BÖLÜM _2
Güneş Allını gecenin Çelik duvarlarına çarparak doğmak üzeredir  turnusollar sanki çile yumağı ile örülmüş  dört gözle Güneşin doğmasını bekler çiğdemler umutla birbirine bakıp gülüşmektedirler  Yakamozlar  Küsmek üzere dalgalar sanki sahile Kızgın dır .ve 1 Nisan sabahı hafif  yağmurlarla kuşların sesi ile güneş Beyceğiz Köyü ne doğmuştur  köylerdeki yaşam şartları bellidir köylünün nasıl hayatını  geçirdiği nasıl hayatını sürdürdüğü   yaşam şartları aynıdır   Bunlar hayvancılık Rençber cilik Eğer köyünüze yakın Deniz varsa Balıkçılık bunlarla beraber birbirini de takip eder gider
Bunun harince köylüler hasat bittikten sonra şehirlere çalışmak için giderler .belceğiz köyünün karşısında çeltek diye bir köyda vardir oradada yaşamlar aynıdır ve hayat böyle devam eder gider.
Hüseyin de belgiz köy ünde yaşayan bu köyün köylüsüdür bir eşi ve bir oğlu vardır .geçimini sağlayacak kadar arazisi vardır kış sert bir şekilde geçmiş artık nisan gelmişti ekilen arazilerden hasat almayı beklemek tedir tüm köylü Hüseyin köy kahvesi ne gider arkadaş ları ile sohbetler eder köyün birde hacıalisi vardır mutlaka mahallelerde turkuler çakar kendi halınca kendi kendine konuşan  köyün hacıalisi .
Kahvede öyle bir derin sohbet vardır ki bütün köy lü ektigi mahsuli kaldıracağını konuşur . 
Aşağı köyde de aynı sohbetler vardır kahvelerde köyün kadınları akşam üzeri kapı önüne çıkar kadınlar arasında da derin sohbetler olur ve gün günü kovalar bu şekil .
Aşağı köyde çeltek köyünde gülsüm hanım ve eşi Mehmet birde oğlu Mustafa vardır  gülsüm hanımın eşi Mehmet büyük geliri balıkçılıktır hemen hemen her gün balığa gider güneşin bugulandığı safaklarin karardığı bir gündür yine Mehmet erkenden kalkar balığa gitmek için elini yüzünü yıkar hava biraz rüzgarlı olunca kavi elbiselerini giyer ufaf ufaf sesler duyan gülsüm uyanır bakarki eşi hazırlanıyor hemen bir çay kor kahvaltıyı hazırlar biraz peynir almak için aşağıdaki kilere iner hava biraz soğuk rüzgar lıdır kahvaltıya oturduklarında Mehmet bu gün gitme bari baya bir rüzgar var .
Mehmet :yok be hanım eski patlıcanı kıra tutmaz sen merek etme  sen Mustafa yi okula götür ben gelene kadar inekleride sağ öğle yemeği ni yedikten sonra şu tarlaya gidip bir buğday ilacı atalım baya bir böcük var tarlada .
Gülsüm peki tamam der dikkat et kendine der mehmedi uğurlar tabiki gülsüm kendi kahvaltısını yaptıktan sonra ortalığı toplarlar birazda ev işiyle uğraşır temizlik derken Mustafa nın okul saati gelir  güzel bir öpücük ve anne sevkatiyle Mustafa sını uykudan uyandırır .
Mustafa biraz naz eder annesinin birazda öpmesini kokmasını ister gibi annesi bunu anlar tabi koklayarak kaldırır kahvaltıya yaptırır biricik oğluna okuluna gönderir.
Gülsüm tekrar ev işine başlar öğleden sonra buğday ilaçlaması olacağını için ilaçları hazırlamaya başlar bir yandan da eşi denizden gelecek için hamur yapmıştır taze ekmek yapmak ister Mehmet Bey denizden geldiğinde sıcak sıcak yenmesi için. Gülsüm ilaçları hazırlamıştır şöyle ekmek yapacağı yerim üzerine asar öğle vakti olmak üzeredir yapmış olduğu hamur kabarmış ekmek yapma zamanı da gelmiştir Gülsüm sobayı Yakar odunları getirir ekmek yapmaya başlar bir tepsi iki tepsi 3 tepsi derken Mehmet baliktan gelir Mehmet kapıdan girerken Gülsüm Gülsüm diye bağırır Gülsüm ekmek yapmaktadır Buradayım Mehmet Ekmek yapıyorum taze taze gel yiyelim der Mehmet neşelidir o gün baya bir balık tutmuştur bereketli bir gün olmuştur Kazancı diğer günlere bakarak tan daha iyidir.
Mehmet sen ekmeğin yap ben Mustafa'yı okuldan alayım geleyim der Gülsüm ya Mehmet gitme üşümüşsündür Şurdan bir iki ekmek ye de öyle git der Mehmet olmaz hatun çocuğun saati geldi alayım geleyim Hep beraber yiyelim der Hayır Mehmet gel Şurdan bir iki ekmek al sıcak sıcak diye içime sinmez der sen soğuktan geldin der Mehmet Bak hatun seni kırmayayım sıcak ekmeğinden yiyeyim hemen gidip Mustafa'yı alayım geleyim der
Sımsıcak Ekmeğin arasına Mehmet peyniri dürer birazda üşümüştür Tabii ki denizden gelmiştir hava soğuk olduğu için elleri biraz titremektedir tam sobanın kenarına oturur Mehmet başlar sımsıcak dürümü yemeye bir yandan da soba öyle güzel yanmaktadır ki Çayda Bu arada tabii ki kaynamış Dır hemen dürümün arkasından bir de çay döken hanımının gözlerine Neşe ile muhabbet de öyle bir bakar ki Mehmet çok mutludur balıktan gelmiş güzel bir para kazanmış hanımı sımsıcak yemek yapmış onun ekmeğini yemek ve oğlu Mustafa'yı okuldan almaya gidecektir gözleri mutluluktan uçmaktadır ekmek sıcaktır Mehmet'im ağzını yakma der  gülsüm Mehmet der ki yav Hanım Bir daha dür bir daha iyi baya güzel olmuş hanım Baya acıkmışım der.g gülsüm  hanım da neşelidir seve seve hemen bir dürüm daha yapar. Orada kapı çalar gelen komşusudur Gülsüm Gülsüm diye bağırır komşu Gülsüm hemen kapıyı açmak için gider komşusu Nebahat hanımdır gelen sıcak ekmeğin kokusunu duyan komşusu bakar ki Ocak yanıyor Mehmet Bey yanımda oturuyor dürümleri yiyor Afiyet olsun Mehmet abi der Mehmet Sağ ol bacım Sağ ol der
Mehmet Nebahat bacı gel bir dürümdür şurdan sıcak sıcaksın sen de ye der komşu Sağ ol Mehmet abi bizim evde tuz kalmamış da tuz almaya geldim size afiyet olsun der Gülsüm tuzu almak için kilere gider komşuya tuzunu verir Gülsüm Hanım ve hemen ocağın başına gelir bakar ki Mehmet uzanmış yatmış uyumuş gülsüm Memed i rahatsız etmek istemez onun soğuktan geldiğini bilir Ben giden Mustafa'yı okuldan alam gelem der ve hemen kalkar Mehmet sobanın yanında uyurken Mustafi okuldan almaya gider okuldan çocuğun alır gelir ve bakar ki Mehmet hala uyuyor ve Gülsüm ekmek bitmiştir ortalığı toparlamaya başlar Oğlum Mustafa der ki oğlum Git babanı uyandır buğdayla ilaç atmaya gideceğiz der
Tabii Mustafa koşa koşa babasının yanına gider babası uyandırmak için.
Baba baba kalk der Mustafa  Mehmet uyanmaz Mustafa tekrar baba baba kak bakar mısın der Mehmet yine uyanmaz Mustafa babasının şöyle Ufaktan bir sallar uyandırmak için Mehmet inbaşı sağ tarafa düşer ağzından bir avuç köpük gelmiştir Mustafa şaşırır hayretler içinde bağırır anne anne anne diyerek Gülsüm şaşırmıştır ne oldu Mustafa ne oldu Mustafa Mustafa ya doğru koşar gitsin Mustafa Anne Babam uyanmıyor der Gülsüm koşarak bir bakar ki Mehmetin ağzından bir avuç köpük gelmiştir. Çünkü Gülsüm'ün buğday ilacını hazırlarken duvara astığında ilk yaptığı tepsinin içine buğdayı zehiri Damla mıştır Gülsüm ne bilebilirdi ki kendi kocasını kendisinin zehirleyip öldüreceğini Gülsüm feryatlar içindedir haykırmak dadır Bir oradan bir oraya bir oradan bir oraya koşar komşular Yetiş'in komşular Yetiş'in diye haykırır bağırır delicesine bağırır Gülsüm



Sesleri duyan komşular koşa koşa gelmektedir Mehmet yatıyor zehirlenmiş Hakkın rahmetine kavuşmaktadır bir araba çağırın komşular mehmedimi hastaneye yetiştirelim . Gülsüm pervane gibi deli gibidir dönmektedir bir oraya bir oraya çare aramaktadır evleri yolun kenarında olduğu için belceğiz köyünden gelen bir araba görünür arabanın içinde Hüseyin vardır O da kazaya sehire inmek üzere çıkmıştır evden yolda gitmek üzeredir Hüseyin bir bakar ki yolun kenarındaki evde feryatlar vardır hemen evin oradan Eller kazar dur dur dur diyerekten Hüseyin hemen biraz panikler ne oluyor diye Arabayı çeker kenara kardeşim Allah rızası için bir arkadaşımız zehirlendi onu hastane yetiştirelim derler Hüseyin hiç panik yapmadan Tabi tabi hemen getirip mehmedi arabayı atarlar Mehmet hastaneye yetiştirirler Gülsüm arabanın içinde Deliler gibidir ağlamaktadır şoföre çabuk kardeş çabuk Kardeş biraz daha hızlı biraz daha hızlı demektedir gözyaşlarını tutamamak dadır

Hastaneye getirirler hemen acile AlırlarDoktorlar hemşireler hemen koşarak gelirler Ama artık Hüseyin için her şey bitmiştir Gülsüm için her şey çok geçtir Mehmet Hakkın rahmetine kavuşmuştur doktor ameliyat haneden çıkar kafa yerde doktor üzgündür Gülsüm gözleri öyle bir açmıştır ki Kartal pençesi gibidir gözleri doktorun vereceği haber beklemektedir Ama doktorun çıkarken vermiş olduğu yüze ifadesi her şeyi anlatmıştır Tabii bu arada diğer Köyden gelen Hüseyin de oradadır . gidememiştir oda nasıl  nasıl bırakıp gidebilir ki durumun vahim olduğu bellidir. Doktor üstüme doğru yaklaşır Başın sağ olsun bacım der hepimiz topraktan geldik toprağa gideceğiz Kimimiz bir gün önce kimi miyiz bir gün sonra der ve Gülsüm ayaklarının üzerine düşer yıkılmıştır artık  boynu büküktür isyanlar için dedir ölümden başka ölüm var mıdır .diğer Köyden gelen Hüseyin doğrudur doktor bey der ama gülsü mü tanımadığın için kolundan tutupta kaldıramaz yanındaki gelen köyleri Gülsüm teselli vermeye çalışırlar ama Nasıl teselli verebilirler ki ve cenaze işlemlerine başladılar artık cenaze hastaneden çıkarıp köye götürüp geldiği yere verme zamanı gelmiştir Tabii Hüseyin de elimden geldiği kadar arabasıyla getirip götürme işlerine yardımcı olur artık Hüseyin kendi işin Unutmuştur orada bir cenaze vardır onlarla beraber koşturtarmaktadır


Bütün işlemler tamamlanır ve cenaze tekrar geldiği gibi Hüseyin'in arabasına konur ama Gülsüm nasıl dayanabilir ki nasıl dayanabilir bu acıya yürekler yanık ve Sen köye vardılar Köy halkı zaten eve toplanmıştır meftayi odasına kaldırırlar havluya kazanlar kurulur kazanların altın odunlar atılır Mustafa gariban daha Henüz neyin ne olduğunu bile farkında değil Herkes gelip gidiyor herkes ağlıyor ama Mustafa Henüz daha küçük olduğundan her şeyi irâde edememektedir Mustafa'nın okul arkadaşları gelir öğretmenleri gelir Mustafa Bazen çocuk ya Arkadaşlarıyla oyun oynamaya bile Dalar köyün hocası gelir artık cenaze kalkmalıdır cenazeyi yıkarlar ve o gün toprağa verirler 
Komşuları o geceyi gülsüm ile geçirir ve peygamber efendimizin sohbetleri ile devam ederler ve hadisler anlatırlar
O hadislerden bazıları
Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
 
Hiçbiriniz başına gelen bir zarardan dolayı sakın ölümü dilemesin. Mutlaka böyle bir şey yapması gerekiyorsa şöyle dua etsin:
 
Allahım! Yaşamak benim için hayırlı olduğu sürece beni yaşat. Ölmek benim için daha iyi ise canımı al!"
 

Her nerede olursanız olun ölüm size yetişir, son derece sağlam kaleler içinde de bulunsanız yine kurtulamazsınız. Onlara bir iyilik erişirse "Bu, Allahtandır" derler, bir kötülüğe uğrarlarsa, "Bu, senin yüzündendir." derler. Ey Muhammed! De ki: "Hepsi Allah'tandır." Bu topluma ne oluyor ki, hiç söz anlamaya yanaşmıyorlar? (NİSA/78)

Şüphesiz ki, kıyamet saatinin bilgisi Allah yanındadır. Yağmuru O yağdırır, rahimlerde ne varsa (erkek veya dişi oluşunu, renk ve özelliklerini) O bilir. Hiçbir kimse yarın ne kazanacağını bilmez. Hiçbir kimse hangi yerde öleceğini de bilemez. Şüphesiz ki Allah her şeyi hakkıyla bilir, her şeyden haberdardır. (LOKMAN/34)

De ki: "Sizin kendisinden kaçtığınız ölüm, muhakkak sizi bulacaktır. Sonra görünmeyeni ve görüneni bilene döndürüleceksiniz. O size (bütün) yaptıklarınızı haber verecektir. (CUM'A/8)

De ki: "Eğer ölümden veya öldürülmekten kaçıyorsanız, kaçmak size asla fayda vermez. Vereceğini var saydığınız takdirde de ancak pek az faydalandırılırsınız." (AHZAB/16)

Komşular dini sohbetler yapar arada ağıtlar söylenir

Gülsüm'ün evin deki Yalnız ilk gecesidir Mehmet'ten uzak Mehmet siz ilk gecesidir ve bundan sonra artık gecelerinde Mehmet olmayacaktır ilk gece Durulur mu ilk gece uyunurmu Gülsüm nasıl yatsın o gece Gülsüm ağlar ağlar Sızlar ve ağıtlar yakar
Ve öyle ağıtlar yakar ki o gün yaktığı ağıtlar dillerde destan kalır 

Ve şöyle der 

Sevda dağlarımızda hasret karı elendi 
Gündüzlerim zifiri karanlığa belendi,
Gönlüm yüce Mevlamdan bir dilekde bulundu,

Ocakların başında yatma uyan Mehmetdim 
Mustafa yetim kalır ölme dayan Mehmedim 

Ayrılık dumanıymış ocağımızda tüten 
Ne olduysa kaşların gözlerin diken diken
Azrail şu canını henüz almamış iken


Ocakların başında yatma uyan Mehmetdim 
Mustafa yetim kalır ölme dayan Mehmedim 


Görmeseydim bu günü aç ve susuz kalaydım 
Denizlerde görmeye yalın ayak geleydim 
Nasıl girem evlere baş ucunda öleydim 


Ocakların başında yatma uyan Mehmetdim 
Mustafa yetim kalır ölme dayan Mehmedim 


Kara topraga seni uzatıp yatırdılar
Toplanıp etrafına komşular oturdular
Kıldılar namazını mezara götürdüler



Ocakların başında yatma uyan Mehmetdim 
Mustafa yetim kalır ölme dayan Mehmedim 

..../.....

Devam edecek











( Ben Ve Köyüm-2 başlıklı yazı Harun Yıldırım tarafından 19.10.2016 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.