lezzet arayıp gagalamadık bir yer, yemedik bir pislik bırakmıyoruz. Elde edene kadar çamurunun bile nasıl göründüğü belli olmadığı mücadele meydanında başpehlivan gibi güreşip “Dileniyoruz!”. Bu itiş kalkış sonucunda elde edilen makamsa, koltuğun hissettirdiği güç ile bir ilahlık hissinin zalimliğe dönüştüğü bir uçurum kenarına getiriveriyor kişiyi. Karun gibi ilahi mod içinde diyor ki “Kendi ilmimle ve kudretimle buralara geldim!” ve kendini bu niyeti içinde Allah süratle helak eder, edecektir de... Verdiği ya da yaşadığı zalim bedelin yükü altındaki kullarına-çektirdiği haşhaşi maneviyat ile ne fena bedel biçer. Kendi yaşadığı aynı akıbete sebep olacak her adıma onlarında ulaşmasına sebep olur. Bu fitne ölmez asla, yeni Karunlar, Firavunlar, Nemrutlar doğar böylece. Allah’ın verdiği rızkı ben veriyorum der. Gücü fanidir. En nihayetinde ya öldürülür, ya acı içinde işkence görür ya da yalnızlığa mahkûm kimsenin sevmediği kişi olarak hastalıklar içinde itibarsızca yaşar, tıpkı Peygamberimiz(sav)’in amcası Ebu Leheb gibi.

 

Elbet makama birisi gelecek

Ancak adalet vermeyi bilecek

Ateşine su döküp de silecek

Ömer evine gelse Roma askeri

Saray görmezse şaşıramayacak!

 

Her kişi aynı mesafede kardeş

İşinde ehil Ensar’a Muhacir…

Yoksa bulursa kayırdığı yandaş

Rabbim yok eder böyle ezberleri…

 

Liderlerimizi içimizden seçerken, başkomutan olabilecek ve şer geldiğinde bizi zalime karşı birleştirebilecek; dediğinin Allah yolu olduğuna inanmış halkın olduğu, kaynak suyuyla yıkanarak arınmış biri olabilecek. Bizi sömüren ve peşinden gittiğimiz, lider olmayı hak etmeyen zalimlerin şerrine karşı uyanık olmayı bize öğretecek güzel bir kalbe sahip olabilecek.  Arkasına zalimi almış liderlerin şerrinden sana sığınırım ya Rabbi…(Âmin!)

 

Saffet Kuramaz

( Makam Ve Liderlik Hırsına Düşüren Zalim Yollar başlıklı yazı safdeha tarafından 2.08.2016 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.