Ölüm gerçekten dehşetli
bir sınav… Düşünsenize, her zaman sevdiğiniz, canına bir şey gelmesin, zarar
görmesin diye titrediğiniz, asla sizden ayrılmasını istemediğiniz, her şeyiniz
olan kişi ölüyor ve toprağa gömüyorsunuz. Sonra da onu mezarda bırakıp eve
geliyorsunuz. Asla alışamam dediğiniz, hayat onsuz olamaz dediğiniz hayat yine devam
ediyor ve onsuz başka bir hayatınız oluyor. Dul kalmışsanız evleniyor,
yanınızda başka bir eşle, başka bir hayata adapte oluyorsunuz. Ölen eğer çocuğunuzsa,
başka çocuklarınız oluyor ve ondan arta kalan sevgiyi ona veriyorsunuz. Ana,
baba ve dost ise, hatıraları kalbinizde kalıyor. Zaman geçtikçe çok az
hatırladığınız bir mazideki anı gibi, resimlerde ki tebessüm gibi, donuklaşarak
çıkıyor yaşamınızdan.
Birde, bu ölenin,
topluma mal olmuş, vatan, millet için çalışmış şehitleri var. Asla yeri
doldurulmayacak, nitelikli ve özverili bir şahsiyetin, kahpe bir kurşun ya da
bomba ile öldürüldüğü anlar… En son şehit edilen Derik Kaymakamı, Muhammed Fatih
Safitürk’ün ölümü gibi bu dayanılmaz bir hikayedir. Eşini, çocuğunu
alıp, vatan millet Sakarya deyip, asla ölümden korkmayarak, adeta terör
bataklığının merkezindeki bu ilçeyi cennetsi bir ilçeye dönüştürmek için çabaladığı
anda şehit edilmesi ne hazin, ne dayanılmaz bir durumdur. Ailesinin hisleri
bile bambaşkadır. Cenaze namazını şehidin babası kıldırmış, babası helallik
istemiştir. Sıradan bir insanın bile bu ölüme dayanamadığı hisleri babası, öylesi bir
teslimiyet ve tevazu içinde karşılamış, “İnna lillahi ve inna ileyhi raciun-
Allah’tan geldik yine Allah’a döneceğiz!” imanı ile bunu cümle aleme
göstermiştir. İçim kan ağlıyor, eşinin göz yaşlarında kahrımdan, üzüntümden perişan
oluyorum. Duadan başka elimden de bir şey gelmiyor. Şehit olması tesellisi ile yalnızca teselli buluyorum.
Birde, onu öldüren katillerin,
destekçilerin, her zaman demokrasi havarisi gibi ortaya çıkan Avrupa’da rahatça
dolaşmaları, rahat yaşam alanı bulmaları kanıma dokunuyor. Biz bu katilleri
besleyen ülkeleri nasıl dostumuz olarak kabul edebiliriz ki… Hala nasıl onların
dediklerini önemser, size katılırız veya sizinle aynı idealleri paylaşırız
diyebiliriz ki? Ben ellilere gelmiş birisi olarak, ben doğmadan önce başlayan
Avrupa Birliği hayalini, hala gerçekleştiremedik. Bunun temel sebebi, ne yandan
bakarsak bakalım, kabul etmesek bile, reddedişin sebebi din faktörüdür. Ölen
teröristlerin boyunlarında çıkan haç kolyeleri, ölürken düzenledikleri kilise
ayinleri bunu belgelemeye yeterlidir. Çocuk yaşta dağlara götürdükleri
çocukları, istedikleri gibi eğitip, istedikleri gibi dine yönlendirdikleri
bariz bir gerçektir. Bizim insanımız, Müslüman birisi, Allah’a inanmış birisini,
hatta hiçbir insanı durduk yerde, suçsuz yere asla öldüremez zaten. Hz Ömer’in
ölürken, kendisinin bir ateist tarafından öldürülüşünü öğrendiğinde, beni bir
Müslüman öldüremezdi zaten dediği gibi…
Kendi topraklarımızda, misyonerlik faaliyetleri
devam etmektedir. Deniz kenarına gelmiş, İslam dışı görüntüleri, rahat paylaşımları,
aldıkları aşırı alkol ile yaydıkları fitneler, ülkemize kazandırdıkları döviz ile
verdiği fayda, acaba bu ahlaksızlığın açtığı yarayı tamir edebilir mi? Şüphesiz,
İnsan yaşayışı ile de örnek olur, bunu sergilemesiyle de misyoner olur. Terörist
olur, verdiği acı ile de bunu yapar. Bir algı operasyonudur bu. Kaç yıldır, kaç
koldan ne denedilerse dinlerini memleketime yayamadılar, yayamayacaklar da… 15
Temmuz gösterdi ki, bu misyonerliğin fayda etmediği, ölümü Allah yolunda
şehitlikle eş tutan samimi imanın yaygınlaştığı zafer olmuştur. Allahtan başka
canı kim alabilir ki düşüncesiyle o gecede meydanlara çıkmışlardır. Bizi biz
yapan İslam’dır. Biz Allah’a iman ettikçe, helalini helal, haramını haram
bildikçe kim bizi mağlup edebilir ki… Rızkımızı veren Allah ise, rızık
yollarını haram yollardan aramaya, bu rızkı, dinden taviz veren bir yolda
bulmaya ne gerek var. Dostumuzu, Allah yolunda yaşayan samimi insanlardan,
ülkelerden seçelim. Aklı selim olmalı ve doğruyu düşünmeliyiz.
İster Hakim, ister kaymakam, ister asker
kimi öldürürseniz öldürün bu bize acı verecektir ama sizin bu acımasız
düşmanlığınızı gören milletim, bir olacaktır diri olacaktır ve geçmişini
araştıracak ve ondan ders alacak şuur ile yere sağlam basacaktır. Bizi ölüm dağıtmayacak,
aksine bizi birbirimize kenetleyecektir.
Allah şehitlerimize gani gani rahmet
eylesin… Gazilerimize şifa versin. Milletimize, Allah yolunda dirilecek, samimi
bir şuur versin… Amin! Şeytan görevini yapıyor, bizde mümin olarak Allah’ın
istediği yolda görevimizi yapmaya devam edeceğiz, etmeliyiz inşallah. Biz bu
şuurla, Osmanlıdan sonra vatanımızda, altın çağını yaşayan yılları göreceğiz
Allah’ın izniyle!