Topyekûn kazıttım saçlarımı ve her bir telini yine yorgunluğun konuşlandığı saç diplerim…

 

Yorgun müridiyim aşkın, sevdanın ve kayıp nizamında tescilli tek izleği hele ki matem bürümüş yüreğin son ritminde kayıtlı iken hazandan payıma düşen.

 

Bir gölde, bir gölette, bir sanrıda ve bir sancıda yetim düşmüşlüğüm hele ki can pazarında canan diyen nidalarında esrikli bir aşkı da mabet bellemiş yüreğin tefekkürü ve teamül edindiğim şu bitimsiz niyazımda konuk ettiğim salkım saçak duygularım…

 

Yorgun cümlelerimin istihbarat bellediği yalnızlıktan da alıp nasibimi ayrık bir gölgede ayrıcalıklı bir düşte düşüşe geçtiğim ve yansıması yine efkârın hanidir üzerimden atamadığım tozu ölü devranın canlı nidalarında bir boş vermişlik, bir kıyım yine de toz konduramamak mahreminde duyguların bir bir ifa etmek ise asli görevi şu derbeder kalemin, mürit bellediğim bir tahakküm yine cefadan da alıp payını nasiplendiğimden fazlasına az da olsa niyetlenip tövbeler ettiğim.

 

Tüm tedirginliğimi deşifre ediyorum tek bir kelam yetmez iken hele meze bildiğim ömürlük imgeler yine yüreğin mabedi belki de yarası ama asla da gocunmadığım mütereddit bir veryansın mıdır da varlığımın ikbaline şerh düşüyorum.

 

Muzip bir tını belki de gölgelerin eşrafı iken sessizlik ve muteber bir yanılsama yine yüreğin ikrarı, tümcelerde kanayan yaralarım ve yine tümcelerle sardığım izleri görünmezlik kadar da muteber bir tınıda yetim düşmüşlüğün en illet ağrısı hani derlerdi de inanmazdım, dercesine bir mürit bellediğim tezahürü yine gök kubbenin ve saklı tuttuğum nice niyaz nice yarım kalmış hikâye ve boyumu aşan nice tantana müdahil olmaktansa uzağında durmayı yeğlediğim ve göğün en derin matemi ki içli bir şarkıdan çıkıp da yola aşkı pelesenk etmişken bir derviş misali ve aklımın kayıtlarında nice saklı isim ve gönül gözünden hallice bir israf babında hatmettiğim onca tefrika…

 

Demelere rast geldiğim muteber bir dem yine sensizlik ve sessizlik ile sınava tabi olduğum ve hangi akla hizmetse zamansız çıkışlarımı mazur gören bir cihanda en muktedir aşkı bile yok sayan yüreksiz nice eşraf hanidir uzağımda hanidir dip dibe hanidir yorgun hanidir hoyrat hanidir sadece benden mütevellit.

 

Doyumsuz addedilen ama doymayı da bilmeyen bir gönül ki sevginin en aykırı tezahürü iken terk edilmişlik ve her nasılsa sanılardan sancıya uzanan bir yol tüm terk edilmişliğin isyanı ve yine yansızlığı yorgunluktan kasıt ise bir tevekkül babında haznesinde saklı nice sevda yanığı…

 

Rehin tutulduğumdan öte rehin verdiğim artık hangi keramet ise illet bir teyakkuzda bir mabedi yok sayan belki de bir temettü şu varlıksızlığımdan varlığına uzanan derin mevzu ki; ikbal bildiğim bir reçetede en şifalı tahakküm idi sırlı varlığın ve sırrımı muhafaza eden yetilerim.

 

Netice itibariyle hala gölgelerden haz etmediğim ve hanidir kıyamdaki ruhun bin bir kehaneti de yok yere varlığına müdahil etmektense varlıksızlığıma kani iken dünya ahalisi.

 

Cübbemi giydim de geldim.                           

 

Ceberut bir isyanı yâd etti de eşrafım tövbeler ettim neticede oysaki hazin bir makamda yâd ettiğim günahların bedeli iken ödemektense yok olmaya meyyal yine de hangi akla hizmet, demenin de bir anlamı yok iken.

 

Sona ramak kala ve bir gölgeye merhaba, demek mi…

 

Varlığımı tehdit yüklü bir kalıbı bile sığdıramazken evren yüklü sonlar ve son yüklü başlangıçlar ki hezeyan ötesi sanrıların sancılandığı bir enfeksiyon belki de beşerin ümidini kestiği bir kıyımda hangi ziyan ötesi muteber bir kabullenilmişliktir yüreğin muktedir olduğu hele ki sevginin yansıması iken yürekten çakan bir kıvılcım ve ellerimizle pay ettiğimiz sevda yüklü servilerde o boş vermişlik kadar da sıra dışı iken makber bilip de yoksunluğumuzu tehir ettiğimiz ve sevmelere doyamadığımız…

 

Sanlarda, yeknesak nizamda ve boyutsuzluğun göreceli israfı ve yine aşk yine mükellef bir sofra ve yine umutları köreltmektense yongasında tahliye ettiğimiz tüm yorgunluk belki de yok oluş ve yeniden doğmaya aday bir varlık iken evrenin sunumunda tüm cehaletimizi yok saydığımız muteber bir veryansın olsa da adına hayat ve özlem denen cinnet yüklü hayallerde kaybolmuşluğu yürekten dileyip var olmaya doyamadığımız…

 

Sevgiyi meşk eyleyen ve hayatı ıskalama ihtimalini yok sayıp bir kez başımızı koymuşsak tüm göreceli kelamları yok sayıp hele ki mabedimizde saklı tuttuğumuz gizemi pay ederken yüce Yaradan iken ezeli ve ebedi tanığımız…

 

 

 

 

 

( Yorgun Cümlelerimin... başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 5.12.2016 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.