Köyden gelmiş, geleli 3-4 yıl olmuştu. Neyseki İlkokul bitirebilmiş ama Türkçeden sıkıntım hala devam ediyordu. Orta birinci sınıfta Türkçeden kalmak demek, sınıfta kalmak demekti. Baraj dersti. Öğretmenim, her derstte uzun uzun Atatürk'ü anlatır, Öğretmen lisesine ziyaretinde çakır gözlerine bakmaya doyamadığını, aşkane uzun uzun yaşar gibi hikaye ederdi. Nerdeyse altmışa yakındı yaşı. Öylesine ciddiydi ki,  bizi seviyor mu sevmiyır mu anlamak mümkün değildi. Yüzüne bakınca öylesi soğuk gelirdi. Belkide ön yargılıydım, bilemiyorum. Çünkü türkçe dersi benim takıntımdı. 


Orta Birinci sınıfta, ne kadar çalıştıysamda,  ilk dönem ki iki yazılımda “4”tü. İkinci dönem ilk yazılımda “ 4”tü. Korkmaya başlamış, artık korkunç hayaller görüyordum. Sınıfta kalacaktım belki de… Öğretmenimiz trafik kazası geçirmiş ve bir ay okula gelememişti. Kendi kendime söz veriyordum. Eğer gelirse çok iyi bir not alacaktım. Bunun içinde sanki yazılı olacakmışım gibi durmadan eski konuları tekrar ediyordum. Belirsizlik içinde kalmak ne kadar kötüydü, bu zamanlarda sabırlı olmakta. Öğretmenimiz okula geri döndüğünde ilk işi yazılı yapmak olmuştu. Sonuçta hazırdım ve “8” almıştım. Türkçeden geçmiştim. O günlerde bu mutluluk anlatılır cinsten değildi. Sınıfın üçte biri bu dersten geçebilmişti. Ertesi sene başka sınıfla birleştirilmiştik.


Yıllar geçti. Üniversiteye başlamıştım. Bir gün mahallemiz elektrik idaresine elektrik borcumuzu yatırmak için gitmiştim. Faturayı ödedim ve geriye döndüğümde “ Hikmet leblebici” arkamdaydı.. Göz göze gelmiştik. Onu tanımıştım ama yıllar geçmişti. İçimden “Beni tanıyamaz. Hem bunamıştır!” dedim. Tam onu geçecektim ki, gözlerime öyle dikkatle baktı ki…“Saffet, insan ne kadar büyürse büyüsün ve değişirse değişsin gözler asla değişmiyor. Nasılsın evladım?“ demez mi. Öylesine onure olmuştum ama mahcupta! Kısa bir konuşma yaşadık ve ayrıldık.


Bu yazım üzerine, bir dostum Afyonda verdiği bir konferansta kırk sene öncesi öğretmeninin anısını anlattı bana. Bir sanal iletişim adresinden ulaşmış ona... Bir arkaşıyla arkadaşmışlar. Oradan görmüş ve arkadaşına demiş ki, kırk sene oldu öğrenciliği, benden kompozisyon dersinden tek 10 alan öğrenciydi. Onu hiç bir zaman unutamadım.  Anlatırken gözleri sulanmış, o çocuksu safi anılarına çoktan gitmişti.


Yıllar geçmesine rağmen ismini hala yaşatıyorum beynimde. Böyle ne öğretmenler kaldı nede öğrenciler. Ne zaman düşünsem, üzülüyorum bu tatlı anı aklıma gelse… Sizinde varmı böyle anılarınız? Paylaşır mısınız benimle…


Bu vesile ile tüm elleri öpülesi öğretmenlerin, öğretmeler gününü kutluyorum. Bayrak yarışında her zaman öndeler ve bizleri yetiştiriyorlar özveriyle, ellerinden öpüyorum.


Saffet Kuramaz

( Her Öğretmenin Unutamadığı Bir Öğrencisi Vardır başlıklı yazı safdeha tarafından 24.11.2016 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.