Yaşadığımız bu dünyanın içinde, kendimize yeni dersler almak gerekirse elimizden geldiğince yanlış olan dersleri de düzeltmeye geldik dersem umarım hatalı söz söylemiş olmam. Hayat bize bir okul, bizler onun öğrencisi olarak, ruhumuzu içine engin güzelliklerle doldurmadan, başkalarının boş olan gönlünü ruhunu doldurmamız hiç te mümkün olmayacaktır. Güneş doğarken içinde olan kendine verilen enerjisi ile dolu olduğu için, içindeki ısıdan bizlere sınırsızca ayrım yapmadan vermektedir. Yoksa biz insanların gönlünde sakladığı güzellikler gibi içindeki ısıyı saklasaydı güneş hepimiz ısıtmadan donardık, burada ne demek istediğimi umarım anlatmış oldum. Doğruları öğrenmeye aday akıl ile deneyerek yanılmayı seçmeden, sadece doğru bilinen bir kuralı baz almak onu hayatımıza geçirmek ve öylesine yol almak, hayat dershanesin de okulunda dersimize çalışmadan sınıfta kalmamıza yarar sağlayacaktır ancak. Hayat okulu yanılma öğrenme, yanlış olanın karanlık derinliklerine hakkın gözlüğü ile inerek, onu imanın Nur Kur’an’ın nuruyla aydınlatmadan doğru olanı bulmamız mümkün hiç de değil.
Gerçi bu hakkın
gözlüğü hatta imanın Nur Kur’an’ın gözlüğünü takarak bakan pek olmazsa da, belki
bir yerlerde bakan onunla görenler elbette vardır. Belki de insanın kolayına
geleni seçtiği için böylesine, zahmet ve sorumluluklarla dolu olanı seçmemesi
bu yüzdendir. Lakin bunu seçmeyen toplumlar, yapay gündem mutluluklarla nefis
ve şeytanın elinde oyuncak ya da kukla olmaktan da kurtulamazlar, bir adım
ileriye de adım atamazlar bunu da bilmek gerekir. İnsanın hayatını kendisini sorgulaması
gerekir, ara sıra masaya yatırarak kendini hayatını bakış açısını gözden
geçirmesi ne yaptığını neleri yapmadığını, eksikliğini görmesine olanak verir. Yaptıkların
doğruyu kendine mal ederken, yanlışlarını başkalarının üstüne atarak, bir kenara
çekilmek kişiye bir yarar sağlamayacaktır, kendini kandırmasından öteye gitmeyecektir.
İnsanın kendine, kendini anlatması hatta anlatırken kendini dinlemesi, meydana
çıkmayan saklanan hatta çıkmaya korkan kendisini ortaya çıkarmasına sebebiyet
verir.
Bu anlatılmlarla da
kendini ortaya çıkararak bulduktan sonra, toplum için yapması gerekenler nedir
onu da bularak ortaya çıkarması hayata geçirmesi gerekir. Bu kendimizle barışık
hoş yaşamak adına kendimize vereceğimiz, bir ödül olarak görmek ve bu
doğrultuda çalışmak bizi diri genç tutacaktır. Düşüncelerimizi anlatırken
karşımızdaki insanların düşüncelerine, pranga vurarak önemsemeyerek bir anlayış
içinde olmamız, bizi yarı yolda yıkılmış bir birey olarak bırakacaktır. Yaptıklarımızı
kendimizin eseri olarak görmek yerine, el ele gönül Gönül’e birlikte meydana
getirdiğimiz eserler olarak görmek ve topluma mal etmemiz, bizi daha onurlu ve
başarılı kılacaktır.
Öz benliğine bir
insan tek başına sahip çıkmak yerine, toplumun öz benliğine sahip çıkması hem
kendini hem de toplumu, yükseltecek bir olgunlukla hayata geçirmek ona
sarılmak, sarılanların yanında olmak tevazudur, bunu budalalık olarak
söyleyenler çıksa da, onlar sadece kendi çıkarlarını düşünen acımasız despot
zalimler olmaktan öteye gitmeyen, düşüncesiz insanlardır. Kendine değeri sen
değil, yaptıklarınla taşıdıklarınla verdiklerinle karşındaki insanlar
vermedikten sonra yapay suni değerler birer sabun köpüğü gibi anında sönmeye mahkûm
olacaktır. İyilik güzellikle yalan bir arada olmaz, yalan iyiliği öldürdüğü
gibi, iyilikte yalanı öldürür götürür. Hangisi kalıcıdır derseniz ebetteki ”iyilik”
derim kalıcı olan. İsterseniz bir nefeslik ara verelim daha sonra kaldığımız
yerden devam ederiz kardeşlerim. Selam ve dua ile.
Mehmet Aluç