İyi de kutsal metinlerin aklında zoru mu var da, bunu böyle söylüyorlardı? Eş deyişle kutsal metinler teklik uğruna; tekil irade uğruna; ortak iradeye ve mülk ortaklığına neden karşı çıkıyorlardı? Bu tür yazılı metinler benzersiz oluşla kral egemence ortak tanımazlığı neye göre söylüyorlardı?

 

Bu söylemin öncesindeki eylemlerde, kesikli sürekli oluşun devamlılık esasını ve zıtların varlığı birliği olan yasayı göz önüne aldığımızda; konu az çok anlaşılır olup; üzerinde fikir yürütülür hale gelecektir.

 

Farklı kullanım nesnelerini üreten totem meslekleri varsa ve bunlar guruplar arası takasa konu oluyor ise zorunlu oluşla gruplar arası birlikte yaşama iradesi de vardır (varsa var).

 

Totemi meslekler, yani üreten ilişkiler; totem aitliğini, eş deyişle totem sahipliğinin karşısına toplum sal sahipliği çıkarmakla eş deyişle toplumsal aitliği getirmişti. Totemi sahiplik bir sosyal aitlikti. Toplum sal aitlik üreten aitlikti. Eş deyişle toplumsal aitlik üreten kolektif emek sahipliğiydi.

 

Emek; mısır, buğday, koyun, keçi, yetiştiriciliği içinde dokuma işçiliği içinde billurlaşan değer sahipliğiydi. Yani emek; dokunmuş kumaş, üste giyilen giysi, koyun, keçi, buğday, mısır olmakla, toprak tarla bağ bahçe olmakla mal mülk olmuştu. Ama henüz emeğin içinde billurlaştığı mal, mülk tasarrufu mal kılınmamıştı (pazar için üretilen nesneler, değildiler).

 

Totemi kişilerle, doğa ilişkisi üretim olmuştu. Üretim de kolektif emek demekti. Kişi emeği; araç, gereç, toprak, koyun keçi gibi nesnelerle girişince üretim hareketi doğuyordu. Kişi, mal olan kolektif emeğinin yine kolektif tasarruf içinde sahibiydi de.

 

Yine kişiler o malın üretim gücü karşılığı olan "üretim nesnelerinin" de kolektif sahibiydiler. Kısacası kişi, kolektif tüzelliğin eliyle mal mülk sahibiydi. Ya da kolektifin tasarrufundaki mal mülk kişilerin sahipliğiydi.

 

Bu üretim nesnesi kapsamında olan her bir üretim güçlerini, insanın elinde aldığınız zaman; insan üretim yapmak için üretim nesnesine sahip olanlara ister istemez emeğini kapılamak, ipotek etmekten başka çaresi kalmıyordu.


Köleci sisteme kadar bu üretim gücü üzerindeki kişisel sahiplikle uygulama; totem meslekli üretim hareketi içinde yansımasını verse de, henüz kendi sosyal birimi içinde uygulama olanağı olmamakla farkında olunan durum değildi.

 

Üreten ilişki sahipliği, emek sahipliği olmakla yaptıran itaat ettiren bir güçtü. O işin tekrar tekrar vücut bulması için bir fikir söyleme, iletime, bir karar alma sahipliği olmakla; irade sahipliğiydi. Emek kolektif olduğuna göre bu sahiplik iradesi de sonuçta kolektifti.

 

Bir totem gurubun üretim ilişkisi, totem grubun dışındaki totem grupların farklı kullanımlı üretim ilişkisiyle birbirini çekiyordu. Bu çekim, farklı kullanımı olan mısırla peynirin bir değişilme hareketiydi.

 

Buradaki bu ilk aşamada, farklı kullanımlı çarık yapan grup emeği ile battaniye dokuyan grubun üreten ilişki emeği olan üretim nesnelerinin değişilme iradesi yanında, bambaşka bir sürecin de iradesi ortaya çıkıyordu.

 

Takas yapan gruplar birlikte bir arada YAŞAMA iradesini de ortaya koyuyorlardı. Totemi kişi bir yaşam iradesi ortaya koymuyordu. Totem kişi bir totemi alan ortamında doğduğunda sanki yaşam ilişkisine sahip olmuşla doğuyordu.

 

Oysa karşı totem gruplar ilk kez grup sahipliği oluşla ayrı gruplarla bir arada yaşama iradesi ortaya koyuyorlardı. Bu ön ittifaktı.

 

İşte bu ön ittifaklı ilk hareketten sonra ittifak içinde doğan kişiler bu yaşama iradesinin farkında olmadan ittifak içine doğmakla, bu yaşama iradesini en tabii bir hak oluşla; böyle gelen, böyle giden bir süreç gibi anlıyordu.

 

Siz gelecek kuşaklara bu birlikte yaşam iradesini anlatsanız da bu onlara hayali geliyordu. Çünkü şu anki süren sürece göre bir öncesi, bu süreçle anlaşılmaz gibi oluyordu.

 

 

Benzersizlik ve ortak tanımazlık söylemi, belli ki "benzerlerin bir arada yaşamak için ortak irdi kararlar aldığı, ortak mülk sahibi olmakla kendilikten egemenliğin paylaşıldığı" bir süreç olmalı ki, kutsal metinler bu sürece tepki oluşla, ortak mülk sahipliği olmayan bir zihniyetle "benzeri olmayan. İradesi üzerinde irade olmayan. Kararları tartışılmayan" bir karşı tezi ya da zıtlığı söylemişti. 

 

Totem dönemin sonuna doğru hiç olmayan; edilgence sürü gibi güdülmeyen bir şey ortaya konmuştu. Bu şey, üretimin gücü olan; yapma, yaptırma kararını alan etkince ortak iradesi olan, bir egemenlikti.

 

Bundan sonra süreci, günümüze kadar nesnel oluşla üreten ilişkiler; öznel oluşla da bu ilişkilerin sahipliği olan meşruiyet içinde, egemenlik iradesini kullanmak; sınıf mücadelesi olacaktı. Kısaca egemence irade El’in miydi, insanın mı?  Egemenliğin kullanılması mal sahipliği oluşla mıydı, üreten emeğe sahip oluşla mıydı? Tarihi bilinç buydu. Tez olan, anti tez olan buydu. Ortak olana karşı teklik olan zıtlığı buydu.

( Varsa Var 5 başlıklı yazı Bayram KAYA tarafından 29.01.2017 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.