Neden Kerbelâ:

Tarihe ismi geçen olayı çoğumuz az, çok bir yerlerden duymuştur. Özetle, Irak ta bulunan Halife Muaviye vefat edince, yerine hanedanlık hırsına kapılan oğlu Yezit geçer ve hemen ardından bütün İslâm şehirlerin valilerini kendisine biat etmesini “Emir mahiyetinde” haber salarak her birini tehdit ederek muhtıralı mektuplar gönderir. Bu olayı Hz. Hüseyin (Ra.) Efendimize de irtihal edilerek sizlerin de yezide biat etmenizi haber etmiş derler. Bu esnada başka Irak şehri olan Küfe valiliğinde Hz. Hüseyin Efendimiz yanlarına çağırarak, “sen bizlerin yanına gel; buranın valisi ol ve hepimiz seni Halife bilelim derler. O’ zamanın ileri gelenleri, durumun için de farklı oyunlar döneceğini sezdikleri için, ”Ey Hüseyin gel sen onların yanına gitme!” Derlerse de, Hüseyin efendimizin “Ben kaderimi yaşayacağım ”der ve kararından vaz geçiremezler. Çünkü Muaviye oğlu Yezit, babasından kalan saltanatın “halifelik adı altında” yabancı Zalim Kral, hükümdarlar gibi, önceki İslâm devletini idare eden Halife efendilerimizin Devlet yönetim geleneğinden çok uzak bir biçimde, hanedanlık kurmak istediğini iyi bildiği için, Hüseyin Efendimiz kararında asla vaz geçmez ve Küfeye gider. Fakat Hüseyin efendimizin aslında, liderlik diye bir amacı yoktu. Yezit ‘in bin kişilik ordusu kaşısın da, yanlarında kendi yakınlarından oluşan Aile akrabaları ile yetmiş iki kişilik hepsi bir gruptan oluşuyorlardı ve birkaç yakını hariç hepsini “ Kerbelâ” denen beldede vahşice Kadın, Çocuk, Yaşlı demeden, Hüseyin efendimizin taraftarlarını çölde abluka içine alarak, onları acı bir şekilde zalimce, perdey pey Şehit ederler.

-Yakın tarihteki, benzeri “Kerbelâ” olayları:

Dünya üzerinde ne kadar Müslüman varsa, her bir topluluğun bulundukları yerel devletlerin “yanlış algılarla,” İslâm düşmanlığı yaparak, kendi öz vatandaşlarını sırf Müslümansın diye, acımasız zulümlerle, ötelenip baskı altına alarak etnik bir temizleme politikası yürütüyorlar! Bu nedenle bizde diyoruz ki, “Bizlere her yer Kerbelâ”   çünkü içimizdeki, Yezidin tohumundan süre gelen bu, Müslüman görünümlüler yüz yılı geçkindir; kurmuş oldukları yerleşik düzen içindeki illegal terör örgütler ile iş birliği yaparak, bizim Müslüman vatandaşlarımızın iki bin yıllarından evvel geçmiş yakın tarihi bilenler, ne çileler çektiğimizi hatırlarlar… Günümüzün Kerbelâsı haline getirilen, yanı başımıza da ki, Orta doğuyu mu desek, Afrika’yı mı desek, orta Asya da Afganistan, Pakistan, Hindistan mı desek, Uzak doğuda, Miayammer, Cin, Doğu Türkistan, Moğolistan. Kuzeyde, Rus ya ve yandaşı olan Türki Cumhuriyetlerin içinde ki Komünist kökenli, Devlet yöneticilerin kendi Müslüman halkına yaptığı baskıyı mı desek… Yoksa Batı ve A.B.D ülkelerindeki, tek suçları Müslüman olmalarından dolayı, kendi devletleri ve ırkçı despot halk kesimleri tarafından, ikinci, üçüncü sınıf İnsan muamelesi görerek aşağılanan ve fırsat buldukları yerlerde tartaklanıp öldürün Müslümanlarımı desek! Acep daha hangi birini saysak?…

Dünya coğrafyasındaki her yerde, mazlum Müslümanların akan gözyaşı ve kanları var!.. Bunların suçluları ilk görünüşte, bağlı bulundukları yerel Devlet ve dini otoriterlerin ileri gelenler ve İslâmi fobi düşmanlığı yapan kitleler görünse de asıl olan mesele, Müslümanların başıbozuk; her biri bir yerde, bölük pörçük ve gerçek İslâm’ı temsil etmeyen, Devlet iradesindeki dışa bağımlı ve saltanat düşkünü liderlerin oluşundan kaynaklanıyor. “Zayıf olanlar her zalimin karşısın da, ezilip eriyerek yok olmaya “maalesef her zaman ve her yer de” mahkûmdur!”

-İslam’ın evvelki tarihi aslında, nice tekerrür eden Kerbalâları anlatıyor:

Uzak tarihin geçmişin de, hep böyle süre gelen örnek olaylarla doludur; güçlü olanlar zayıf olanları ezip tarihten yok etmeye çalışmışlardır! İslâm tarihimize biraz geri dönüp şöyle bir kısadan ibretle bakmış olursak, bütün Peygamberler (As.) ümmeti ile birlikte yaşadığı devirlerde, hep bir kısım karşıt görüşlü hükümdarlar ve toplumlarla “istemeyerek ”zaman, zaman çatışmışlardır. İnsanoğlu çoğu yaşadığı beldelerde, Peygamber (As.) ve onlara bağlı “O’ zamanın” Müslümanlarını, ne eziyetler göstererek işkenceler sonrasın da O’ Mübarekleri” zalimce katletmişlerdir. Maalesef… Olayların geçmişteki görünmeyen gerçek yüzünü Tarih böyle anlatıyor. İşin tuhaf yanı ne hikmetse, genelde en vahim olaylar, Peygamberlerin (As.) ve Mübarek zatların bir zamanlar yaşadığı coğrafyalar üzerinde yoğunluk oluşuyor; şimdiki günümüzde, bir başka çeşidi ile aynısı tekerrür ediyor. Mazlum İnsanların dostu (dinli, dinsiz olması fark etmez) yalnız Cenab-ı ALLÂH’tır! Bu mazlum insanların ahı, bu zamana kadar hiçbir zaman yerde kalmamış; O’ zalimler enenin de, sonunda bu dünyada kısmen de olsa; mutlaka ibreti âlem için cezalarını Kadir Mevlâ’m vermiştir! Bu nedenle anlaşılıyor ki, garip Müslümanların ahını alan zalimler yaşadığı topraklar üzerinde lanetleyici bir tesiri kalmış ki, buralarda yaşayan toplumlar tarih boyu devamlılığını sürdürüp te huzur bulamamıştır! En iyi dönemini de, bu coğrafya hakları Osmanlı zamanında biraz huzur içinde yaşamışlardır.

-Neticede:

Olayların sonu, hangi ülkelerin durumu nereye varır. Ve Hangi devletler tarihten “eskiden olduğu gibi” bir şekilde yok olup gider. Çünkü cahil aklımla ben, orasını hiç bilemem de; fakat bizler açısından (doğruysa eğer) rivayet edildiğine göre, Hz. Hüseyin Efendimiz Kerbelâ da, Yezidin zalimleri ile çarpışırken, yaşanan olayları duyup gelen O’ zaman ki bir Müslüman Türk soydaşımız, Hüseyin efendimizin yanına gelerek der ki:  “Efendim sizlerin bu maruz kaldığınız zalimliğin karşısında ben âcizane size nasıl yardımcı olabilirim? İster seniz size yardım çağırayım, benden bir isteğiniz var mı? Der.” O’ Mübarek te, “sen kimsin, hangi kavimdensin?” Diye sorar, bizim soydaşımız kendisinin bir Türk olduğunu söyler. O’ zaman Mübarekte derki: “Ben burada kanımın son damlasına kadar bu zalimlerle çarpışacağım; sen benim şu en küçük iki oğullarımı buradan al, emin birilerinin yanına götür” der ve O’ Türk’e hayır dualar eder: ”ALLÂH sizleri Kıyâmet' e kadar muzaffer eylesin” der. Bu rivayete istinaden “Rabbim izin verirse,” ama az, ama çok bizler bir Millet olarak Dünya durdukça, kıyâmete kadar varlığımızın devam edeceğine inanıyorum. Bütün âlemlerdeki her şeyi yaratan Rabbimizin koymuş olduğu İlâhi düzeni,  bizler insanoğlu olarak tavsiye ettiği yaşam şeklini kendimize göre çeşitli bahanelerle değiştirmeye çalışırsak, “bizlere her yer Kerbelâ” olur! Başımıza gelebilecek olayların şahidi olan tarihten bir tecrübe almazsak eğer, şüphesiz bizlerinde sonu onlar gibi ola bileceği farksızdır!

Yezidiler var oldukça, Hüseyinlerde, “ALLÂH’ın izni ile kıyâmete kadar var olacak; bundan hiç kimsenin endişesi olmasın! Çünkü yarınların bizim olacağını unutup da, asla ümitsiz olmayız! Çünkü zaman gelecek ki, ALLÂH nurunu (İslâm’ı) Dünya üzerinde” Kıyâmet kopmadan "buyurduğu gibi," tamamlayacak ve sonuç ta, kazanan İslâm Ümmeti olacak. Bu gerçeği araştıran, birçok çeşitli dinlere mensup yüksek Din âlimleri, Kur’an’ı Kerim ve Hadis-i Şeriflere dayanarak birlikte açıklıyorlar.

“ Cenab-ı ALLÂH… Devletimizi, milletimizi Kıyâmet' e kadar baki ve bizlerin Ümmet olarak akıbetimizi hayır eylesin.” Âmin…

(18.01.2017)

Makale: Aydın Suyak  

 

( Bizlere Her Yer Kerbelâ başlıklı yazı Aydede tarafından 18.01.2017 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.