BALIKTA


Balığa gidecektik oğlumla,hazırlıklarımızı yaptık.
Soğuk su balık yemini alacaktık Söke'den oradan ver elini Akbük Koyu'na .
Biliyorlar mıydı balıklar,onları sevdiklerimizi gelecekler miydi oltalarımıza?
Gecenin ikisinde çıktık yola.
Ortalık daha aydınlanmamıştı geldiğimizde. Börekçi açılmamıştı yarım saat sonra açacağız diye bağırmıştı dışarıya. Osman kaptanın motorunu bulup eşyalarımızı taşıdık.
Börekçi de çayımızı börek, bohçalarımızı yedikten sonra hazırdık artık balığa.
Tekne on iki kişilik diye yazıyordu.Kaptan üç kişi daha alarak olmuştuk on beş kişi.
Ankara'dan karı koca vardı balık hastası. Zaten kibar konuşuyorduk daha kibar olacaktık artık konuşmalarımızda.
Sabah beş otuz da açıldık denize bir saat sürüyormuş gideceğimiz yere.
Ortalık daha iyi seçilmese de manzarayı seyrediyorduk. Açıldıkça kıyıdan ormanın içinde evleri görüyorduk. Nasıl müsaade ediyorlardı orada ev yapmalarına insan aklı almıyor.
Yeşillikler içinde beton yığınları hiç olmasa da yapmışlar .
Devlette dayısı, amcası olan adamı olan demekki oluyormuş çirkin yapılaşma ...
Motorumuz stop edip çapa atılınca hazırlamış olduğumuz yemleri kaptanın motor oturdu atabilirsiniz demesini bekliyorduk ellerimize oltalarla. Çok geçmeden o izin de geldi. Besmeleyi çekip attık oltalarımızı denize.
Balık tutmak da bir ustalık işiydi, tık tık yapınca oltayı çekmek yem yerken balığı yakalamak o kadar kolay değildi.
Güneş yavaş yavaş ısıtma durumundan yakma durumuna geçmişti. Bir taraftan yanarken diğer taraftan balık çekiyorduk .Genellikle küçüktü yakaladığımız balıklar. Oltayı çekerken balık var mı yok mu belli oluyordu.
Bazen iki tane yakalanmışsa çekerken büyük balık diye seviniyordu insan.
Balık tutarken açlığını dahi hissetmiyordu insan ama su öyle değil içmeden duramıyor insan.
Bazen burada yok diyerek akşama kadar 3-4 defa yer değiştirdik. Kaptan sonara bakarak balıkları üstündeyiz tam diyordu durduğumuzda. O aşkla salıyorduk oltalarımız bazen elli, bazen yetmiş metre oluyordu derinlik.
Bir arkadaşımız 'Yahu bu nasıl balık?' diye bağırınca kaptan koştu geldi. Sakın elleme diye uyardı. Denizimizde ki en zehirli balık olan trakonyamış. Öldürdü, pense ile bize gösterdi trakonyayı. İnsanı sakat bazen ölümüne bile neden oluyormuş.
Güneşten yanmıştık balık sevdası insanı ne hallere koyuyordu. Kızılderili gibi olmuştu tenimiz.
Son gittiğimiz yerde balık tutmaya başlamıştıkki kaptanın son on dakika demesine ne yalan söyleyeyim kızmıştım. Maçlardaki gibi uzatma yok mu demek geldi içimden neyse kurallara uyduk oltalarımızı topladık.
Motor çalıştı geriye limana doğru yol alırken yorgunluğumuzu farkettik.
Karaya çıkıp arabamıza doğru giderken  denizdeymişiz gibi sallanıyorduk sanki...
( Balıkta başlıklı yazı HasanÖzaydın tarafından 2.08.2016 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.