Lise öğrencisi iken okuldan geldiğimde, annem bana yiyecek bir şeyler hazırlardı. Zaman zaman
annemin hazırladığını beğenmez. Ben bunu yemem diyerek bir de surat ederdim.
Bu duruma kadıncağız çaresiz kalır çok üzülürdü. Yeni bir şeyler yapmanın telaşına girerdi. Şimdi
duyduğum nasıl bir pişmanlıktı. Zavallı anneciğimi yaptığım kaprislerle boşu boşuna üzmüşüm. Ah
şimdi onun yaptığı o güzel yemeklerden olsaydı. Şu halime bakın, o yemek beğenmeyen çocuk şimdi
bir tas çorbaya muhtaç olmuştum.
Aslında iyi bir çocuk, iyi bir gençtim. Ancak gençlik çağınının halleri malum. Arada böyle annemi
üzdüğüm olmuştu. O zaman bunun farkında bile değildim. Oysa şimdi kendi kendime o kadar
kızıyordum ki...
Analık öyle bir şey ki; "Dünya yüzünde; yavrusuna kıyan hiç bir canlıya, analar kul hakkını helal
etmemiştir. Bu acıya susan, onaylayan bir vicdanın nasıl bir mazereti olabilir, bu nasıl bir dünya
korkusudur bu nasıl bir mide sorunudur ?
Daha hayatlarının baharında; genç çocukların öldüresiye dövülmesini hangi inanç destekler ? Niye
ister bazı insanlar, çocukların böyle ölmesini?
Sadece ölenler değil ya yaşayan ruhların bedenlerinde kaybettikleri evlatlarına akıttıkları
gözyaşları ne olacak ya onların yüreğinde ki acılar, kocasını, babasını, kardeşini, akrabasını
kaybeden bu insanların beden ve ruh acılarının bedelini kim ödeyecek?
Dünya tarihinde; ülkesini yok etmek için saldıran düşmana da kınalı kuzusunu göndermekte tereddüt
etmeyen ve vatan sağ olsun diyecek kadar da sevgisinde dirhem olan yine analardır." (Kaynak Olcay
KASIMOĞLU, yaşamak güzeldir anne)
Ah güzel anacığım! Başıma gelenleri hissetmiş miydi acaba? Beni bu halde görse ne hale gelir, nasıl
üzülürdü. Üzülmek ne demek, ölürdü, ölürdü...
Bu nasıl bir vahşet? Bu nasıl insanlık dışı bir şey? Ey Evren Paşa neyi eğri, neyi doğru yaptın sen?
Gençlere yapılan bu işkencelerden haberdar mıydın? Haberdar olmasan kaç tane genci "İbret olsun
diye astırdım" Der miydin? Hatta sırf idam edebilmek için yaşlarını büyütür müydün? Yerinde rahat
mısın şimdi? Kemiklerin sızlıyor mu? Cezanı çekiyor musun?
Hiç düşündüm mü Evren paşa "Bir çocuk, düşmanlık görerek yaşarsa savaşmayı öğrenir. Bir çocuk,
adalet ilkeleri çerçevesinde yaşarsa Adaleti öğrenir. Bir çocuk, aşağılanarak yaşarsa utangaç biri
olarak yaşamayı öğrenir." Çok şükür ki biz öyle bir nesildik ki ne senin adaletsizliğine, ne bizi
aşağılatmana ne de düşmanlığına boyun eğmedik. Düşenlerimiz düştü, ama çoğumuz halen dimdik
ayaktayız.
İşte senin bir uzantın Fetö (Fetullah GÜLEN) bak iblis ülkeyi ne hale getirdi. Senden otuz-otuzbeş
sene sonra Memleketin başına bela oldu. Halen de faaliyetlerini sürdürüyor. Zamanında seni SIZINTI
dergisinde "Ne var ki, yıllardan beri, binbir saldırı ile rehnedar olmuş bir bünye, böyle hemen bir
mualece ile iyi edilemeyeceği de muhakkaktı. Daha köklü ve daha gönülden bir hareket gerekliydi ki,
milli bünyeyi kemiren yıllanmış seretanlar berteraf edilebilsin.
Ve, işte şimdi, binbir ümit ve sevinç içinde, asırlık bekleyişin tuluû saydığımız, bu son dirilişi,
son karakolun varlık ve bekasına alamet sayıyor; ümidimizin tükendiği yerde, Hızır gibi imdadımıza
yetişen Mehmetçiğe bir kere daha selam duruyoruz." Diyerek seni nasıl desteklemişti.
İşte şimdi sen yaptıklarınla bizlerin, Türk Milletinin gözünde onun gibi bir sıfırsın. Ve o talimat
verdiğin ana kuzusu mehmetçiklerin hiç bir günahı yok bunu da biliyorum. Ama asıl şerefsizler, zaman
zaman senin söylediğinden de daha öteye giden hain subaylar ve sivillerdir.
Bir müddet sonra bakkal amca o küçücük odaya, elinde bir tespiyle geldi. Mecalsiz durumuma rağmen
aç bir kurt gibi yiyeceklere saldırdım. Nasıl yediysem bir ara başımı kaldırdığımda bakkal amcanın
hayretle beni izlediğini gördüm. Utanmıştım. Demek halen bazı duygularımı kaybetmemiştim,
İnsanlıktan çıkmamıştım. Ağlayıp, utanabiliyordum.
Elli beşinci bölümün sonu
Mehmet Fikret ÜNALAN