Eser  ile  emekli  olduktan  sonraki  dönemimde,  çalıştığım  özel  akşam lisesinde  tanıştım. O,  akşam  liselerinin  klasik  öğrenci  tipine  asla  benzemeyen  oldukça  değişik  bir  öğrenciydi  benim  için. Çünkü  diğer  öğrenciler  defter,  kitap  kalem  gibi  akseseuarları  kesinlikle  yanlarında  taşımazlar,  yazılı  sınavlarda  bile sürekli  ‘’  Hocam  bir  kurşun  kalem  rica  edebilir  miyim?’’  diye  ricalarda  bulunurlardı  ve  onlar  için  biz  her  sınavda  en  az  dört  beş  düzine  kurşun  kalemi  bir  kutu  içine  koyar  ‘’  Çocuklar,  öğretmenler  odasındaki  masanın  üzerindeki  kutudan  alın  kalemlerinizi’’ Der yahut  da  doğrudan  doğruya  ellerimize  kalemleri  alıp  sınav  için  sınıfa  öyle  gireken Eser,  okula  defter,  kitap,  kalem,  hatta bilimsel  dergiler  getirerek  diğer  öğrenci  arkadaşlarına  çok  kötü  örnek  olurdu.  Yani  kısaca  anlayacağınız  gibi  Eser problemli  bir  öğrenciydi.  Acilen ıslah ve  derhal  rehabilite  edilmeye  ihtiyacı  vardı.  Çünkü  bir  özel  akşam  lisesinin  düzenini  bozmaktaydı.

Düşünün  bir  kere  Eser’e  ‘’  Hangi  sınıftasın’’  Diye  sorulduğunda  pat  diye  ‘’ Onuncı  sınıftayım’’  Diye  cevap  veriyordu.  Oysa  bunun  farkında  olmaması  gerekiyordu.  Çünkü  okulumuzda ‘’ Hocam !  Taksit  yatırmaya  geldim,  muhasebeciyi  bulamıyorum’’  Diye  fellik  fellik  okul  muhasebecisini  arayan  öğrencilerimiz  içinde  kaç  tanesine  ‘’ Evladım  ne  muhasebesi,  ne  taksidi,  sen  mezun  olalı  bir  sene  oldu. ‘’  Dediğimizi  ben  de  unuttum.

Sonra  efendim  bu  Eser  denen  delikanlı  bir  Allah’ın  günü  okula  telefon  açıp  ‘’  Hocam  bu  okul  neredeydi,  bana  adresi tarif  edebilir misiniz?’’  diye  sormamıştır. Her  Allah’ın  günü,  hiç kimseye  sormadan  kendiliğinden  çıkar  gelirdi.

Bütün  bu  hataları  ve  düzen  bozucu davranışları  dışında  asıl  sinir  edici  tarafı  diğerlerinin  neredeyse tamamen  unuttuğu  ‘’  Ders  çalışma’’ denen kavramın  Eser’de  fazlasıyla  mecut  olmasıydı.  Hele hele de  Tarih  Dersine  bayılırdı. Hatta  zaman  zaman  ben  bile  unuturdum  hangi  konuyu işleyeceğimizi  de  Eser,  sinir  bozucu bir  şekilde  ‘’  Hocam  bu  gün  Fransız  İhtilalinin  Türk ve  Dünya  Tarihi  açısından  önemini  ve  doğurduğu  sonuçları  işleyecektik’’  diye hatırlatmada  bulunur;  ben  dersi  anlatmaya başladığımda  diğer  öğrenciler  ‘’  Hocam !  Fransa  ne ?’’  diye  gayet  mantıklı ve  aklı  başında  sorular  sorarken  Eser,  bu  ihtilal  döneminde  Avrupalıların  Fransa’ya  düşman  olmalarına  karşın  Osmanlıların  niçin  dost kalmaya  özen  gösterdiği  gibi  gıcık  sorular  sorardı.

Her  ne  kadar  ‘’Sana  ne  Eser.  N’etçen  elalemin  Fransa’sını,  ihtilalini’’  deyip  terslesem  de  Eser  kafaya  koymuştu  ‘’ Ben  de  Tarih  Öğretmeni  olacağım’’  Diye.  O  kadar  söyledim  ‘’  Etme  oğul,  yapma…Kıyma  bu  genç  yaşında  kendine  ‘’   diye  ama  yok..Anlatamadım.  Neyimi  sevmişti  bilmem  ille  kafaya  koymuştu  Tarih  Öğretmeni  olacağım  diye.

Okulda  onun  gibi  diğer  öğrencilere  kötü  örnek  olan  bir  de  Demet  adlı  kız  öğrencim  vardı.  Bu  ikisi  illallah  ettirdiler: ‘’  Hocaaammm.  Boşsanız  az  test  çözelim  mi?’’ Bir  özel akşam  lisesinde  boş  vakitten  çok  ne  olabilirdi ki. ‘’  Eyi  madem.  Kendiniz  kaşındınız’’  Diyerekten  bu  ikisiyle  bol  bol  test  çözdük,  bol  bol  birlikte  çalıştık.  Ama  bir  güzellik  uzmanı  olan  ve  aynı  zamanda  kendisi  de  çok  güzel  bir  kız  olan  Demet,  Allahtan  okula  çok  sık  gelemiyordu  da  diğer  öğrencilerimizi  fazla  etkileyemiyordu.  Ama  bu  Eser,  her  gün  okuldaydı.

Derken  Efendim Eser,  yanlış  hatırlamıyorsam  11.  Sınıfın  2.  Döneminde  kendi  ikametgahına  daha  yakın  bir  akşam  lisesine  naklen  gitti. Öyle  olmakla  birlikte  bizim  okula  da  arasıra  ziyaretimize  geliyordu  ve  görüyordum  ki  Tarih  Öğretmeni  olma  arzusunda  bir  gram  bile  eksilme  olmamış.   Tüm  ‘’  Yapma  evladım,  etme  evladım ‘’  nasihatlarım  boşuna…

Nihayet  Eser  de  Demet  de  mezun  oldular  sonunda  ve  girdikleri  Üniversite  sınavında  her  ikisi  de  Tarih  Bölümünü  kazandılar.

Uzatmayayım,  Demet’ten  bir  daha  haber  alamasam da  Eser  ile  bağı  hiç  koparmadık.  Fakulte  yıllarında  da  bir  iki  defa  Osmanlıca  metin  okuma  çalışması  yaptık  Eserle…  O  artık  geri  dönüşü  olmayan  bir  yola  girmişti.

Sonra Eser’i  face  booktan  takip  etmeye  başladım.  Üniversitedeki  arkadaşlarıyla  bir  grup  oluşturmuşlar  ve  Anadolu’nun  dört  bir  tarafına  giderek  buradaki  kasaba  ve  köy  okullarıdaki  fakir  öğrencilere  defter,  kitap,  okul  malzemesi,  giyecek  eşya  götürüyorlardı.  ‘’  Ülkem  İçin  Değer’’Adlı  bu  proje  çerçevesinde  mesela  şu  bir  iki  gün  önce  elim  bir  yurt  yangınıyla  gündeme  gelen  Adana’nın  Aladağ  ilçesine  bile  gitmişlerdi. Çanakkale’den  Van ‘a,  Afyon’dan  Diyarbakır’a  kadar  gitmedikleri  yer  kalmadı  neredeyse.

Daha  sonra  bir  gün  Eser’i  Dünyalar  güzeli  ve  şirini  bir  kızla  birlikte  gördüm  yine  face  bookta.  Yani  yine   o  kadar  ‘’  Sakın  ha  sakın  yanaşmayasın’’ dememe  rağmen  bu  sefer  de  tutturmuştu  ‘’  İlle  de  dünya  evine  gireceğim’’  Diye. ‘’ Oğlum,  evladım,  bak  lafımı  dinlemedin  Tarih  Öğretmeni  oldun,  bari  bekar  kal.  Bekarlık  saltanatın  ta  kendisidir’’  Desem  de  Eser  ‘’ Hocam,  Ben  Cumhuriyetçiyim’’  Diye  tutturdu.

Velhasılı  kelam  nişanlandı Buket  adlı  bu  hanım  kızla.

Efendim,  nişanlanıncaya  kadar,  gördüğünüz  gibi  zaten  pek  de  aklı  başında  olmayan  bu  garip  evladım, nişanlandıktan  sonra  iyice  tozuttu.  Yani  hani  sadece  kendisi  çekse  iyi.  Zavallı  nişanlısına  da  çektiriyor.

Neyse…Neler  çektirdiğini  anlatmaya  geçmeden  önce  bir  şeyi  daha  anlatayım.

Efendim,  Eser,  2015-  2016  Öğretim  Yılı  başında  bizim  okuldan  sonraki  gittiği  ve  mezun  olduğu  özel  Akşam  Lisesinde  Tarih  Öğretmeni  olarak  göreve  başladı. (  Reklam  olmasın  diye  okulun  adını  yazmıyorum.)

Evet..Artık  Face  booktan  devamlı  takibim  altında  olan  Eser, iki  yıl  kadar  bana  çektirdikten  sonra  şimdi  de  zavallı,  masum,  şirin  mi  şirin,  güzel  mi  güzel  bir  kıza  hayatı  zindan  ediyor.

Mesela  geçenlerde  kızcağıza  ‘’Evlendiğimiz  zaman  seni  saraylarda  yaşatacağım’’  Demiş. Sonra  nişanlısının  inanmayan gözlerle  baktığını  görünce kolundan  tuttuğu  gibi  alıp  Topkapı  Sarayına  götürmüş.

Gelin  kzımız  geldikleri  yerin  Topkapı  Sarayı  olduğunu  görünce  ‘’  eser,  bizi  burada  yaşatmazlar ‘’ dese  de Eser,  ‘’ Şöyle,  bir  gez,  dolaş,  bana  beğenip  beğenmediğini söyle.  Gerisini  ben  hallederim’’  Deyince  çaresiz  altı  saat  Topkapı  Sarayını  gezip  dolaşmışlar.  Zavallı  kzın  ayaklarına  kara  sular  inmiş.  Bir  taraftan  da  düşünüyormuş: ‘’  Beğenmedim’’  dese,  koskoca  Topkapı  Sarayı,  nasıl  ‘’  beğenmedim dersin?  ‘’ beğendim’’  dese  Eser  kim  bilir  nasıl  bir  çılgınlık  yapacak?  Sonunda  o  can alıcı  soruyu  sorarak  vaziyeti  kurtarmış.

O  soru  mu?

‘’Wi  fi  var  mı burada?’’

Evet..Bu  soruyu  sorduğunda  Eser  ‘’  Yok’’  diye  cevap  verince  ‘’ Wi fi  yoksa  olmaz’’  Diyerek  meseleyi  halletmiş.

Neyse…Bunlar  basit  olaylar.

24  Kasım  malum  öğretmenler  günüydü.  Zavallı  gelin  adayımız,  öğretmen  olan  nişanlısına  soruyor:  ‘’Eser,  bu  gün  siz  öğretmenlerin  günü.  Sana  şöyle  güzel  bir  hediye  almak  istiyorum.  Ne  alsam  hoşuna  gider?’’  Eser  hiç  düşünmeden  cevap  veriyor:  ‘’ Hayatım…Bana  şöyle  kalem  parmakların  gibi incecik  dolmalar  sarsan  yeter  de  artar  bile’’

Allahtan  kız  çok  akıllı…Eser’in  ‘’Kalem  parmakların  gibi’’  ve  ‘’ Dolma ‘’  sözlerindeki  şifreyi  anında  çözüyor.  Öyle  ya  bir  öğretmenin  bir  tencere  zeytinlağlı  dolmayla  ne  işi  olur  ki..Kalem  ve  dolma...Yani  dolmakalem..Evet..Eser’in  istediği  şey  dolmakalem  takımı…Hem Buket  kızımız  kendisi  de  öğrenciyken  az  mı  öğretmenler  gününde  öğretmenlerine  dolmakalem  hediye  etmişti?  Ayrıca  Öğretmenler  Günü  demek  dolmakalem takımı  demek  değil  miydi?

Resimde  de  gördüğünüz  gibi  öğretmen  milleti  için  Öğretmeler  Gününün  vazgeçilmezleri  arasında  olan  ( bu  sefer  marka  adı  yazacağız  zira  zaten  okunuyor  resimden ) Scricss Dolmakelem  takımı  alıyor. 

Eser  ilk  etapta  ‘’Aslan  nişamlım  benim.  Gerçekten  de  kalem  gibi  ince  olmuş’’  Diyerek  dolmakelemi  yemeye  çalışıyorsa  da  sonunda  bunun  dolma  değil,  kalem  olduğunu  anladığında  az  bozulsa  da bozuntuya vermiyor.  Kibar  çocuktur  ne  de  olsa.

Evet..Kızcağıza  çektirdikleri  bunlarla  sınırlı  değil.

Önce  ‘’  Tarih  Öğretmeni  olacağım’’  Diye  kafaya  takan,  sonra  tüm  uyarılarıma  rağmen  nişanlanan  Eser,  şimdi  de  ‘’  Ben  Kanuniyim’’  Demeye  başlamış.

Yahu  tamam,  sen  Kanuni  olabilirsin  de  zavallı  kızcağıza  niçin  Hürrem  muamelesi  yapıyorsun?

Mesela  efendim  tutmuş  kızcağıza  mesaj  yollamış.  Sözde  aşkını  dile  getiriyor:

Karşında ben pervaneyem,
Sen şem-i tabansın bana...
Aşkınla ben divaneyem,
Sen afet-i cansın bana!


Cevr-u Cefa, Kahr-u Sitem,
Mir-i Vefa, Cür-ü Kerem...
Ben, ben değil fermanınem,
Sen şah-ı sultansın bana!


Zülfüne gönlüm bestedir,
Ahım göğe, peyistedir...
Canan, Muhibbi hastadır,
Sen derde dermansın bana...


Oysa  ne  gerek  var  böyle  ‘’  Acaba  şair  bu  şiirinde  ne  demek  istemiş’’  Türü  mesajlara.  Kısaca 

‘’  Ben  seni sevduğumi  da
Dünyalara  bildirdum.
Eğdirdun  kaşlarini da
Babani  mi  eldurdum ‘’

Dese  meseleyi  daha  basit  ve  kolay  bir  şekilde  anlatıp  zavallı  kızcağızı  yormayacak. 

Ama  Eser  bu işte…
******************************
Şimdi  şakayı,  şamatayı  bir  tarafa  bırakıp  ciddi  ciddi  iki  kelam  edecek  olursak.

Sevgili  Eser  ve  Sevgili  Buket !

Allah  sizlere  ömür  boyu  saadetler  ihsan  eylesin.  İnşallah  çok  mutlu  ve  huzurlu  bir  hayatınız  olur.  Allah  yolunuzu  açık  eylesin.  Her  ne  kadar  sürçü  lisan  eylediysek  hoşgörün.  Hakkınızı  helal  edin.

Ve  hiç  bir  zaman  unutmayın…

Her  ne  kadar  yazımda  biraz  espri  olsun  diye  ‘’Diğer  öğrenciler’’  diye  bahsettiğim  tüm  Tüm  öğrencilerim ! 

Hepinizle  gurur  duyuyorum.  Hiç  biriniz,  hiç  bir  zaman  ‘’Diğer  öğrenciler’’ olmadınız.
O da  işin şakasıydı.

RESİMLER
1-  Eser  ve  Arkadaşları  ‘’Yurdum  İçin  Değer’’  Projesi  kapsamında  Afyon  ili  Sinanpaşa  İlçesi,  Çok  Programlı Anadolu  Lisesinde  ( Çerçeve  içine  aldığım  kişi  öğrencim  ve  şu  an  itibariyle  branşdaş- meslektaşım  Eser )
( Dolma, Kalem Ve Eser başlıklı yazı Sami Biber tarafından 6.12.2016 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.