Kırk yıldır varmadım, anam yurduna
Kamışlı betondan tavanı vardı,
Basıp geçemedim, çul çapuduna
El dokumasından savanı vardı.

Hüznü ve sevinci yüreğindeydi
Duası, rüyası dileğindeydi
Evin yükü temel direğindeydi
Bin yılda çürümez katranı vardı.

Bahçedeki duta, incire yandım
Çeşmeden akanı Kevser'dir sandım
Ağzımı dayayıp, suyuna kandım
Kalaylı bakırdan sahanı vardı.

Gece ayaz oldu, soğukta kaldım
Kolumu başımın altına saldım,
Tahta sedirinde uykuya daldım.
Pamuktan yatağı, yorganı vardı.

Yorulmaz çalışır, hiç oturmazdı.
Kıpır kıpırdı hep, rahat durmazdı.
Misafirsiz bir gün sofra kurmazdı,
Ocakta asılı soğanı vardı.

Ana-baba yurdum, yıkılmış gitmiş,
Hatıralar bile silinmiş yitmiş,
Bahçesinde başka otlar da bitmiş,
Vurup koparacak tırpanı vardı.

Gözü telefonda bir ses beklerdi,
Belki arar diye ümid eklerdi,
Kılıfında mektup, resim saklardı,
Duvarda asılı Kur'an'ı vardı.

Yıllar var sılaya gelemedim ben,
Gözünün yaşını silemedim ben,
Yaşarken kadrini bilemedim ben,
Sırtımda kırdığı bastonu vardı.

Bir gün bayram olsun, yine coşalım.
Çoluk-çocuk yine eve koşalım
Balkondan, sofadan dışa taşalım
Torunları, kızı, kızanı vardı.

( Miras Destanı başlıklı yazı Seferii tarafından 16.11.2016 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.