Makale / Araştırma

Eklenme Tarihi : 19.10.2016
Okunma Sayısı : 5381
Yorum Sayısı : 1
Ana branşım olan tarihin oldukça dışına çıkarak bir şeyler yazmaya çalışacağım. Her ne kadar hatamız olursa Allah affetsin.

Yazdıklarım sadece beni bağlar. Asla bir hüküm vermiyor sadece sesli düşünüyorum. Bu yazıyı okurken bu hususu göz önünde bulundurmanızı önemle rica ediyorum.
------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Hz. Muhammed döneminde henüz ayet nazil olmadan önce Araplarda bir adet vardı: Bir erkek babasının ölümü halinde üvey annesinin üzerine bir elbise atarak ‘’ Babamın malına varis olduğum gibi karısına da varis oldum’’der, üvey annesi ile evlenebilirdi.

Bu durum ile ilgili bir konu peygamberimize iletilince Nisa Suresinin 23. Ayeti nazil oldu.

O ayette mealen: Size (şunlarla evlenmeniz) haram kılındı. Analarınız, kızlarınız, kız kardeşleriniz, halalarınız, teyzeleriniz, erkek kardeşin kızları, kız kardeş kızları, sizi emzirmiş olan (süt) anneleriniz, süt anneden kız kardeşleriniz, kadınlarınızın anneleri, kendileriyle birleştiğiniz kadınlarınızdan olup, evlerinizde bulunan üvey kızlarınız. Fakat eğer onlarla henüz birleşmemişseniz, o taktirde (onlarla evlenmenizde) sizin üzerinize bir günah yoktur. Ve sizin sulbünüzden gelen oğullarınızın eşleri (kadınları) ve iki kız kardeşi bir arada (nikâh altında) toplamanız. Geçmişte olanlar hariç. Muhakkak ki, Allah Gafur’dur, Rahîm’dir.

Diyordu.

Biz konumuz ile ilgili kısma bakacak olursak bir erkek annesiyle, kız kardeşi ile, halasıyla, teyzesi ile, anneanne ve babaannesiyle, üvey annesi ile ve süt kardeşi ile evlenemiyor, onunla bir cinsel ilişkiye giremiyordu.Allah yasaklamıştı bu tür evliliği ve cinsel birleşmeyi.

Peki Kur’anın bu açık hükmünü çiğneyenler ne olacaktı? Çünkü Kur’anda bu konuyla ilgili açık bir hüküm belirtilmemişti.

Kur’anı bir anayasa kabul edersek bu anayasa çerçevesinde konunun kanunları da yapıldı ve bu kanuna göre iş bu suçu işleyenlerin cezası duruma göre ya çok feci bir dayak ya da genellikle idam cezası oldu. ( Burada cezanın ayrıntısına girmeyi yersiz görüyorum. Kısaca ağır bir cezası var diyelim.) 

Peki o zaman insanlar Adem ile Havva’dan doğarak dünyaya geldi iseler. Yani Hz. Adem ile Havva yaratılan ilk insanlar ise onlardan doğan çocuklar birbirleriyle mi evlendi? Aralarında bir nikah akdi olduğu da şüpheli. Daha doğrusu bilmiyoruz. Eğer oldu ise Adem Peygamber kendi çocuklarının birbirleriyle evlenmesinin nikahını da mı kıydı?

Ve en önemli soru: Tüm bu işler bir Peygamber olan Adem döneminde böyle yürürken yine bir peygamber olan Muhammed döneminde niçin ayet ile kesin olarak yasaklandı?( Ki diğer peygamberler döneminde de yasak ve asla kabul görmeyen bir davranış ) 

İşte bu sorular zaman zaman düşünen insanın kafasına takılır durur. Evet bizler, haydi bizleri geçtim Allah’ın tüm seçilmiş kulları olan peygamberler hep ensest bir ilişkinin evlatları mıdır?

Bakın şimdi bu meseledeki kafa karıştıran hususta vatandaşın biri bir İslami siteye ne sormuş ve ne cevap almış:

SORU: Hz. Âdem ve Havva’nın çocukları neden evlenmiş,yani kardeş kardeşe nasıl nikah kıyılmış? Bu mümkün müdür, böyle bir şey var mıdır? Bundan kardeşlere nikâh düşer, bunu mu çıkartmalıyız?.. Dinimizde böyle bir şey var mıdır?

CEVAP: Havva anamız hep ikiz doğum yapıyordu. Bunlardan birisi erkek, diğeri de kızdı. Hz. Âdem, aynı anda doğan ikizleri, bir önce veya bir sonra doğan ikizlerle evlendiriyordu. Habil’le beraber doğan kız çirkin, Kabil’le birlikte doğan kız ise güzeldi. Bu durumda Hz. Âdem, Habil’in, Kabil’le beraber doğan kızla, Kabil’in de Habil’le beraber doğan kızla evlenmesini istedi. Fakat Kabil buna razı olmadı, kendisiyle doğan güzel kızı Habil’e vermek istemeyerek kendisi almak istedi. 

Hz. Âdem buna müsaade etmedi ve meseleyi Allah’a havale etti. Cenab-ı Hakk’tan gelen emir üzerine her ikisinin de Allah’a birer kurban takdim etmelerini, hangisinin kurbanı kabul edilirse Kabil’in bacısının ona ait olacağını söyledi. Bunun üzerine Kabil bir demet buğday, Habil de bir koyunu kurban olarak takdim etti. 

Gökten inen bir ateş Habil’in kurbanını aldı, Kabil’inki olduğu yerde kaldı. Bu durumda Habil haklı çıkmış ve kızı almaya hak kazanmıştı. Fakat Kabil iyice çileden çıkmıştı. Bu hâdise Kur’ân’da şöyle anlatılır:

“Onlara Âdem’in iki oğluna dair haberi hak ile oku. Onlar birer kurban takdim ettiklerinde, birisinin kurbanı kabul olunmuş, diğeri kabul olunmamıştı. Kurbanı kabul olunmayan diğerine,‘Ben seni öldüreceğim.’ dedi. O da, ‘Allah ancak takva sahiplerinin kurbanını kabul eder.’ diye cevap verdi."

“Habil şöyle devam etti: ‘Eğer sen öldürmek için elini bana uzatırsan, ben seni öldürmek için elimi kaldıracak değilim. Çünkü ben âlemlerin Rabbi olan Allah’tan korkarım. Dilerim ki, sen benim günahımı yüklenesin de, cehennem ateşinin ehlinden olasın. Bu da zalimlerin cezasıdır.’ "

“Sonra nefsi, kardeşini öldürmeyi ona kolay ve hoş gösterdi; o da kardeşini öldürüp hüsrana uğrayanlardan oldu. Sonra Allah, kardeşinin cesedini nasıl örteceğini göstermek için, ona, yeri eşeleyen bir kargayı gönderdi. Kabil, ‘Yazıklar olsun bana!’dedi. ‘Şu karga kadar olup da kardeşimin cesedini örtemedim!’Artık o yaptığına pişmanlık duyanlardan olmuştu.” (Mâide, 5/27-31)


Şimdi… Allah rızası için elinizi vicdanınıza koyun. Bizzat bahsettiğim o İslami Site kendisi bize Maide Suresinin 27 ile 31. Ayetleri arasındaki ayetlerin mealini veriyor. Bu mealde siz Havva anamızın hep ikiz doğum yaptığını,bunlardan birisi erkek, diğeri de kız olduğunu, Hz. Âdem’in, aynı anda doğan ikizleri, bir önce veya bir sonra doğan ikizlerle evlendirdiğini, Habil’le beraber doğan kızın çirkin olduğunu, Kabil’le birlikte doğan kızın ise güzel olduğunu, bu durumda Hz. Âdem’in, Habil’in, Kabil’le beraber doğan kızla, Kabil’in de Habil’le beraber doğan kızla evlenmesini istediğini, fakat Kabil’in buna razı olmadığını, kendisiyle doğan güzel kızı Habil’e vermek istemeyerek kendisi almak istediğini. 

Hz. Âdem buna müsaade etmeyerek ve meseleyi Allah’a havale ettiğini, Cenab-ı Hakk’tan gelen emir üzerine her ikisinin de Allah’a birer kurban takdim etmelerini, hangisinin kurbanı kabul edilirse Kabil’in bacısının ona ait olacağını söylediğini, Bunun üzerine Kabil’in bir demet buğday, Habil’in de bir koyunu kurban olarak takdim ettiğini. Gökten inen bir ateşin Habil’in kurbanını aldığını, Kabil’inkinin olduğu yerde kaldığını. Bu durumda Habil haklı çıktığı ve kızı almaya hak kazandığını. fakat Kabil’in iyice çileden çıktığını görebiliyor musunuz? 

Yanı kısaca Kabil’in güzel olan kız kardeş kendisine verilmediği için kardeşi Habil’i öldürdüğü sonucuna varabiliyor musunuz Maide suresinin - meali verilen- ayetlerinden? Tabii ki varamıyorsunuz ama asırlar öncesinde biri bakın ne diyor:

‘’Havva her hamile kaldığında bir erkek ve birde kız çocuğu dünyaya getirirdi. O hamilelikten dünyaya gelen her kız çocuğu bir önceki hamilelikten dünyaya gelen erkek çocuğuyla evlendirilirdi. Havva 120 kez hamile kaldı ve Kabil dördüncü hamileliğinden dünyaya gelmiştir. Habil’in ölümünden beş yıl sonra tek bir erkek çocuk dünyaya geldi. Hazreti Âdem(a.s) onun ismini “Şis” koydu ( Şit peygamber) ve buyurdu ki : “bu Habil’in yerine mübarek bir çocuktur. O peygamber olacaktır.”

Kim diyor bunu? Gazi Nasuriddin Beyzavi. Nerede diyor? Nizamu’t-Tevarih adlı kitanının 56. Sayfasında…

Peki Gazi Nasiruddin Beyzavi kimdir ve ne zaman yaşamıştır?

Şirazlı bir hukukçu, bilim adamı ve müfessirdir. Doğum tarihi bilinmemekle beraber 1286 yılında Tebriz’de öldüğü biliniyor.

Yani İsa Peygamberden 1286 sene, Hz Muhammed’den 654 sene sonra ölmüş biri sanki gözleriyle görmüş gibi insanın atası Adem’in eşi Havva’nın tam 120 kez hamile kaldığından, her seferinde ikiz doğurduğundan, ayrı zamanlarda doğan çocukların birbirleriyle evlendirildiğinden bahsediyor, bizler de Kur’anda asla olmasa da buna inanıyoruz???? 

İşte beynimizi yüzyıllardır iğfal eden şey bu saçma sapan ve Kur’anda asla yer almayan hikayelerdir. 

Kur’anın hiç bir ayetinde ‘’Havva devamlı ikiz çocuk doğururdu ‘’ Diye bir olaydan bahsedilmez. Ama çıkar birileri Havva anamıza sadece her seferinde ikiz çocuk doğurtmakla kalmaz bir de bu çocukları çapraz olarak birbirleriyle evlendirir. Böyle olunca o çocuklar aynı anne ve aynı babanın çocukları olmuyorlar mı? Aynı meni içindeki spermler, aynı rahimde döllenen yumurta ve aynı rahimden yer yüzüne gelen insanlar yani kısaca öz be öz kardeş olmuyorlar mı? 

Hâşa, Allah ilk insanı Adem olarak yaratıp, onun kaburga kemiğinden de Havva’yı yaratacağına, Havva anamıza her seferinde biri kız biri erkek ikiz çocuklar doğurtup aynı batında doğmamış ama aynı ana ve babanın çocukları olan evlatların birbirleriyle cinsel ilişkiye girmeleri suretiyle soylarının devamını sağlayıp, sonra da ‘’Yahu bu iş güzel olmadı. Artık nasılsa çoğaldınız da, bundan böyle anayla, bacıyla, halayla teyzeyle vesaire… Evlenmek yasaktır’’ diyeceğine en başından öyle hiç kaburga kemiği filanla da uğraşmadan direkt olarak bir sürü Adem ve bir sürü Havva yaratmayı düşünemedi mi? ( Hâşa, sümme hâşa ) Ya da ilk insanı yarattığında henüz böyle bir kudreti yok muydu? ( Hâşa, sümme hâşa) İlle de bir peygamberin çocukları hep ensest ilişki yaşamak zorunda mıydılar?

Sahi. Adem Peygamberin çocukları hep ensest ilişki yoluyla çoğaldıysa daha sonra Adem’in çocuklarından olan Lut Kavmini niçin helak etti Allah? Bilindiği gibi Lut Hz. Ademin oğullarındandır ve kavminin helak olması sebebi de işte başta bu ensest ilişki olmak üzere diğer cinsel sapkınlıklarıdır. Allah, babasına ve onun ümmetine helal kıldığı bir şeyi oğluna yasak kılıyor, yasak kılmakla da kalmıyor oğlun ümmetinin üzerine ateşler yağdırıyor???

İşte bu soruyu sorduğunuzda maalesef ona da bir cevapları var. Şöyle ki: 

Hz. Âdem (as)’den Peygamber Efendimize (asm) gelinceye kadar bütün peygamberler hak dini tebliğ etmişlerdir. Dinin temeli olan îman esasları hep aynı kalmıştır. Fakat şeriat dediğimiz, ibadet ve dünyaya ait işlerde Hz. Âdem’den Peygamberimize kadar her devrin icaplarına, insanların ihtiyaçlarına göre bazı hükümler değişerek gelmiştir. Cenab-ı Hak her devrin insanının yaşayışını ve menfaatini gözeterek her ümmete ayrı bir şeriat göndermiştir. Mâide Sûresinin 48. âyetinde bu hususta, “Sizin her biriniz için Biz bir şeriat ve açık bir yol tayin ettik.” buyurulur

Yani? Yani Hz. Adem döneminde öyleydi, ama daha sonra bu uygulamadan vazgeçildi. O devrin icapları ensest ilişkiyi gerekli kılıyordu???? Yani Allah çamurdan insan yaratmayı düşünüyor ama bir parça çamur daha alıp ondan bir insan daha yaratmayı düşünmüyor. Sonra pek çok çamurdan ya da başka maddelerden başka insanları da hemen Adem’in peşi sıra yaratmıyor, sırf bizim kafalarımız karma karışık olsun diye Sadece Adem’i yaratıyor, onun kaburga kemiğinden de Havvayı yaratıyor, Adem kendinden bir parçayla ( Bir nevi kızı ) ile evleniyor, bu evlilikten doğan çocuklar da birbirleriyle evleniyorlar ve bütün bu olup bitenler devrin icabı. Yahu Allah aşkına…Allah için icap diye bir şey söz konusu olabilir mi? Yani Bir yerde ‘’Allah mecbur kalmış, o devirde ancak o kadar olabiliyordu’’ Demek değil midir bu? 

Bakın bu hususta Said-i Nursi ne demiş : ( Onun dedikleri de yukarıdakinin aynı aslında )

“Asırlara göre şeriatlar değişir. Belki bir asırda kavimlere göre ayrı ayrı şeriatlar, peygamberler gelebilir ve gelmiştir. Hâtemü’l-Enbiya’dan (a.s.m.) sonra şeriat-ı kübrası (büyük şeriatı) her asırda, her kavme kâfi geldiğinden muhtelif şeriatlara ihtiyaç kalmamıştır.” (Nursi, Sözler, s. 454)

Kısaca o da bize ‘’ Dün dündür, bu gün bu gün’’ Diyor. Demesine diyor ama bu durum bizi veled-i zina olmaktan kurtarıyor mu? Yukarıdaki mantığa göre kurtarıyor. Çünkü Hz. Adem döneminde kardeşlerin birbirleriyle cinsel ilişkiye girmeleri yasak değildi???? 

İşin doğrusu ben kendi hesabıma diyorum ki bunlar Alemlerin Rabbi Allah’tan mı bahsediyorlar yoksa kafası karışık bir insandan mı, kendilerine bir kez daha sormaları lazım. Öyle ya ancak kafası karışık bir insan önce doğru bulduğu bir uygulama için daha sonra ‘’Sakın yapmayın. Çok fenadır’’ der. Ama bahsettiğimiz varlık Allah ise onda hâşa kafa karışıklığı diye bir şeyin olması tüm noksan sıfatlardan münezzeh olan Allah kavramı ile örtüşmez. 

O halde ? 

O halde bu meselenin mantıklı ve kabul edilebilir bir açıklaması olması lazım.

Peki o zaman en baştan başlayalım.

-Yaratılmış ilk insan Adem midir? 

+Evet.

-Havva anamız Adem Peygamber’in kaburga kemiğinden mi yaratılmıştır? 

+ Asla.

-Ama Nisa suresinin 1. Ayeti diyor ki ‘’ Ey insanlar, Rabbiniz’e karşı takva sahibi olun. O ki, sizi bir tek nefsten (Âdem Aleyhis selâm’dan) yarattı. Ve ondan zevcesini yarattı ve ikisinden birçok erkekler ve kadınlar üretip yaydı. Ve O’nunla (O’nun adı ile) birbirinize dilekte bulunduğunuz Allah’a karşı takva sahibi olun ve rahimlerden (akrabalık haklarından) sakının. Muhakkak ki Allah, sizin üzerinizde murakıbtır (sizi kontrol edendir)
+Yalan söylüyorsun. Kur’anda parantez olmadığı gibi parantez içinde geçen (Adem Aleyhisselam ) diye bir ifade de yoktur. Bu ayette Adem’in ismi geçmez.

-Evet ama o ‘’Nefs ‘’Adem Peygamberi ifade etmiyor mu? 

+ Hayır. Adem peygamberi ifade etmiyor. Türden bahsediyor. Sizi bir tür olarak , insan türü olarak yarattı diyor. Diğer canlılardan ayrı bir tür olarak yaratıldığımızı söylüyor. Allah hâşa ‘’Adem ‘’ demesini bilmiyor mu? Açık açık ‘’ Biz sizi Adem’den yarattık ‘’ demesini bilmiyor mu? Adem’in ismi bakara Suresi 31, 34,35, 37. Ayette, Âl-i İmran Suresi 33, 59. Ayette, Maide Suresi 27. Ayette, Araf Suresi 11,19. Ayette, İsra Suresi 61. Ayette, Kehf Suresi 50. Ayette, Meryem Suresi 58. Ayette, Taha Suresi 116, 120 ve 121. Ayette açık bir şekilde ‘’Adem’’ olarak belirtilmişken Nisa Suresinin 1. Ayetinde niçin açık açık ‘’Ademden yarattık’’ dememiş? Bir hikmeti olması gerekmez mi?

Sonra, kaburga kemiği nereden çıkıyor? Var mı Kur’anda öyle bir şey? 

-İnsanların bir koyunun kılından DNA örneği alıp ondan bir başka koyun ürettiklerine inanıyorsun ama Allah’ın, Adem’in kaburga kemiğinden Havva’yı yaratamayacağını mı söylüyorsun yani?

+Yaratamayacağını söylemiyorum. Allah’ın kudreti elbette her şeye yeter ve elbette Adem’in kaburga kemiğinden Havva’yı yaratmış olabilir. Ama bunun mantıklı bir sebebi olması lazım. Çünkü olay sadece Havva’nın, Adem’in kaburga kemiğinden yaratılmış olması değil.Daha sonra Adem kendi içinden çıkan bir varlıkla evleniyor. Kendinden doğan, kendinden yaratılan bir parçayla yani.

-Eee. Bunun nesi acayip?

+Sence de acayip değil mi yani? İlk insanlardan biri diğerinin içinden bir dişi olarak çıkıyor ama daha sonraki insanların üremesi için cinsel birleşme denen bir olayın olması gerekiyor. Buna ne gerek var ki? Adem Peygamberin içinden Havva çıktığına göre aynen devam edebilirdi. Cinsel birleşmeye, zavallı Havva annemizin daha sonra 120 kez hamile kalıp 120x9= 1080 yani ömrünün 1080 ayını yani 1080 : 12 = 90 evet..Örünün 90 senesini hamile olarak yaşamasına ne gerek vardı? Doksan sene hamile kalmak ne demektir bilir misin?

-Ama hadisler var.

+Evet. Hadisler. Belimizi büken hadisler... Müslüman olduktan sonra Peygamberimiz ile sadece üç yıllık bir beraberliği olduğu halde ondan 5374 hadis rivayet eden Ebu Hureyre mesela. Ve hiç kimsenin aklına gelmez Tüm hayatı Hz. Peygamberin yanında geçmiş olan Hz. Ali’den niçin sadece 50 hadis rivayet edildiği.

Biliyor musun Ebu Hüreyre Hz. Ömer öldükten sonra ne demiş: “Size naklettiğim şu hadisleri Ömer zamanında anlatsaydım değneği ile beni döverdi” (Ez Zehebi, Tezkiretul Huffaz).

Gerçekten de Hz. Ömer yasaklamıştır ona Hadis rivayet etmeyi ama gel gör ki şimdi hadis kitaplarımızda en fazla hadisi olan odur. 

***********
Şimdi ‘’ Hocam, Adem ile Havva tamam da Naci ile Naciye’ye hiç dokunmadın’’ Diyeceksiniz. Dokunacağım elbette ama bir dahaki bölümde mi olur yoksa daha sonraki bölümlerde mi bilemiyorum. Çünkü yazılacak daha çok şey var.

Şimdilik Allaha emanet olun. Bir dahaki bölümde görüşmek üzere….


RESİMLER:

1- Nakkaş Osman’a göre Adem İle Havva ve ikiz(!) çocukları
2- Kalender Paşa’ya göre Cennetten kovulan Adem ile Havva.

Not: Nakkaş Osman 16. Yüzyıl sanatçılarından olup II. Selim ve III. Murat dönemlerinde yaşamıştır.
Kalender Paşa ise I. Ahmet dönemi minyatür ustalarındandır. 
( Adem İle Havva-naci İle Naciye ( Biz Ensest İlişki Çocukları Mıyız? ) 1. başlıklı yazı Sami Biber tarafından 19.10.2016 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.