Karısıyla konuşmasına devam eden Emin efendi - Birazdan köy misafirhanesinde, köyün kadın ve erkekleriyle toplanacağız, bizde bir yol hava alalım, otura, otura sıkıldım, biraz ayaklı-yalım hanım, yol boyunca konuşuruz hem. Merdivenlerden aşağı indiklerinde, dayanamayan Ayşe hanım - Aman bey, bu gece burada sakın ha yatmayalım, merhume bacımın, rahmetli eniştemin evinde yatalım. 

Başıyla olur hanım diye tasdikleyen kocası - Hanım, eniştem dedin de; Ya, malı mülkü diyorum, oldukça da iyiymiş, satılacak ne varsa, ona göre hareket eder, Nilgün'ü de okuyabildiği yere kadar okuturuz, Eee hanım, Allah kimine verir, kimini de bizim gibi süründürür. Bunca yıldır evliyiz, bir çocuğumuz bile olmadı, gerçi  seni pek çok kez kısır diye suçlamıştım, meğer kabahatli benmişim ya! Hastalık işte, kısırlık denilen illet beni bulmuş ne çare. Kasabadan şehre, randevu evind
en mi bel soğukluğunu kapmışım, iş gereği devamlı hareketsiz oturduğumdan mı yoksa ayakkabı tamirinde kullandığım o solüsyonlardan mı?

 Ne dersen, nasıl kızarsan kız hanım. Cahillik işte tedavi olmayınca, senin zorunla doktora gittiydik, sende duymuştun, doktorun dediklerini pek anlayamayıp birbirimizin yüzüne utanarak nasılda bakmıştık . Doktor efendi - Kanallarda  tıkanma mı, spermin hareketliliğinde azalma mı ne olmuş, falanda filan, aklıma geldikçe zıvanadan çıkıyorum! 

Ayşe hanım - Ya adam, diline mi vurdu ne? Beni onca suçladığında, seni hiç terk edip, köyüme çekip gittim mi, ne yapalım? O kadar tedavi oldun, buda Allah'ın bize biçtiği önüne geçilmez-imiz! Kimine Yüce Yaradan 6 evlat verir, kıymetini bilmez kimisini de evlat kokusuna hasret bırakır! Bacıma 2 evlat verdi. O hem kocasını, hem de büyük kızı Nilüferi kendisiyle beraber kara toprağın koynuna sokmadı mı? İ
şte bu da onların alın yazgısı, dönülmez kaderleri değil mi? Bakalım bizlerin ölümü ak mı, yoksa kara mı olacak, Emin efendi? Nilgün bize yüce Allah' dan gelen bir lütuf olamaz mı? Bu küçük kıza anne, baba olmak, ahiretimizi belkide sağlamlaştırma-mızı sağlayacak, ne biliyoruz ki! Hadi sallanmayalım, daha cenazeler morgda, oradan gasil-haneye, velhasıl uzun yorucu gün bizi bekliyor, senin aklın fikrin ya el alemin malı mülkünde yada çoluk, çömleğinde diye geçiren Ayşe hanımın yüzü yeniden asılır. 

Karısının yüzüne bakmadan konuşmalarına devam eden koca - Caminin imanı köy kahvesinde gençlerle dini sohbet yaparken selamlaşmıştık, köyün ağaçlıklı meydanında o arada bana - Ve aleykümselam Emin efendi, cami hoparlöründen ben anons ederim, köy halkı misafirhanede toplaşır, işlerinizi inşallah halledersiniz lakin bu ne acelecilik, daha  merhum ve merhumelerin cenazeleri toprağa bile değmedi deyince. Emin efendi karısının kendisine kızdığını fark ederek - Tabi hocam tabi dedim, zaten bir yerlere gittiğimiz de yok dedim ama hanım, sende birazcık anlayışlı ol, ''Bal tutan parmağını yalar'  Sonuçta kızı himayemize alacağız, analık babalık edeceğiz. Neyse, bunlar sonraki düşüneceğimiz konular. Dur bir hele! Satacağımız büyük ve küçük baş hayvanları, takla güvercinlerini kimler alacak, cenazeleri kaldıralım, üç beş güne kadar da onları satıp savalım, biliyorsun ben çalışmadan duramam. Aklıma gelmişken, ördekleri, horoz ve tavukları kasabaya götürürüz. Kileri, zehirli haşerelerden, farelerden ilaçlayıp, havalandırmak lazım, bakliyat, un bulgur, sebze kuruluklarını  vs. yerleştirelim hele, bizim burada neredeyse bir haftalık işimiz var. 

Ayşe hanım - Acımdan aklım şaştı, senin doğrun, sana göre mi? Hoca bile anlamış senin ne mal canlısı olduğunu be adam, 3 tane can göçük altından çıkartıldı da defnedemedik bile, ortalık yerde acımız dururken, kasabaya horoz mu tavuk mu götüreceğim-izin, halen bunun pazarlığını mı yapıyorsun. Köyde bir haftalık işimiz var deyip ne kendini  nede beni şartlandırma, sık, sık gelmekte fayda var, kimin dost, kimin düşman olduğunu acele etmede bilelim. 11 Yaşında ki  küçük kızı eve kapatma (küçük gelin) yapacak kadar mal, maşat için gözü dönmüş akrep bu akrabalar. 
( Nilgün Takla Güvercini 2. Bölüm başlıklı yazı GülsenTunçka tarafından 16.01.2017 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.