Kahpe derdim her zaman dilden ama yine onunla yattım kalktım
Dilimde tekerlemeleri hep güzeldi, çiçekler kadar taze!
Daldan dala atladım durdum hep acımı erteledim sadece
Güneş aynıydı ay dolunaydı ırmak akar selleri isyankâr…
Karınca bile olamadım temizlikte her adımda günahkâr
Karanlıklarım fantezim oldu yüzümün atarken beti benzi
Yamaçlara düşen ayaklarım yürürken görünürdü batağım!
Sığınacak yer aramadım: Ne üstümde çatıdan eser vardı
Nede sonsuzluğa hükmedecek kadar içtence seven yar vardı!
Gülmek mutluluktu ağlamak kuraklıktı bu ne kötü ayardı
Sanki sallanırsa sandalım, saçlarım, bayrağım hep huzurluydum…
Masaldı kesin ama kanmaya her an hazır, esarete nazır
İçkisi, eğlencesi yetiyordu oluyordum ya çok bahtiyar!
Yalnızlık bakidir diyordum durmadan kim kendini kandırmıyor
Teselli buluyordum mutsuz sonlarını gördükçe her köşede!
Sahip olmuyordum hiç bir şeye bağlanmak demekti efsanesi
Kendine gelmeyen sarhoş gönlümün doğasındaydı viranesi
Yaşlanıp da karşılığını bekleyen bedelin hikâyesiydi…
Bakıp da halime özeniyorlardı dert tasam hiç yokmuştu ya
Gülüyordum ama her gece sıkıntı sarıyordu uykularımı
Her geçen gün artan doyumsuzluğum sarıyordu kuytularımı
Uzun havalara benzerdi söyleyip dinlerken türkülerimi
Şekersiz unsuz tuzsuz, hayatım maden suyu tadındaydı işte…
Herkes gibi çalışıyor yiyor içiyor halk içinden biriydim
Har vurup harman savururken kazancımda yoktu hiç bereketim!
Tenime dokunsa, özlediğini söylese, bu aşk ile diriydim
Kılıktan kılığa girmiş ruhum çoktan yitirmişti bekâretim
Özgürlüğümün meşalesi hiç sönmeyecek gibi geliyordu
Kimseye kul olmadığımı düşünüp yüreğimi eğliyordu…
Oysa hepsi yalanmış anladım son hazan yaprağım düştüğünde
Kurumuş dallarım anladım yaşamın kulluğunu yeğliyordu!
İlk defa ölümümü düşündüm soğuk ve karlı bir kış günüydü
Titremedik tek yerim, yanmadık derim, neredeyse yok gibiydi
İlk defa birinin sevgisine imdat ettiğim günün hüznüydü!
Beni toprağa-dünyaya bağlayan yerinden koparan dibiydi
Bağlanmayacağım dediğim arsız gururum da iflah olmuştu…
Bağımsız ne olabilirdi ki? Benliğim deprem şokuyla dolmuştu
Bütün felsefelerim yangında kül olmuş yüzümü soldurmuştu!
Beni sonsuzluğa bağlayan dünyadan koparan rahmet eliydi
Bir rüyaydı sanki Ömer’in celallenmesine benzer bir durum!
Cemaline baktıkça nurunun değişmişti birdenbire huyum
Cennet döşenmişti her an üzerinde gezip durduğum uçurum
Sanki ana rahminden düşmüş bebeğin ilk ağdında dirilmiştim…
Saffet Kuramaz