İşinde yorulan bir anne eve geldiğinde evinin işleri ile
uğraşmaktaydı. Günün yorgunluğu, aklında bitmemiş işleri, planları ve hayalleri
ile akşam yemeğini hazırlıyordu. Tam o sırada kapı çaldı. Okuldan oğlu
gelmişti. Öyle heyecan içindeydi ki gün içinde biriktirdiği ne varsa bir
çırpıda annesine anlatmak istiyordu. Yetişmesi gereken işlerini bıraktı anne
oğlunu dinledi. Beden dersinde ne olmuştu, İngilizce Öğretmeni ne demişti,
öğlen yemeğinde ne çıkmıştı, arkadaşı ile nasıl da satranç oynamıştı. Hepsini
öğrendi anne. Düşündü içinden. Bir beden dersinde ne olabilirdi ki en fazla. Ne
önemi vardı tüm bunların, ocakta pişmesi gereken yemeğe yetişmeliydi oysa. Ama
yavrusunun heyecanını bastırmak istemedi. Tüm gücüyle ilgili göründü. Çocuklar
anlar mıydı yapaylığı? Anlamaz olur muydu? Kendi çocukluğundan biliyordu.
Bir fırsatını bulup mutfaktaki işlerini halletti. Çamaşır
katlamaya geçip oğluyla sohbete devam etti. Uzmanlar “Çocukla iletişim kurarken;
başka bir işle uğraşmadan direk çocuğa odaklanın” demiyor muydu? Hayır hayır
bunu kendisi söylemişti yaptığı toplantılardan birinde velilerine. İşte! Yine, olması gerekenler ama
gerçekleştiremedikleri arasında sıkışıp kaldığı düşünceler arasında kaldı. Oğlunun
kahkahası ile sıyrıldı bu düşüncelerinden.
-‘Anne, o pantolonu
ters katlıyorsun!’ diyerek gülüyordu oğlu.
Anne de katıldı. Hep birlikte abartılı kahkahalarına devam
ettiler bir süre. Bu anları seviyordu ikisi de. Çılgınca gülüp anlamsız şekillere
giriyordu bedenleri. Bir süre sonra çocuk odasına geçip oyuncakları ile
oynamaya başladığında anne kendi iç sesi ile baş başa kaldı. Yapmak
istediklerini geçirdi aklından önce. Ardından gün içindeki gerekli gereksiz tüm
konuşmalar zihnine üşüşüverdi annenin. Kendini mutsuz ve gergin hissettiğini
fark ettiğinde sıyrıldı düşüncelerinden, işlerini yapmaya devam etti. Oğlu
televizyonu açmış çizgi film izliyordu. Katladığı çamaşırları yerlerine
yerleştirmek için odadan odaya dolaştı bir süre. Banyoyu temizledi. Masayı
hazırladı. Bir süre dinlenmek ve oğlunun çizgi film izlemesine katılmak için koltuğa
uzandığında kapı çaldı. Eşi gelmişti, yine elinde market poşetleri ile, evdeki
bu anı seviyordu. Eşinin eve eli boş gelmemesi ile çok gururlanıyordu. Çocukken
babasından görmediği bir eylem, kendi aile hayatında güzel bir alışkanlığa
dönüşmüştü.
Hep birlikte sofraya oturduklarında oğlan yine başlamıştı
anlatmaya. Artık bildiği hikayeleri ikinci kez dinlemenin rahatlığı ile anne
yemeğini yemeye koyuldu. Arada oğlunu yemeğini bitirmesi için uyarmayı da ihmal
etmeden.
Yemekten sonra herkes bir köşeye çekildiğinde oğlu ödevleri
için yardıma istemeye gelmişti yine annesinden. Biraz uğraş çokça sinir harbi
eşliğinde ödevini bitirdiğinde anne uyku saatinin gelmesinin rahatlığı ile
bilgisayarının başına oturdu ve yazılarına devam etmek istedi.
-‘Anne, seninle
harfler konusunda konuşalım mı baş başa’- diyen oğlu, minik eliyle annesinin omzuna dokunuyordu.
Birlikte yatağa geçtiler. Alfabedeki 29 harfi saydılar. Annesi
okuma ve yazmanın nasıl gelişeceği konusunda örnekler anlattı. Sömestr tatilinde
günlük ve hatıra defteri almayı teklif etti oğluna. Günlük ve hatıra defteri
nedir ne işe yarar uygulamalı anlattı ona. Sonra oğlunu öptü. Uyumadan önce
bunlarla neler yapacağını düşünmesini istedi. Işığı kapattı. Odadan ayrıldı.
Bilgisayarın başına geçtiğinde ne yapacağını biliyordu. Yeni
bir sayfa açıp, şu an son cümlesini okuduğunuz yazıyı kaleme almaya başladı.
DİLEK SÖYLEMEZ
17 Ocak 2017
(İlk defa bu tarz bir şey yazıyorum. Yorumlarınız pek kıymetli benim için)