En minik tebessümde saklı acıdan uzak bir nota kadar da sitemkâr bir naz iken yalnızlık ve büyüdüğüm topraklarda kanayan bir iç ses kadar da aşikâr; kâh şiirden damlayan kâh göğü boyayan göz yaşı.

 

Hayli nazlı bir ırmak insan ömrü ve hayli kaygan bir zemin yine çatık kaşlı bir kelamda sırdaş bildiğin bir imge kadar da sahtekâr.

 

Yüzü ve gözü olmayan şarkılarda, kırık güftesinde aşkın ve o yorgun ırmağında hele ki müptela isen hayata ve sevdaya…

 

Gidip gelmelerle geçmiş bir ömür ve mayası yine sevgi, haznesi yine karman çorman biraz da nifak sokan dolduruşu sitem yüklü söylemlerde peyda olan onca tahakküm yine sırtlanmakla boşaltmak yükü ve bilumum anlamsızlık yüreğin yongasına biçilmişken değer ve de payidar kalacak kıblesi manevi bir dokunuşta, sırasız bir ölümde biraz da çalkantılı bir denizde, yosun tutan gözlerin deminde çaldırdığım yaşama sevincim, kırık bir rahlede esir tutulu sayısız metin yine yürek sesinin nidalarına sığdırdığım sevi dilinde artık hangi rötuşsa bir dokunuşla yok olmaya aday belki de noksan bir benlikte ansızın doğmaya meyilli yine urgan bir yetide, boğulmalara doymadığın şehvetinde yaşamdan nemalandığın…

 

Sözcükler üredikçe, yürek yaş(s) aldıkça, nirengi noktasında sevdanın, buğulu bir ses yine hâsıl olan o kelamda, artık hangi hece ise sona meyilli, hangi sıra dışı serenat ise geceye anlam ve tat katan.

 

Doğurgan üzünçler, devingen notalar, körelen vicdanda yer bulmak adına sevgi denen pınarda ve derken nükseden sırasız ve sayısız bir hicranın anlık kaybında artık her nasılsa ayrık otu olmak bir bukle de olsa nasiplenmek adına sevgiden ve mutluluktan…

 

Adı olmayan duygular ya da isimsiz türemeyi mesken edinmiş insanoğlu ve derken her sevdada çapanoğlu her yarada saydam bir bant vazifesi gören çatallı sesi kederin; yine kadere çalım atmayı vazife bellemiş, yüreği hepten yaralı bir ceylanın özlemi iken hür bir yaşam tıpkı insanoğlunun çaldırdığı masumiyette biten bir coşku yine tükenmez yine sıra dışı ve hep de umuda dönük başı.

 

Sesler kayıp coğrafyaların aryaları adeta hele ki ses etmeden seviyorsan ve dokunmaya kıyamadığın mabedin çengelli iç sesinde artık hangi imge ise seğirten bir tümceden bir yüreğe üstelik mutluluğu çoktan çaldırmış ve ömür henüz sonlanmadan, hoyrat bir rüzgârda biçilen ekinler kadar da randıman yüklü iken gönül bahçesi.

 

Süzülen bir gözyaşı üstelik esir tutulmuş bir yürekte, esefle kınanırken sadece sevdaya dokunmak iken yürekten geçen hem de sessiz bir tezahürat yine yorgun tayfası imlerin, bin bir sancıya delalet o gün doğumunda baş vermişken ışığın tınısına âşık ve yorgun bir derviş kadar da cafcaflı yaşamlardan uzak ve münasip bir tenhada yorgunluğunu giderecek bir sureye sığınıp da şah damarından yakın o inancın kudretine ölmeyi vazife bellemiş.

 

Gölgeler dalya dedikçe, şeytan ahkâm kestikçe ve bilinmedik bir dokunuşta iyileşen yaraların da haylice dokunaklı türküsü tüm kaybolmuşluk iken haraç mezat satılan ve tümlenen benlikte bir ayraç vazifesi yaparken aşka âşık bir yürekte, sevdalı bir ninniye başını yaslamış da yankısı uzaklara erişen ve Hakk nazarında bir hutbe kadar da kutsal iken iç sesin bağlamasında, yürekten yüreğe nakşeden ve derken indinde yorgunluğun miadı dolan bir ömrü de payidar kılacak.

 

 

 

 

 

( Hayli Nazlı Bir Irmak İnsan Ömrü... başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 12.01.2017 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.