Geldik erdal abi , sen yoktun bakkalın darma dağın , mahalleyi bırakmış huzur salmış gitmiş denize karşı kendisini,
Kapını çaldık yoktun erdal abi yoktun.



                  

İskender abi bizi sarı taksisi ile mahallesini gezdirir dedik kapısına kadar geldik ,
camlar açıktı ve a4 kağıdında görevliyi arayın yazıyordu , birde şirin ve dost canlısı bir köpek vardı ,
İlk bir korkuttu bizi oysa sıcak kanlılığımız ve muhabbetimiz ile gelmiştik , oturduk merdivenlere tam soluklanalım derken bir havlama ardımızda kalktım ayağa baktım köpek demir çitin arkasında dört dönüyor , belkide oda özlemiştir yok ise geleni sarmışsa onuda yalnızlık normaldir hırçınlığı , 
Yoktun İskender abi sende  erdal abi gibi,



İsmail abi senin gibi ayakta sallamadım elimi , bu kez oturdum sahilin kenarına salladım elimi ,             o gemi gelecek bir gün eminim gelecek ismail abi ,
Ayak izlerini aradım yoktu , bir tuhaflık vardı garip bir boşluk dolanıyordu etrafta ,
Sen yoktun İsmail abi , sen yoktun ve o gariplik de sendin ,
Biz geldik ama sen gitmişsin çoktan ve ardına biz kalmışız hala yüreğimizde yaşayan ismail abi.





Neden yok oluyoruz günden güne , bizi birlik içinde tutan insanlığımız neden son bulma yolunda,
Hani gözler kalbin aynasıydı , öyle derlerdi inandık onunda acısını gönlümüze gömdük , oysa bir göze inanırdık o yalan söylemez bir doğru odur derdik ve gözlere hitaben konuşurduk , şimdi onlarda yalan söylüyor.

Neden eski muhabbetlerimiz birbir miladını dolduruyor , çay muhabbetti hani , muhabbet illa dil ile olacak diye bir kaide de yoktu , gönüller konuşurdu gözler iletirdi , 
Sahi ne oldu şimdi o muhabbetlere , çay masaya konduğunda kaşığın yarısı ile şeker tadı idi muhabbetin , çın çın karıştırırken verdiği ses o dahi huzuruydu muhabbetin ,

Çay muhabbetti , muhabbetti ama oda kayıp gidiyor elimizden , aldanıyoruz toz pembe şu hayatın falanların da ,filanların da  ve öyle bir an geliyor ki bunun lamı cimi yok ne bir affı nede geriye atıcak tek bir adımı .

Özlemimiz bile korku içinde geçer olmuş şu hayatta , oysa özlem ne güzeldi içinde umut yatardı ve o umut miladımız idi , umut korku ile değil sevinç ile geçerdi ,
Özlem denilince , vuslat düşünülürdü çünkü vuslat umudun geleniydi ...

Şimdi aldım çayımı yanım da , attım şekerini karıştırırken o çıngırtı bile bir tuhaftı evet tuhaftı içimde kanayan bir yara vardı ve tek suçlusu bendim hiç bir insan bu hayatın fani canları olamazdı , tek suçlusu bendim , 
Kendi içimde koca bir savaş vardı ve hep mağlup olan bir candım ben , mağlubu olduğum bu hayatta umudum galip gelmekti ve tam oluyorum derken tuttuğum umut başıma yıkıldı her seferinde ,


Umut korkudur yüreğimde
Özlem bir yangın alevidir
Hayal ise rüyalarımda
Soluk soluğa uyandığım uykusuzuğum

Çayımdan aldığım yudumlar da katran gibi iniyor boğazımdan aşağı,oysa öyle severim ki çayı , bir muhabbet açlığı var gönlümde benim soluksuz beklediğim.
Dilimden çıkanla değilde gözüme baktığında ve ardından yüzümdeki tebessümden anlayan bir muhabbet arkadaşı idi beklediğim,

Öyle ya iki gönül birbiri ile konuştuğunda muhabbetti 
Soluğundan seni tanıyan gönül arkadaşındı
Bakma arkadaş dediğime , arkadaş candı 
Can ise tüm bedenin , yüreğin idi

Bakma bana öyle , bakma dayanamıyorum 
İçimdeki alevi söndüremiyorum
Denizin maviliğine karşı oturduğumda
Esen rüzgar ile denizin dalgası savuruyordu beni
Liğme liğme doğranmış bir yüreğim vardı
Feryat figan içinde haykırışlarım
Katran gibi akan göz yaşlarım vardı benim

Şimdi bir yudum daha aldım çayımdan 
Biraz daha tatlı geldi ,
Boğazımdan temizleyerek indi gitti
İçim , hani yapış yapış bir çamur vardı , 
Sarı çamur derdik bizim oralarda ona ,
İlk okulda öğretmenimiz bize onunla şekiller yaptırırdı ,
Bilmezdik biz o zamanları oyun hamuru nedir
Bizim oyun hamurumuz sarı çamur idi 
Ayağımız da siyah plastik ayakkabı
Yağmur yağdı mı içine az bir kaçsın
Yahut birde terlesin , cop ,cop sesler çıkarırdı
Ta o günlerden geldik 
En ufak bir hayıflanmam da yok sakın öyle algılama
O zaman en saf haliyle yaşıyorduk hayatı ,
Hani derler ya az ama öz ,
İşte öyleydi bizimde.

Bak nereden nereye atladım ,
Sarı çamur yapış yapıştır ya hani ,
İşte boğazımdan yüreğime kadar öyleymiş
Bataklığa saplanmışım da tek bir dal arıyordum hani yalnızlığımda
Yüreğimde o bataklıktan almış payını
Sarmış sarmalamış , avuçları ile sıkmalamış atmış 
Kağıdı nasıl elimizde top yapar da savurur atarız 
İşte öyle savrul muş ta atılmış

Çayımdan aldığım her bir yudumda yad ederim anılarımı
İyilerde olsa kötülerde olsa , yüzümde bir özlem ile tebessüm oluşur , gülerim ve geçerim,
Aynı hayat gibi bir gün akşamına değin dert ve kasaveti akşam uykumuza kadar misafir eder ertesi  güne sil baştan başladığımız gibi yada kendimizi o şekil avutmamız gibi , bende gülüp geçiyorum, aman ha görmesinler gözlerimden inen acı ile katranlaşmış damlaları mı ,
Aman ha sende söyleme sakın ...




 Bak çay erdal bakkal da içilir di ya hani , iskender abinin , ismail abinin , yavuzun , mecnunun o yüreğe mutluluk katan yada bir hüzün sardıran muhabbetleri olurdu ya hani,
Bir de erdal abinin , her seferinde ben bakkalım bakkal deyişleri vardı hani ,
Yavuzun zeynebin gözlerini açtırmak için verdiği mücadele ve terkedilişi ama sonunda gelen eylül ile mutluluğa açılan kapısı ,
Heyt be ismail abi kendimi senin yerine koyuyorum da senin umudun hiç kırılmadan , yılmadan beklediğin o gemi var ya 
En saf hali ile , babanın o gemi ile gelip senin alacağı günü beklemen ,
Gelecek ismail abi ,gelecek bir gün o gemi , elbet gelecek , gel sallayalım ellerimizi , silelim göz yaşlarımızı geldiğinde görmesin üzgün seni , gel ismail abi gel , elbet gelecek bir gün o gemi

Sahi gelecek mi bir gün o gemi ? 





Ve çayım bitti , dilim yine bir kuruluk ile kaldı , ne güzeldi muhabbetimiz değil mi , ne kadar sessiz kalsak ta gözlerimiz ile anlattık yüreğimizden geçenleri , sende bırak o dertleri bak hayat güzel deniz mas mavi üzerinde özgürce dolanan martılar yada bizim görmek istediğimiz olan o özgürlük dört nala turluyor hayatı gel bizde tutunalım peşine ,
Bu hayat sana da yeter bana da hadi rastgele diğer muhabbetimizde görüşmek dileğim ile allah'a emanet...





( Çay Erdal Bakkalda İçilir başlıklı yazı uğur erden tarafından 16.10.2016 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.