Hikaye / Yaşamdan Hikayeler

Eklenme Tarihi : 20.02.2017
Okunma Sayısı : 1843
Yorum Sayısı : 6



İşte artık yeni bir hayatın başlangıcındaydım. Yeniden bir bunalıma 
sürüklenmemek için bir an önce iyi kötü bir iş bulup çalışmaya başlamam 
lazımdı. Bundan sonra başımızda babamız olmayacaktı. Vatani görevde 
bittiğine göre, şimdi ayakta durma zamanıydı.

Her sabah bir Kocaeli Gazetesi alıp iş ilanlarına bakmaya başlamıştım. 
Ancak o zamanlar evimizde henüz telefon olmadığı için her gördüğüm 
ilanın adresine bizzat gidip görüşmem gerekiyordu. O nedenle bir kaç gün 
ilanları yazıp biriktiriyor ve şu gün gideyim diye tespit ettiğim günde 
teker teker firmaları dolaşıp işe talip olduğumu söylüyordum.

Müracaat ettiğim yerlerin hemen tamamı asgari ücretin altında tekliflerde 
bulunup, yemek, yol masrafı gibi başka hiç bir ek vaat de bulunmuyorlardı. 
Hatta bazısı sigortasız çalıştıracaklarını bile söylüyorlardı.

O arada televizyon haberlerinde bir öğrenci affından söz edilmeye 
başlanmıştı. 

Söz edilen yasa benim durumumu da kapsıyordu. Ancak annemin dul maaşı 
dışında "ki onunla da ancak ev geçindirebiliyordu."  Hiç bir güvencem  yoktu. 
Yani eğer bir af çıkarsa tekrar okuyabilmem için hem çalışıp hem okuyacağım 
bir ortam hazırlamam gerekiyordu.

Aramalarım sonucunda nihayet asgari ücret ödeyecek, ayrıca öğle yemeğimi 
karşılayacak bir şirketin ön muhasebesinde iş bulmuştum. Firma Bir Nakliyat 
Şirketiydi. Hemen ertesi gün işe başladım. İki ay kadar burada çalıştım. 

Ancak iki ayın sonunda öğrenci Af Yasası gerçekleşti. Okula yeniden dönmeyi 
çok istiyordum, ama maddi olanaksızlıklar belimi büküyordu.

Küçük ablam durumu öğrenince bana bir süre yardım edebeliceğini gidip okula 
başlamamı istedi. O günlerde güzel bir tesadüfle bir komşumuzun, üstelik 
rahmetli babamın mesai arkadaşının tayini Eskişehir'e çıkmıştı. Cihangir amca 
ve Emine teyze dört beş ay önce iki oğullarından birisini geçirdiği ani bir 
rahatsızlık sonucu kaybetmişlerdi.

Bir Cuma namazı çıkışı Cihangir amcayı buldum ve kendisine yeniden okula 
döneceğimi,Eskişehir'de bir iş buluncaya kadar yanlarında kalıp kalamayacağımı 
sordum. Cihangir amcam çok iyi bir insandı. Oğlunu yakın zamanda kaybettiği 
için de son günlerde de iyice duygusallaşmıştı. Benim sözlerim üzerine göz yaşları 
içinde " Tabi ki oğlum, istediğin kadar kalabilirsin, ben bir evlat kaybettim 
biliyorsun. Sen de babanı kaybettin, belki bir tecelli bu, Emine teyzen de inan çok 
sevinecek, zaten seni çok sever bilirsin" Dedi.

Sevinçle eve koştum. Durumu anneme ve ablama anlattım. On beş gün kadar 
sonra Cihangir amcalar Eskişehir'e taşındılar. Bu arada ben de çalıştığım 
yerden istifa ederek okula gidip tekrar kaydımı yaptırdım.

Cihangir amcalar bana evlerinde ders çalışabileceğim her türlü ortamı 
hazırlamışlar, ayrı bir oda verip hatta oraya bir çalışma masası bile 
koymuşlardı.

Yasa Okullar başladıktan yaklaşık bir ay sonra çıktığı için benim yeniden 
okula dönüşümde dersler çoktan başlamıştı.  

Hafta sonu o ana kadar işlenmiş derslerin notlarını,  yeni öğrencilerden almak 
için  okulun hemen yanındaki Öğrenci Yurduna gittim. Yurdun bahçesine 
girişimde şaşkınlığımı gizleyemedim. Her şey bizim zamanımızdan çok farklıydı. 

Basketbol sahasında öğrenciler top oynuyor, yine Yurt bahçesinin bir başka 
köşesinde Orkestra kurulmuş, gençler çılgın gibi dans ediyordu. 

Bir an bu nasıl bir şey diye düşündüm. Biz mi doğruyu yapmıştık yoksa bu 
gençler mi doğru yapıyorlardı? Ancak ders notu için birisini aramaya 
başlayınca, bu gençlerin gerçekten bizden çok farklı olduğunu gördüm. 
Yaklaşık üç yıl içinde Türkiye ne hale gelmişti. Konuşmak istediğim çoğu 
genç bana doğru düzgün cevap bile vermedi. Herkes kendi havasındaydı. 

Bir tesadüf sonucu onlardan  biraz farklı olan eski bir okul arkadaşım 
Ozan'ın kardeşi Baran ile tanıştım. Baran'ın ağabeyi mezun olmuş. O da 
bizim okulu kazanarak seksen-seksen bir döneminde okula başlamış. 
Yani tam da benim aradığım üçüncü sınıf öğrencisi.

Bu arada ilginçtir okuldan atıldığım Mali Matematik dersi de o yıl 
müfredattan kaldırılmış. Benim hayatımda çok şeye mal olan ders 
müfredettan kaldırıldığı için ikinci sınıftan sorumlu olduğum bu dersten 
muaf duruma düştüm. 

Bilmiyorum bu durum bana ayrıca Yasal bir hak doğurur muydu? Ama 
artık hiç işin o tarafında değildim ve bu tür şeylerle uğraşmaya zamanım 
yoktu.

Baran Adanalı bir gençti ve maddi durumlarıda iyiydi. Yurt hayatından 
memnun olmadığını burada ders çalışamadığını söyledi. Babası ile konuşmuş 
bir müddet sonra Yurttan ayrılıp bizim daha önce ağabeyi Ozan'la birlikte 
kaldığımız otelde kalacakmış.

Fotokopi çektirmek üzere ondan ders notlarını aldım ve tekrar görüşmek 
üzere vedalaştık.

Seksen yedinci bölümün sonu
Mehmet Fikret ÜNALAN
( Bin Dokuz Yüz Seksene Doğru (Seksen Yedinci Bölüm) başlıklı yazı MehmetFikret tarafından 20.02.2017 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.