Zaman aşımına uğrayan koşullu bir sevda yine yanılmışlığın tahayyülünde bir zerreden yok iken farkım.

 

Damlalarla büyüyorum ve yorgunluğumu çalan ıslığında kar’ın saçma sapan sancılarla da örüyorum acının kazağını.

 

Üşümek ne kelime ya üşüyen sarmalında ölümün en aykırı buse mi olmalı olmazın oluru bir düş’e koymuşken başımı. Hadi, kesin; ne duruyorsunuz… Hele ki giyotin erbabı bir gülüş iken yüreğin asılı kaldığı o kimsesizlik coğrafyasında varsın haczedin siz de sancılarımı en azından duymaz ve görmez olurum lahitteki yalnızlığım kadar da aykırı bir n(r)ota iken, salkım saçak maruzatım hem fena mı olur: demlenirim densiz bir sessizlik iken yüreğin isi ve şatafatlı bir hükümranlık iken beşerin yazgısına denk düşen bir imge kadar sağaltılmış bir benlik iken konuşlu olduğum o düzenek.

 

Çıta yükseldikçe eriyor ayağımın altındaki buzlar: Artık nasıl bir ikilem ise…

 

Sonra da çözülüyorum ama çömez bir şiir kadar da karamsarım karla yıkanan benlikler umuduyla kirlerinden arınmayı beklediğim onca insana artık Tanrı nasıl bir rötuş yapacaksa…

 

Kuvözde adeta çocuk yarım belli ki çıkmam yarına zaten evveliyatı pek de önemsemiyorum, demek ne de yanlış bir tahakküm hele ki an’ı azaltan, yarını da mimleyen bir kaderin mensubu iken.

 

Kıvrak dokunuşları evrenin ve yarım kalmış sevdalar hele ki örselenen mahiyette bir ön yargı ise benliğiniz çoğunluğun nazarında.

 

Gök kubbede yetim kalmışlığı bulutların ve hava kar topladıkça uyutulmayı bekleyen o saf yanım: kestiremediğim bir varsayım aslında hayat denen mevzu:

 

‘’Nasıl alırdınız?’’

 

‘’Azıcık mutluluk kaldı mı elinizde?’’

 

Belli ki az sonra kapı dışarı edileceğim hele ki o mükellef sofrada hala beğenmediğim bir sunumu hak ettiğime dair bir inanç geliştirmişken soytarı tayfası yüce donatıların varlığına hükmeden Tanrı’nın nazarında artık nasıl bir gazaba uğrayacaksa.

 

Fay hattında nasıl bir çatırdama nakşediyorsa artık sanırım öfke erbabı bizlerin anlık bir teamülü yine tüm izdüşümüne evrenin binlerce acıyı sığdıramazken…

 

Hoyrat bir mevsimmiş yalnızlık ve nasıl bir yorgunluk ise yürek kibirden uzak sadece huzurun dokunuşuna hasret iken…

 

Biçimsiz vücutları var kelamın: bazen sağanak mahiyetinde bazense dondurucu bir soğuk yine yüreğin buzulunda hapsolmuş minicik bir serçe ve feryat figan benlik adeta damıtılmışlığı hüznün ve çöreklenmiş bir hasret yine anlam olmak kadar ehemmiyet arz eden sancılı bir var oluş iken çalmasını temenni ettiğim o buruk şarkı.

 

Şehrin tepelerindeyim bu gün ve sekizinci tepe olmaya da adayım bir maharet bellediğim yüreğin tefrikasında isli bir kalemde maruzat bellediğim tüm beyanımdan arda kalan o üç noktayı da koymuşken gece istirahata çekilmeden ben niyazlarımda diri tutarken sevgiyi ve umudu…

 

( Üşümek Ne Kelime... başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 9.01.2017 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.