Şöyle geçmiş yıllarda görüp yaşadığım içinde bulunduğum ortamı bir düşünüyorum’ da bazı konularda şaşırıyorum.

Neden derseniz ilk olarak şunu söylemek istiyorum.

Bu gün birçok kurumlarda yahut çeşitli iş yerlerinde istisnalar hariç, belirli önemli mevkilere gelebilmenin ilk şartının, genelde toplum içinde güzel ve etkili konuşabilmek ve karşısındaki kişi veya kişileri hatta toplumları kendine inandırabilmekten kendini kabul ettirebilmekten geçtiğini düşünüyorum.

Bu şartlara haiz olmayan birinin, genelde önemli olan belirli mevkilere gelemediği insan üzerindeki liyakatin bilginin, çalışkanlığın bilgi birikimi fazlalılığının her zaman ikinci planda kaldığını görmüşümdür. Tabi’ ki, hakkıyla gelenler de vardır ve onlar konumun haricindedirler.

Evet, bence' de güzel konuşmak, karşındakileri konuşmalarınla etkileyebilmek bir meziyet bir güzelliktir. Bu meziyet her insanda olamaz ama bu yeter’ mi derseniz bence yetmezdir. 

Belirli makama getirilecek olan kişide, kariyer bilgi birikimi gibi meziyetlerin de aranmış olması doğrudur diye düşünüyorum.

Bu güne kadar çevremde çalıştığım iş yerlerinde gördüğüm kadarıyla, hep şunu gözlemişimdir.

Kim’ ki güzel konuşuyor, kim’  ki mecliste toplulukta güzel hikâyeler anlatıyor, güzel masallar anlatıyor karşısındaki kişi ve toplumları etkisi altına alabiliyor işte o kişiler, kendisinden daha fazla bilgi ve liyakat sahibi olan kişileri geride bırakarak, belirli mevkilere gelmekte hep ön planda olan tercih edilen kişiler oluyor.

Böyle kişiler çalıştığı kurum ya da iş yerinde belirli önemli olan üst düzey mevkilere makamlara getirilirken, bilgili çalışkan kişiler ise onun emrinde çalışan ağzıma almak istemediğim yazmak istemediğim bir deyimle sırtı sıvazlanan kişiler oluyor.

Peki, bu doğru mu?

Bence hiç doğru değil, evet bir insan güzel konuşabilmeli karşısındakini konuşması ile etkileyebilmeli toplum içindeki konuşmasını konuşması arasında anlattığı güzel konuyla ilgili hikâyeleriyle süsleyebilmeli karşısındaki toplumu dinleyen kişileri sıkmadan, söyleyeceğini söyleyebilmeli amma bunun yanında sorumlusu olduğu işinin’ de ehli olmalıdır diye düşünüyorum.

Kuru, kuruya hikâye anlatmak karşısındakileri kandırmaktan başka bir şey değildir diye düşünüyorum.

 

Kuru, kuruya yapılan bilinçsizce söylenen sadece dinleyenler hoşnut kalsın benden etkilensin, beni beğensin diyerek yapılan konuşmalar bana kalırsa yeterli değildir. Günü geldiğinde işinin geri gittiğini zeki çalışkanları tarafından aldatıldığını görebilir.

Aldatılmasının sonucunda yeniden süslü laflarla etkili hikâyelerle, bozulan işlerinin tamir edilemeyeceğini zor olacağını görür son pişmanlığın zararları karşısında çaresiz güçsüz kalabilir. İdarecisi olduğu kurum ya da iş yerlerini zor durumlara sokabilirdir.

Yine etrafımdan gözlediğim kadarıyla bir de şu hep ön planlara çıkan, kariyer sahibi kişileri arkada bırakıp onların hakkını yiyen tipler vardır’ ki onlar da Siyasete sırtını yaslayanlardır.

Hakkıyla gelenleri hariç tutarsam ki tutuyorum. Liyakat ve yeterli bilgi sahibi olmadığı halde siyasete yaslanarak önemli mevkilere gelenleri de görmüş tanımışımdır.

Tıpkı yukarıda anlattığım gibi bu şekil kişiler’ de liyakat ve çalışkan kişilerin sırtından geçinen onların sayesinde bulunduğu makama tutunabilen, yerine siyasi gücü sayesinde başkasının geçmesini engelleyen kişilerdir.

Bu tip kişiler bulundukları makamı adeta sülalesinden miras gibi görürler yenilere hatta kendinden daha bilgili kariyer sahibi kişilerin kendi makamına gelmesine engel olurlar.

Bunlar menfa atçı oldukça inatçı kişilerdir. Bunlar makamını koltuğunu bırakmamak için çalıştığı iş yerini kurum ya’ da kurumları zarara sokma pahasına siyasi gücünü kullanarak savunurlar.

Sizleri bilmem ama bence makam işgal edecek kişilerin belirli makamlara getirilmesinde biraz bilgi ve liyakat sahibi olması sadece gücüne ya da ağzı toplumu etkileyen süslü inandırıcı ya da güzel hikâyelerle konuşan kişiler olmamalıdır.

Evet, bence de kişiler üzerinde onlar da önemlidir amma, bir idarecinin sadece hikâye anlatan bir yönetici olması, bence akşam uykusuna hazırlanan çocuğu anlattığı masallarla uyutmaya benzerdir.19 Aralık 16

Ahmet Yüksel Şanlı er  

 

 

( Liyakat Bilgi Mi Yoksa Hikaye Ya Da Siyaset Mi Önemlidir başlıklı yazı Ahmet Yüksel tarafından 15.12.2016 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.