Aykırı rüyalar
gördüğüne mi yansın gece,
Alevin ölümlü o titrek
ışığına mı tutsak düşmüşlüğü mü?
Yine de kadir kıymet
bilmişliğimin
Tereddütsüz şükrü mü?
O nazenin dilinde
şiirin
Hele ki kopup geldiğim
iklimlerde,
Gök kubbenin maruzat
bellediği bir imge mi
Sair kullanmadığım
hece?
Saçaklardaki sarkıt;
Ölümün çağrısında naif
bir tını belki de
Makber bildiğim bir
yürekte sere serpe serilmişliğim,
Yine de acısı çok yeni
Gömdüğüm düş(n)lerimin
konuşlu belleğinde,
Zehir zıkkım olmuş iken
yaşadığıma tek kanıt.
Boyalı yüzlerinde çengi
oynatan süs bebekleri,
Aşkın nüansına dair tek
reçete mi
Debdebeli aşkların
isyanı?
Hele ki tüm çetrefilli
beyanatı bilinmezin,
Kopup geldiğim kırık
yüreklerin dahi
Makber bellediği izafi
bir kodes;
Ansızın sızan bir el
gördüm mü uzaktan,
Dilimde saklı bir
miadın dolmasını beklerce
Elden ele bir lades
yine
Demediğime yanıtın
özrü,
Haznemde ise koca bir
yarık.
Zalim bir imgenin
tetiği çekili:
Haylidir düş pazarına
düşmüşken yolum,
Bin bir nidaya esir
edildim ansızın,
Yüreğin küpeştesinde
dikili sancak
Aryalar söylüyor sevgi
simsarları.
Bölünmüş bir sayıyım
Girdabında aşkın,
Hatta defolu bir
sitemim eşrafın nazarında:
Tövbe edip binlerce
bozduğum yeminlerin de
Şeceresi yine yüksek
makamın nazarında,
Tüm beyanatlarım kadar
da tevekkül eylediğim bir miadı
Doldurmaya ant içmişim
adeta.
Üstelik çömeldiğim bir
zemin yine,
Densiz de bir sağdıç
Yazmayı boykot etsem de
kendimi alamadığım
Ölümlü bir düş’üm altı
üstü,
Kıyamet kopsa uyanmam
misali,
Sevgiye doyamadığım o
kerrat cetveli,
Çarpa çarpa aşkın
tokadını,
Bölüne bölüne hece
misali her yorgun tümcede,
Batılın ikrarı tüm olup
biten.
Tek hanede ve tek
fiilde;
Hadi sen de gül,
dercesine yorgun beyanım,
Meylettiğim mi hüzün yoksa
Tokadı mı yediğim?
Yine çarçur etmeye doyamazken
hayatı,
Belli ki en soytarı
tayfasıyım
Yürekte büklüm büklüm
sair duygunun,
Sefil tınısında ölmemek
adı
Rükû eden bir gölge
iken tüm ifratım.