Evet mi hayır mı?
Söyle bana nedir senin cevabın?
Beklemek istemem
Ne olacak bilinmez ki yarın…
Nerdeyse otuz yıllık bir şarkı. Bir zamanlar Füsun Önal
söylerdi ve oldukça popülerdi. Her yerde evet mi hayır mı konuşulurken, aklıma
geldi. O kadar çok konuşuluyor ki, baskılar o kadar şiddetli ki, bu şarkıyı
bile dinleyen olur mu, bilmiyorum. Bu referandumun sonucu her ne olursa olsun,
Türkiye’nin artık o eski Türkiye olmayacağı kesin.
Benim önümde ki nesil teker teker ölüyor. Uzay çağıyla uyanmış,
internetle medyayı tanımış bir nesil geliyor. Artık hiçbir şey saklanamıyor,
yasaklı da olsa o yasağı delen her araştırmaya açık bir internet ortamı mevcut.
Sizi bir olaya ikna etmeye çalışan insana, dur bakayım internette ne yazıyor,
gerçekten sen doğru mu söylüyorsun diyebiliyor dinleyen ve anında o iddiacı
kişiyle yüzleşebiliyor.
Geçmişe baktığımda, yıkılmaz denilen komünizm yıkıldı, Berlin
duvarı yerle bir oldu. Yugoslavya, karşılığında acılarla dolu bedeller ödenerek
paramparça oldu, küçük devletlere ayrıştı. Arap dünyasının tek lider aileli
devletleri yerle bir oldu. Krallıklar çöktü. Son parçası olan Suriye’de ise,
krallığını elinden bırakmak istemeyen cani Esed, nerdeyse bir milyon vatandaşını
öldürdü, beş milyondan fazla insanı mülteci konumuna soktu, ona destek veren
güçlü devletlerle bir olup hala direniyor O da yok olup gidecek inşallah. O
kadar çok değişim oldu ki… Böylesi değişim içinde, o değişime deve kuşu gibi
bakıp, değişmemeye hayır demek ne kadar mümkün ki… On beş temmuzda nerdeyse,
bizi de paramparça edeceklerdi. Allah korudu, elhamdülillah. Bu bize nereye
gidiyoruz diye düşündüren, ezber bir politik yaşamın artık tarihe karıştığını
gösteren, birlik ve beraberlik içinde, sağlam bir demokrasiye ülkemin çobanına
kadar özgürlüğü yayan gereksinimin olduğu konusunda her kesimden ses getirdi.
Özgürlük başkasının özgürlüğünü engelliyorsa bu özgürlük olabilir mi? Elbette ortak
noktalarda birleşen ve tüm insanımıza eşitçe yaşama hakkı tanıyan kanunlara
ihtiyaç var. Eğer biz bunu gerçekleştirmekte başarıya ulaşamazsak, güçlü devletler
kendi fikirleri ve vicdanları ölçüsünde bize demokrasiyi yaşama hakkı
vereceklerdir. Geçmişte acı olan bedelleriyle yaşadıklarımız gibi…
Vatanım, Müslüman bir ülke… Tarihi İslam dininin etkisiyle
dolu, savaşlar kazanılmış, destanlar yazılmış olaylarla dolu. İslam tam
manasıyla yaşanmış dönemlerinde dünya tarihinde çığırlar açmışız, âlimler,
bilginler yetiştirmişiz, İbni Sina, Mevlana, Yunus Emre, İbni Haldun, Muhyiddin
Arabi… Gibileri! İslam’ı yaşayan bu nesiller dünyanın tarihini yazmışlar ve
dünyada söz sahibi olmuşlar. O zaman şu soruyu soruyorum, neden İslam’ı
yaşamaktan korkuyoruz ki… Neden inandım, iman ettim derken, camiler dolmuyor,
beş vakit namaz kılınmıyor, zekât verilmiyor, fahişeler fellik fellik ortalıkta
geziyor, riyakâr insanlara inanıp peşinden gidiyoruz, neden rızkı Allah’tan
değil de, milletvekilinden, bakandan bekliyoruz. Neden bu kadar değiştik,
farklı bir dini ortaya çıkarıp yaşar olduk. Dili Müslüman, kalbi münafık, aklı
vesvese dolu yaşar olduk. Eğer biz müreffeh ve zenginlik istiyorsak, iman ettik
ve yaşadık, yaşatacağız demeliyiz. Kimse Hristiyan yahut Yahudi yahut Budist kadına
açık saçık giyiyorsun diyemez yahut niçin şarap tüketiyorsun diyemez. İnancı böyle
ve o sadece inandığı gibi yaşıyor dostum. Ama bir Müslümana bunları niçin
yapıyorsun şeklinde eleştiri yapılır, neden kızın çıplak geziyor, neden başörtüsü
örtmüyor, neden şarap içiyorsun, neden insanları kandırıyorsun, neden yalan
söylüyorsun… İşin özü cehalette yatıyor. Cumhuriyetle, demokrasi ile ters değil
ki İslam. Niçin korkuyorsunuz? Hangi ayet bu düşünceyi reddediyor, Kur’anı okuyun
ve öğrenin Allah aşkına!!!
Artık deve kuşu gibi yaşamaktan uzaklaşmalıyız. Değişen bir
dünya var. Bu dünyada eğer söz sahibi olacaksak, dualarımızda, aldığımız
nefesimizde, paylaştığımızda, yalnız kaldığımızda kısacası her anımızda Allah’ı
kalbimizde ve aklımızda bekçi bileceğiz, kimse görmüyor ama Allah görüyor
diyerek şerden, günahtan uzak duracağız. İşimizin en doğrusunu yapacağız.
Dünyayı intikam duygusuyla değil, Allah’ın rahmetini yayarak dolaşıp, yöneteceğiz.
Bu düşünceye erişmiş aklıselim insan, zaten evet mi hayır mı sorusunun cevabını
tartışmaz ve doğrusu nedir bilir ve ona mührü basar.
Aynı vatanda, birlik ve beraberlik içinde kenetlenmiş geleceğe,
yeniden doğacak güneşle merhaba diyeceğiz inşallah. Değişen dünyada, en iyi
ayarı yapıp huzur içinde yaşayacağız Allah’ın izniyle… Biz eğer vazifemizi
inandığımız gibi yaparsak, Allah ol der olur her şey inşallah…
Selam ve dua ile…
Saffet Kuramaz