Şiir sürmek iyi geliyor
kalbime sonra da boca ediyorum evrene. Kayıp ruhumun izini sürüyorum günbegün
ve kayıp bir izdüşümü aidiyetini sorgulayan… yine yalıtıldığım yine inkar
edildiğim yine de deşifre etmekten geride kalamazken: Öncelikle hoyrat gönlümün
sileceklerine dokunan buharı çemkiren bir nidada sere serpilmişliğin kötünün ve
iyinin hakkaniyet dalaşı.
Solan bir güle rahmet
okuyan çiçekçiye rast geliyorum ve soruyorum:
‘’Çok oldu mu?’’
Adam feryat figan ama
toz konduramazken fevri tavrına, sükûtu resmediyor adeta:
‘’Çok taze abla.’’
Belli ki o da yitirmiş
aklını.
‘’Belli olmaz. Git de
göster bir uzmana.’’
Bıyık altından gülüyor sinsice:
‘’Benden iyi uzman mı
olur?’’
Sahi, bu yazdığım
kaçıncı hikâye ve yaşadığım kaçıncı mağlubiyet…
‘’Şiir sür’’diyorum tüm
saflığımla.
‘’Vallahi, her gün
suyunu değiştirdin mi evladiyelik bunlar.’’
Sarmalında hazanın ve
tavan yapmış hüsrana inat, bir kahkaha boşalıyor ruhumdan yine de ayıpmışçasına
elimle kapatıyorum ağzını ruhumun. Artık elimi nereye koydumsa…
‘’Elleşme,’’diyor
kadın.
Ne ola ki?
‘’Hepsi aynı mahsul.
Bir eksik bir fazla. Çatma kaşlarını be adam!’’
Sanırım yitirdim aklımı
belki de yeni paranoyalar üretiyorum bu soğuk kış günü.
‘’Az git uzağıma. Bak
insanların görüş mesafesini engelliyorsun.’’
‘’Mevzu nedir ki
efendim?’’
‘’Oy, oy, kibarım.’’
‘’Pardon! İyileşmeyen
yaralarım var benim. Sizde bulunur mu acaba hal çaresi?’’
‘’Yanlış yere tezgâh
açtım belli ki.’’
‘’Ben de onu
diyecektim. Ağzımdan aldınız. Siz ne satıyorsunuz?’’
‘’Az evvel geçti
kırmızı ambulans abla. Ben de yeni geldimdi. Çok taze çok hem de. Tarladan yeni
topladım. Bizim orada ne derler senin gibilere, biliyon mu?’’
‘’Ölü gömücü sen de.
Yeni mahsulmüş. Dün aldım sabaha pişirecektim ki çürümüş kesekâğıdında ne
varsa…’’
Uzaklaşıyorum. Çok çok
uzaklara gitmeliyim ve olabildiğince çabuk.
‘’Ne bakmıştınız
efendim?’’
Zamanın devşirme
ihtiyacını karşılayanlar kim ise belli ki ışınlanmışlar milenyuma…
‘’Hiç’’ diyorum usulca
oysaki içimdeki tufan akla zarar.
Aklıma damlayan zamane
gülüşleri belli ki zamansız mutsuzluğum iken her an’ıma devşirdiğim ve ait
olmadığım bir döngüde anlamsızlığın kaçıncı dalyası ise.
H/içliğime dokunan
kaygılarımla ve dertop olmuş benliğimle uzaklaşıyorum düş pazarından ve kendi
düşlerime yol alıyorum yine gerçek bir günün gerçek dışı sancılarında gerçekçi
sorgulamalarım iken gerçek dışı düşlerle yalıtıldığım ve aldatıldığım…