''Benim oyum ile
çobanın oyu bir mi?'' Fi tarihinde Tirmanya dan bir manken
Tirmanya'da seçimlerin yapılma zamanı gelmiş çatmıştı. Tirmanya'nın önde gelen,
güzel manken ve aynı zamanda oyuncularından Hatice Taşçıoğlugiller de akıl
baliğ olduğu için oy kullanma ehliyetine sahip bir bayandı. Bilgi ise bilgi,
kültür ise kültür, güzellik ise güzellik, bunların hiç birisi manken kızımızın
beş on santim yöresinden yakınından bile geçmemişti. Her ne kadar siyasi bir
partiye aktif üye değilse de zaman zaman da olsa yani ayda bir bilemedin iki
kere gazetelerin köşe yazarlarının bir iki tanesini, gündelik fal yorumlarını
bitirdikten sonra mutlaka okurdu. Hele hele de seçimler yaklaştıkça, bu
okumalar hafta da, on beş günde bire bile çıkardı. Bir de hakkını yemeyelim,
televizyonlarda ki siyasi tartışmaları mutlaka sonuna kadar izler, hatta tuvalete
bile gitmez, o an da nereye denk gelirse bırakırdı. Lafı çok uzattık gelelim
seçimlere...
Güzel bir pazar günü Tirmanya seçim sandıkları Tirmanya halkının önüne
konmuştur. Ve ne tesadüf ki Erzincan'ın bir köyünden altı ay önce İstanbul'a
göçmüş olan Çoban Rüstem'de bu seçimlerde Hatice Taşçıoğlugiler'in kullandığı
sandıkta oy kullanacaktır. Hep peş peşe mi gelir bu tesadüfler. Yine ne büyük
bir tesadüf ki oy kullanma sırasında Hatice Hanım ile Çoban Rüstem oy
kuyruğunda arka arkaya sıradadırlar. Aralarında konuşmaya başlarlar, bakalım
kulak verelim ne konuşuyorlar...
Rüstem - Ben seni bir yerlerden tanıyorum sanki abla.
Hatice - Tanırsın nerede gördün söyle bakalım?
Rüstem - Reklam mıydı yoksa televizyon muydu abla?
Hatice - Biraz daha zorla bakalım.
Rüstem - Yoksa dur bakayım, sen bizim karşı apartmanda olmayasın?
Hatice - Televizyondan karşı apartmana dönme şimdi.
Rüstem - Hah şimdi buldum sen bizim on numaranın geliniydin sanırsam.
Hatice - Yok deve, ne güzel televizyondan gidiyordun, devam et, manken ya da
oyuncu olabilir miyim?
Rüstem - Yok be abla senden oyuncu olmaz gibi.
Hatice - A bak darılırım şimdi kız niye ki?
Rüstem - Ben çobanım abla, Erzincan'da dağda oyuncular ile pek işim olmazdı.
Hatice - Dur bakalım çoban, gel ben sana bir imzalı resmimi vereyim de sakın
beni unutma, bak vallahi küserim bilem unutursan.
Rüstem - Tamam abla sağ ol.
Bu arada oy verme zamanı iyice yaklaşmıştır. Hatice Hanım sandık başkanına
yaklaşır ve mührü alır. ''Mühür kimdeyse Süleyman O'dur'' veciz cümlesini hatırlar
bir an da lakin O bir bayandır, Süleyman olacak durumda değildir. Oy verme
yerine doğru sakince ilerler. Oy verme işlemini gerçekleştirir ve mührü geri
verirken sandık başkanının kulağına eğilerek bir şeyler söyleyecektir.
Hatice - Sayın Başkan benden sonra oy verecek arkamda ki arkadaş çobanmış,
herhalde benim oyum ile onun oyunu aynı derecede değerlendirmeyeceksiniz
umarım?
Sandık Başkanı - Siz ne diyorsunuz Hatice Hanım ağzınızdan çıkanı kulağınız
duyuyor mu? İyi misiniz, sarhoş musunuz? Her oy bir değerdedir.
Hatice - Yapma kız, sandık başkanı. Vallahi bir daha ki seçime oy vermeye
gelmem bak, benim oyum ile çobanın oyunu bir sayarsan.
Sandık Başkanı of puf çekmekte ve saçını başını yolmaktadır. Hatice Hanımı
başından savamayacağını anlayınca işletmeye karar verir inceden inceden.
Sandık Başkanı - Tamam Hatice Hanım sandıklar kapansın, oy verme işlemi bitsin,
sizin oyunuza farklı bir muamele yapar iki ya da üç saydırmaya bakarız. Seçim
Saydırmaları Genel Müdürü arkadaşımdır, bizzat görüşeceğim onun ile...
Hatice - Aaaa Öyle bir müdürlük mü var? İlk defa duyuyorum.
Sandık Başkanı - Evet, evet bu çok yeni bir müdürlük. Hallederiz sizin
işinizi...
Hatice Hanım rahatlamıştır.
Hatice - Hah bunu de Sayın Başkan ciğerimi ye.
Sandık Başkanı - Aman estağfurullah, sizin oyunuz kıymetli olduğuna göre
ciğeriniz de kıymetlidir, ne haddimize efendim. Açlıktan ölsek yine de yemeyiz
ciğerinizi.
Hatice - Buradayım, sandıklar açılınca bizzat başında durup bakacağım.
Dediğiniz gibi benim oyumu iki üç daha fazla sayacak mısınız?
Daha sonra Çoban Rüstem sandığa gider ve oyunu kullanır. Bir müddet sonra
sandıklar kapanmış, oy sayımına geçilmiştir. 617 Numaralı sandıkta sandık
kurulu başkanı ve üyeleri, parti gözlemcileri ile Hatice Hanımında aralarında
bulunmasıyla oylar sayılmaya başlar. Diyaloglar aşağıda ki gibi gelişir.
Hatice - Tüh hangisi ki acaba benim oyum.
Sandık Başkanı - Keşke zarfı işaretlese idiniz Hatice Hanım.
Hatice - Yok be anam, ben demokrat bir insanım, hiç zarfa işaret koyar mıyım.
Sandık Başkanı - O zaman nasıl biliriz ki?
Hatice - Hakkaten be tüh! Bu hiç aklıma gelmemişti. Oylar ile imza atanları
saysak.
Sandık Başkanı - Tamam sayalım eşit çıkar zaten bu rakamlar.
Hatice - Deme kız. Hele düşüneyim biraz benim oyu nasıl iki ya da üç sayacağız.
Sandık Başkanı - Üç zorda biraz ikiye indirsek şunu.
Hatice - İki de olur be ama tek oyu saymam kesinlikle başkan bilesin. Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesine kadar bilem giderim diyeyim yani...
Sandık Başkanı - Tamam siz gidin, ben ayarlar akşam iki saydırırım Yüksek Seçim
Kurulunu bizzat arayıp. Ayriyetten Seçim Saydırmaları Genel Müdürünü de
arayacağım söz size, erkek sözü...
Hatice - Deme be başkan doğru ya Yüksek Seçim Kurulu ayarlar benim oyu nasılsa,
senin orada adamların da vardır değil mi?
Sandık Başkanı - Siz hiç merak etmeyin, iyi adamlarımdır onlar benim, bizzat
ben ilgilenip hatta cep telefonu ile de çekip size whatsap dan mesaj atarım.
Hatice - Aslansın sen başkan. Böylece demokrasiye büyük bir hizmetin olur senin
de benim de. Başka bir daha ki seçimde de aynı sistem, çaktın köfteyi, benim
oyum iki oy.
Sandık Başkanı - Tabi tabi ayarlarız ayarlarız dert değil.
Akşam olmuş sandıklar açılmış oylar sayılmıştır. Gece 24.00 sularında 617
Numaralı sandıkta ki oylar tutanağa dökülmüş ve şöyle bir tablo ortaya
çıkmıştır. Kullanılan Oy - 186, Geçerli Oy - 185 Geçersiz Oy - 1
Çok merak ediyorsunuz değil mi? O geçersiz oy kimin acaba diye? Herhalde
çobanın değildir. Kimin olabilir? Tutmuş bir de iki yuvarlağın ortasına
basmış...