Ben ve köyüm -4

Hüseyin Mustafa'yı Hastanede yalnız başına  bırakabilirmiydi  vicdanını buna elverirmiydi aldığı malzemeleri hastaneye bıraktı bir sürü gülsüm Hanım'dan müsaade alıp Mustafa'yı götürmek istediğini söyledi Gülsüm Hanım ne kadar müsaade etmese de sonunda Tabii götürebilirsiniz dedi Hüseyin yarın tekrar getireceğim dedi ve Mustafa'nın küçücük ellerinden tutarak Hastaneden  çıktılar Mustafa neşeliydi bir arkadaşı vardı gam Kader olmayan yüzünde sitem olmayan  yüzü gülen bir abisi vardır bindiler arabaya arabada giderken klasik türkülerden açıp dinleyerek giyorlardı  Hüseyin biraz anlattı Mustafa ya bak Mustafa benim de  bir kızım var senden biraz büyük ama biraz yaramazdır onun laflarını sakın kırılma dedi Tabii abi dedi Mustafa Mustafa garip boynu bükük ne derse herkes tabi abi diyordu ?
Peki yüreği şefkatle sevgiyle dolu olan bu Hüseyin kimdir gelin burada biraz Hüseyin'i biraz tanıyalım neymiş Kimin nesiymiş
Hüseyin annesi genç yaşta dul kalmış tertemiz bir kadının oğludur babası bir kazada hayatını kaybetmiş Ama yoksulluklar içinde büyümüş hayat ona öyle bir pençe vurmuş öyle bir Kamçı vurmuş ki onu öyle bir pişirmiş ki öyle bir yapmış ki neyin ne olduğunu iyi bilmektedir
Hayat sanki Hüseyin önünde öyle dizilmiş ki yön yön.
Nereye gitsen kaçamazsın ister vuslata ister mihraba sırtını dön.
Işte Hüseyin de öyledir kaçamamış    annesinin dermansız hastalığı için köyün zengin hırçın kızıyla evlenmek zorunda kalmıştır .
Köyün en zengini Ramazan Beyin kızı Fadime ile evlenmiştir zamanında ama Fadime öyle bir Fadime dır ki babasının tek kızı tek varisi Köyün en zengini istediği her şeyi elde edebilen bir kızdır Gariban hüseyinimi boylu poslu yakışıklı olduğu için Köyün en güzeli olduğu için kız arkadaşlarına rabet olsun diye evlenmiştir. Kendi gibi Hali vakti yerinde olan birkaç tane daha vardır onlarla yeri geldiğinde sohbet eder konuşur Hüseyin'e alaya alır Bazen o gurur duyar Hüseyin'i bizim araba gibi eş gibi değil koca gibi değil bir maraba gibi çalıştırmaktadır istediği zaman istediği yerde yaşayan bir kızdır ve köyle öyle görülmez işler yapmıştır ki onlardan biri şudur
Bir gün atına binip ovaları dolaşırken atının ayağı kırılır ve orada kendi başına kalır köyden herhangi bir tanımadığı ve buna köyde eskiden aşık olmuş ama ağa kızı fadimeye bir türlü aşkını söyleyememiş bir dir .deli yaşar Fadime'nin atının ayağı kırılmış ve de o da oradan geçmektedir atın sesini duyar deli yaşar koşarak varır bakarki aga kızı Fadime Fadime çaresizdir yardıma ihtiyacı vardır Bedeli Yaşar yavaşça sokulur Fadime yardım etmek amaçlı ellerini tutar Fadime Bazı şeylerin farkına varır biraz naz yapar cilve yapar Yaşar bana yardım eder misin atın ayağı kırıldı der Yaşar Fadime'nin de   istekli olduğunu görür ve orada beraber olurlar ve bu beraberlikle İyi günler içinde aylar içinde yıllar içine sızarak gizlice devam etmiştir deli Yaşar artık daha bazı şeyler üstelemeye başladığı için Fadime durumun kötüye gittiğini anlayıp deli yaşarı öldürmüştür ve hiç kimsenin haberi yoktur o köydeki gizli kapaklı bir çok olayı saman altından su götürür gibi yapmıştır Tabi ki bundan garip Hüseyin'in haberi yoktu
Hüseyin'in annesi Fadime öldürtmüştür buna benzer çok olaylar yaşanmıştır o köyde ama hep gizli kapaklı arkası Fadime'nin altından çıkmıştır her oyunda Fadime'nin eli vardır Hüseyin kendini bir türlü Fadime'nin pençelerinden kurtaramamışdır.
Işte O yüreği tertemiz insan böyle bir kadınla evli olduğunun farkında bile değildir ama Hüseyin'in Gülsüm'e yaptıkları sadece insanidir 
Bunlar Allah'tan korktuğu için  Gülsüm'ün yardıma ihtiyacı olduğu için Allah rızası yapmıştır içinde Hiç bir art niyet hiçbir yanlış düşünce yoktur o niyetlere hastaneden Mustafa'yı alıp gelmiştir eve gelirler Mustafa'yla Fadime Tabii ki çocuğu tanır Fadime'nin yüz şehreleri düşer gözlerinden Yıldırım çıkar hiçbir şey demeden Yüzüne bakmadan döner gider Hüseyin ve Mustafa oturdular Hüseyin Mustafa'ya bazı sorular sorar ama Mustafa çocuk olsa da bazı şeylerin farkındadır bazı sorulara cevap vermez kaçamak cevap verir
Artık yavaş yavaş Güneş kendini dağların ardına atmaya başlamıştır Kırlangıçlar akşamın alacakaranlığında uçmaya başlamıştır Hüseyin'le Mustafa'nın sohbeti bayağı olmuştur yemek zamanı gelmiştir yemek için Hüseyin ve ailesi masa toplanmıştır Hüseyin Mustafa'nın kolundadır masaya götürür gel Mustafa der yemek yemek için Fadime bu durumdan çok rahatsızdır kaşları şöyle bir çarpmıştır ki Fadime kaşları bir Küheylan kuyruğu gibi birbirine çarpmıştır Hüseyin'le artık derin konulara girer neden bu çocuğu getirdiğini annesiyle ne kadar yakınlığı olduğunu sorar artık kendi aralarında da ipler Gerilmiş durum kötüye gitmektedir Hüseyin ne kadar da hiçbir şey yok Ben sadece insanlığımı yaptım dese de kadının kendi ruhu pislik ve Nefret içinde olduğu için onu anlayamaz kadın delirmek üzeredir Hüseyin üstüne Üstelik de bugün Mustafa burada bizim misafirimiz burada kalacaktır der
O gece ne Hüseyin'in ne Mustafa'nın gözleri kolay kolay kapanmıştır kafaların içindeki düşünceler birbirini parazitler şekilde birbirine çarpmıştır ne tuhaf bir insan her kötülüğü kendisi yapıyor her şeyi yapıyor ama karşıdaki insanın Allah rızası için yaptığı iyilikler katlamıyor. Evet işte böyle bir dünya işte insanlık yaşadığımız İnsanlık bu güzel Bu dünyada misafir olduğumuzu unutmamalıyız neyin sahibiyiz Aldığımız nefesin bir sahibi varken  sonbahar yapraklarının düstüğü gibi bir gün biz de düşüp gideceğiz neden bundan haberdar değiliz Neyi bölüşemedik Neyi .Hüseyin gözlerini kapar sanki hakla muhabbet eder 
 Hüseyin içinden Allah'a dua eder Ey Allah'ım seni Bilmek seni hakkıyla tanıma yoluna girdiğinden ilminde batıp yok olduktan sonra artık kendimi bile bilmez oldum senin vasıflarını meziyetlerini anlatabilmem mümkün değil çünkü dil  bunları anlatabilmek kudretinde değil 
Beni kudretin güzelliğinin ile sarhoş ettin mesut ettin bana nimetlerinin en büyüğü olan Can ve Gönül Verdim Ne olur beni kendinden ayırma buluşunca Bundan böyle ayrılmayalım hakkımda en hayırlısını ver YARABBİM.
Huseyinin içinden böyle güzel sözler geçer yüreğimin ambarları yüreğimin kilerleri zümrütler le elmaslarla bile dolu olsa en aciz en fakir benim yüreğimdir Yarabbi der.
Ne uzun bir gecedir böyle sabah olmamış belki Hüseyinin en uzun gecesiydi sabah olur Hüseyinin kızı ayseye çağırır kızı babasına düşkündür koşarak gelir ve sarılır kızım hade çarşıya gidecegiz biraz dolaşır der kızı çok sevinir Mustafa ile tanışır Mustafa baba huseyinin Mustafa ve Ayşeyi alır çarşıya giderler gülsümün yanına varırlar Gülsüm oğlu Mustafa'yı görünce tabi ki mutlu olur küçük kızı kollarında dır ve ayrıca Hüseyin'in kızı Ayşe de oradadır Ayşe bebeği görünce çok sevinir bebeği sevmeye başlar Ayşe Mustafa'dan hafif biraz büyüktür 1_2 yaş vardır aralarında Mustafa'yla Ayşe bebeğin başında bebekle konuşurlarken bebekleri severken Gülsüm de Hüseyinle muhabbet başlar lar tabi Gülsüm çok çekingendir Hüseyin Develi Gülsüm Hanım Hüseyin'e Durumu idare eder size bir zarar gelsin istemem bundan sonra lütfen bizimle ilgilenmeyin gülsüm hyseyine ve ailesine zarar gelmesini istemez  bizim için yaptıklarınıza çok teşekkür ederim ama artık bunu burada noktalamamız gerekiyor der Hüseyin Siz rahat olun gülsüm hanım  Ben herşeyin farkındayım der Mustafa'yı komşunun Nezahata Bırakın lütfen giderken orda kalsın okuluna gitsinder  Hüseyin Bey tamam gülsüm hanım isterseniz bizde kalabilirlerder  ama Gülsüm Hüseyin Bey ne kadar rica etse de gülsüm  istemez siz lütfen komşum Nezahat giderken bırakın der.tabi bu arada  Mustafa ile Hüseyin'in kızı Ayşe  muhabbeti koyulaştırmış çok güzel bir diyalog sağlamıştır .

Hüseyin Mustafa ile Ayşe elinden tutarak hastaneden çıkarlar Mustafa Nevzat hanıma bırakır tam Mustafa Arabadan inerken Cennet durumu görür Mustafa ile Ayşe'nin çok samimi olduklarını küçük cenneti görür ve Mustafa koşarak komşuna nezahat hanima gider ve buna cennet Bu arada üzülmüştür Mahsundur boynunu bükmüş tür içinde Fırtınalar kopmuştur deprem olmuştur çocuk olsada duygular Ne  yıkılırmı yıkılır işte. Cennet yavaşça sessiz boynu bükük olarak Nezahat gilin kapıya varır. Mustafa'yla komşu Nezahat konuşur tabii ki komşu Nezahat Hanım Mustafa'ya annesini bebegi sorar Mustafa başından geçen o iki günü anlatır konuşma güzel geçerken Mustafa kapıda cenneti görür koşarak kapıya gider Cennet biraz Küskün gibidir Tabii ki Cennetle biraz konuşurlar Akşam olur Nezahat'in eşi gelir bakar ki komşu Gülsüm Hanımın oğlu Mustafa evde çocuğu görünce deliye döner ne olduğunu bilemez ne yapıyor bu çocuk burda diyerek başlar bağırmaya Nezahat eşini sakinleştirmeye çalışsa bile artık mustafayı  görmek istemez 

Çünkü Mustafa'nın Yüzüne bakacak yüzüm bile yoktu insanlığın utandığı bir noktadır Mustafa'yı haykırarak bağırarak evinden kovar Mustafa boynu bükük bir şekilde kendi evlerine gider Tabii ki bu arada Nezahat ve eşi arasında artık ipler kokmuştur sabah olur Okula gitmek için cennet nezihat bile Mustafa'ya çağırmaya gelir Cennet kapıdan çağırır Nezahat abla Nezahat abla Mustafa'ya çağırda Okula gidelim der cennetin sesini duyan Mustafa kendi kapılarından çıkar Cennet Ben buradayım geliyorum bekle gidelim der sabah geçmiştir öğle vakti olunca Mustafa ne yapacağını bilemez yemek yemeye nereye gidebilir ki evde annesi yok Holmes evinden kovuldu boynu bükük bir şekilde okuldan çıkar Mustafa Tabii ki çıkmıştır Ama bu yaşta aç kalmayı öğrenmiş garip Mustafa bu yaşta ne acılara göğüs germiş garip Mustafa boynu bükük evine doğru gider.
Barış evine Ne yemek yapıyorsun şaşırır Mustafa ne yapabiliriz aklına gelen tek şey annesinin ona bazen Yumurta kırıp pişirdiği dir aklınca düşünüyorum hayal eder ben bunu yapabilirim der üç yumurta bir yağdığını alır başlar kırmaya ama tüpü ocağı nasıl yakacağım dahi bilmez. Mustafa annesinin yumurta herhalde suda pişirdiğini sanırım su döker digana saten yagda yoktur evde annesi hastaneye gitmeden önce kalan ekmek kırıntılara onlarda küflenmistir  dıganda su kaynar Mustafa kırar yumurtayı ama annesinin yaptığı gibi değildir dururken kapı çalar gelen cennettir ona güzel bir yüzle Cennet gel gel Bak sana Ellerimle yaptığım yemeyi yedireyim der internet bakar Güler Tabii ki çaktırmaz bozma  çok güzel olmuş Mustafa'der Ellerine sağlık der
 ve okula gidenler ertesi gün olur artık annesinin hastaneden çıkma vakti gelmiştir Mustafa Küçük olsa da bir şeyler yapmaya çalışırız annesinin geleceği bilebilir ama okulu da vardır sabah okuluna gider öğretmenlerinden izin alır Hocam bugün Annem hastaneden çıkacak Müsaade ederseniz öğleden sonra ben gelmeyeceğim annemi almaya gideceğim der öğretmenler Alaycı bir gözle güler Git Git bakalım piç kardeşini getir der.
Mustafa bozulmuştur Nereye gitse hangi kapıyı çalsa ne yerde ne varsa Kara bir bulut vardı üstünde boynu büküktür Mustafanın öğle vakti olur okuldan çıkar eve gelir ama çok açtır günlerce çok az bir şeyler yemiş ucuyla kulağıyla gıdım gıdım kendini duyurmuştur tabi bu arada cennetin getirdiği yemeklerle genelde karnını  duymuştur ama Okuldan çıktığı gün cennetin getirdi yemeklerde bitmiştir Mustafa açtır yine annesinin yapmış olduğu yumurta gelir aklına hemen iki yumurta kırayım pişirip onları yiyeyim annemi ve kardeşimi getirmeye gideyim der

Mustafa yumurtaları getirir tüpü açar bu sefer yağıdöker artık cennetten bir şeyler öğrenmiştir ama çok açtır ama artık acta kalsa ayakta durmayı öğrenmiş ve halsizlikten Günden güne erimiştir Mustafa Ama içinde öyle Kuşlar uçmaktadır içinde bir Derya Çalkalanmaktadır  Mustafa'nın çünkü annesi küçük kardeşi gelecektir Mustafa öyle heyecanlanır ki bu heyecanla yakmış olduğu tüplü ocakta yanık unutur evden çıkar düşer yollara annesini getirmeye sevinçten uçmaktadır Mustafa kolları bir kuş kanadı gibi makas gibi Arşın arşın açılmaktadır yüreği kelebekler gibi uçmaktadır  türkü söyleye söyleye yolda gider Mustafa ,Ah Mustafa Ah garip Mustafa ah ama yumurta pişirmek için açtığın ocaktaki tüp yanmaktadır Mustafa'nın ocağın kenarına koydu el bezinden kizarmakta olan yağdan artık çingeler sıçrayarak alevler ufak ufak dökülmeye başlar   Mustafa koştukça alevler sarar dökülür bir yandan garibin yuvasına çogalmaktadır alevler  Mustafa Türkü çaldıkça alevler hırçın gibi her tarafı sarmaktadır komşu komşu Nezahat ateşi görmüştür Nezahat ın eşi de ateşi görmüştür Nezahat koşmak ister ama eşi müsaade etmez Nezahat haykırır Çıldırır Ama kocası asla müsaade etmez artık alevler sarmış alevler söndürülmez hale gelmiştir köylü durumu görmüştür köylü evin yandığını görmüştür belki bu da Köylü'nün istediği bir şeydi hiçbir kimse bir tas su dökmek istemez Gülsüm'ün evinin Yanışına bakar koca koylü Mustafa yollarda türkü çalıp gitmektedir
.../...
Devam edecek

( Ben Ve Köyüm-4 başlıklı yazı Harun Yıldırım tarafından 23.10.2016 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.