Nilgün - Kasaba-dayken özlersem, peki o zaman da gelecek miyiz? Teyze Ayşe hanım - Sen iste, kasabayla köyün arası ne ki, minibüsler sağ olsun, altı üstü 10 km. Bir nebze de olsa kızın gözleri parlamış - Annemi, babamı, ablamı ziyarete geleceğim için çok mutluyum, her gün geleceğiz değil mi, yalan değil öyle değil mi? Defalarca sorulan sorulara olumlu cevaplar veren teyze içinden de - İnşallah yavrum inşallah deyip duruyordu. 

Bir hafta acı ile karışık gün, günü kovalayarak geçmişti. Ateş düştüğü yeri yakar hesabı, Ayşe hanım ve Nilgün sarmaş dolaş geziyor, kadıncağız kızın bir dediğini iki etmiyor, ortalık toplamada teyzesine yardım edip akşam olmadan da mezarlığa ziyarete gidiyorlardı.Mezarlıktan dönüşte ise kahvenin önünde kağıt oynayan kocasına seslenerek - Ne ara vakit buldun da kahve köşesinde vakit öldürüyorsun, hadi eve gelmiyor musun, yemek yiyelim. Nilgün teyzesinin kocasına kısık bir sesle - Emin amca, Ateşe yemek verdin mi? Emin efendi - Güvercinlerin dahi yemini verdim kızım, merak etme, siz gide durun, iki el daha oynayıp gelirim. 

Eve gelen teyze, yeğen mutfağa girip karınlarını doyurduğunda, kapı çalınır, gelen öğretmen Yüksel hanımdır. Selamlaşmanın ardından, söze başlayan Yüksel hanım - Ayşe hanım, ben sizin güzel bakıp, güzel gören yüreğinize çok güveniyor ve bir gün Nilgün'ü bana tahsilini tamamlayıp mesleğini eline almış bir birey olarak getireceğinizden de eminim. Ayşe hanım - Elimden ne gelirse, yapacağım şüpheniz olmasın, nerelere tayin olursunuz bilmem ama, söz sizinle irtibatı kaybetmeyeceğim, en azından Nilgün için canım. 

Akşam geç vakitte eve dönen Emin efendi, evde bir takım seslerin geldiğini duyunca, eşikteki ayakkabılara göz atmış, içeride bir hanımın olduğunu anlamıştı - Hayırlı akşamlar hoca hanım, vallahi ayakkabınızdan sizin olduğunuz belliydi. Hoş geldiniz Emin bey abi diyen Yüksel hanım - Ona bakarsanız köy yeri olduğundan benimde naylon ayakkabılarım var. Sohbet iyice koyulaşmış, Nilgün - Öğretmenim, ilk kez huzurluyum, dediğinde hepsi kızın yüzüne merakla bakıp, adeta kızın konuşmasının tamamlamasını bekliyorlardı. Kız - Bir haftadır her gün annemin, babamın ve ablamın mezarlarını ziyaret ettiğimden mi, bana teyzemin annelik ettiğinden mi yoksa öğretmenimin böyle iç açıcı eğitimden konuşmaları mı? Haz duyup huzur buldum. Öğretmen hanım - Sahi Emin bey abi, köyde kalsanız, yaşınız o kadar ileri değil, Ayşe ablamın da öyle. Ayşe hanım - 4O Yaşına vardık, daha ne olsun öğretmen hanım ama burada kalıp kalmamayı, şimdiki kadar da düşünmemiştim. kocasına dönüp - Ne dersin bey, dediğinde. Emin efendi - Bak hele bak, bizim hanım bana bey dedi, deyip bıyık altından gülünce, karısı hiç oralı olmaz bile. 

Ayşe hanım - İyi ki geldin Yüksel hanım, vallahi içimiz açıldı, kızın huzurlu olduğu doğru bak bana da sıçradı birden neşelendim. Öğretmen hanım - Aslında kalmanıza en çokta ben sevinirim, Nilgün ilkokulu bitirdikten sonra kıyı köydeki orta okula gider elimden geldiğince iç içe oluruz,bu köyde akıllı çocuklar var, öncülüğü Nilgün yapıp, köyümüzden on çocuk orta okullu olsa fena mı olur Ayşe hanım? Söze giren Emin efendi - İyi güzel söylüyorsun da hoca hanım, kasabada da kurulu bir düzenimiz var, köyde ayakkabı tamir etmeye çalışsam! Millet naylon ayakkabı veya terlik giyiyor, naylon ayakkabının tamiri nerede görülmüş ki?

 Öğretmem Yüksel hanım - Size akıl vermek haddime değil ama, buradaki düzeni oraya yani kasabaya da nasıl taşırsınız bilemiyorum. Hadi, Ateş kasabaya çabuk alışır, fakat güvercin konusunda endişemi belirtmek isterim. İyi ki kasabada hayvanlarımız yok. yoksa köyde günlerce nasıl dururdunuz. Öğretmeni can kulağı ile dinleyen Emin efendi - Doğru dersiniz hoca hanım, cins güvercinleri parayla alan olsa da satsak ama kuruş dahi vermez bu keratalar, hatta benim hanım da aynısını demişti, gerçekten de köyün gençleri - Dayı güvercinleri bedavaya ver, kasabada başına dert mi alacaksın, belkide güvercinleri telef edip günahına girersin, ha istersen de verme, onlar yerini yurdunu bilip köyümüze sizsiz de geri döner deyip birde dalga geçer gibi güldüler ya!

Ayşe hanım - Aman, güvercin işi meşakkatli hoca hanım, gençlerin hakkı var, onlar köyün havasına, suyuna alışkın, o takla güvercinlerini bedavaya getirip senden isteyecekler demiştim ki, dolaylı yollardan Emin efendiden istemişler işte. Öğretmem hanım - Evcil güvercinler, en az normal güvercinler kadar uçmayı sever. Onlara, kasabada işinin gücünün arasında bakamayacağını demek tahmin edip bilmişler, köyün gençleri bundan dolayı istemiş olamazlar mı Emin bey abi? Sahi onlara bakmayı göze alabilecek misiniz? Güvercinler git gide yumurtlayıp ha bire çoğaldıkların da onlarla nasıl başa çıkacaksınız? Eğer ayakkabı tamirciliğini bırakıp da, güvercin yetiştirecek-seniz o zaman başka! 

Neyse Ayşe abla, bana müsaade deyip iyi geceler dileyen öğretmen hanımı karı, koca yolcu etmek için ayağa kalkarken; Divanda uyuyan Nilgün'ü uyandırmamaya gayret etseler de küçük kız - Öğretmenim, gidiyor musun? Kızın divandan kalkmasını istemeyen öğretmen - Yat canım uykunu bölüp, seni de rahatsız ettik, saat epey geç olunca da, artık amcan beni yoldan geçirecek, hadi yarına yine görüşürüz deyip kızın yanağını okşadı. Ayşe hanımla da tokalaşarak odadan Emin efendiyle beraber, Ayşe hanımın kocasına vermiş olduğu el feneriyle sokağa çıktılar.  

( Nilgün Takla Güvercini 5. Bölüm başlıklı yazı GülsenTunçka tarafından 13.02.2017 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.