Makale / Araştırma

Eklenme Tarihi : 21.02.2017
Okunma Sayısı : 1837
Yorum Sayısı : 1
SAVAŞI  ERKEKLER  ÇIKARIR, ACISINI  KADINLAR  ÇEKER --'' RAHATLATAN  KADINLAR  YA  DA  COMFORT WOMEN ''  1.  BÖLÜM


Birbirinin  kopyası  iki  hikaye  ile  başlayayım  bu  gün.

1. Hikaye:  

Verjine Svazlian  Anlatıyor  ( Svazlian  şeklinde  yazılınca  çok  yabancı  dursa  da  ''Sıvaslı  Verjin''  olarak  yazılırsa  o  kadar  da  yabancı  değil)  Evet..Verjin  Sıvaslıyan '' Ermeni Soykırımı ve Tarihsel Hafıza'' adlı  bir  çalışmasında  şöyle  bir  şey  anlatıyor  Garnik  Stepenyan  adlı  1909  doğumlu  bir  Ermeninin  ağzından:

“Nisan günleriydi. Der Zor yakınlarındaki Hekimhane denilen yerde korkunç bir olay cereyan etti: Zıvaneli 'de otuz  güzel gelin kervanımıza katılmıştı. Bir gece onları toplayıp götürdüler. Onları çırılçıplak soyup dans etmeye ve kendilerini eğlendirmeye zorlamışlar. Saçları darmadağınık ve acayip şekilde geri getirildiklerinde, o gelinler hep birlikte el ele tutuşup Fırat nehrine atladılar:”

2. Hikaye:  

Bu  sefer  bir  Türk anlatıyor.  Bir  öğretmen  olan Leman  Alp.

Bu  hikayede  Der  Zor'un  yerini  Van-  Akdamar  adası  almıştır.  Zivaneli  köyünün  yerini  ise  Zeve  Köyü...

''Kente giren Ermeniler, karşılarına çıkan herkesi kurşuna dizmişti. Can derdine düşen silahsız köylüler, Van Gölü’ne doğru kaçmaya başlamıştı. İşte o anda Van ile Akdamar adası arasında taşımacılık yapan vapurlar imdatlarına yetişmişti. Çaresiz halk, Ermeni zenginlere ait bu vapurlara doluşmuştu. Asıl  katliam da burada yaşanmıştı. Vapur, gölün tam ortasına gelindiğinde Ermeniler, Türk erkeklerini katledip suya atmıştı. Kadınlar ise Akdamar’a götürülmüş, ömürlerinin sonuna kadar Ermenilerin tecavüzüne uğramıştı. Bu zilleten kurtulmak isteyen kadınlar ise kendini göle atarak canlarına kıymıştı.''

Biz  bu  iki  ayrı  anlatımdaki  ''  Biz  değil  onlar  yaptı-  Hayır  biz  yapmadık  asıl  onlar yaptı''  Kısmını  tamamen  es  geçip  doğrudan  doğruya,  sadece  ve  sadece  tecavüz  denilen  olaya  odaklanırsak  çok  korkunç  bir gerçekle karşı  karşıya  kalıyoruz:  ''Savaşı  erkekler  çıkartır,  acısını  kadınlar çeker''

Evet..Dünyanın  bilinen  en  eski  çağlarından  beri  savaşları erkekler  ya  da  çoğunlukla  bir  tek  erkek  (  Ülkenin hükümdarı )  Çıkarmıştır  ama  çıkan  bu  savaşın  sonucunda  en  acı  faturayı  -  savaşın  çıkmasıyla  hiç  bir  ilgisi  olmayan-  kadınlar  ödemiştir.  İşin  ilginç olan  tarafı  ise  yaklaşık  bütün  dinler  -Kendi  taraftarlarının  savaşı  kazanması  durumunda-  kadın  olsun  erkek  olsun  karşı  tarafın  insanlarına  yapılacak  olan  taciz  ve  tecavüzü  bir  hak  olarak  görmüşlerdir.  Mesela  hem Tevtatta hem  de  İncilde  (  Eski ve Yeni  Ahitte)  Kadınların  savaş  ganimeti  olarak  alınmasından  bahsedildiği  gibi  İslam  hukukunda  da  kadın, savaş  ganimeti  olarak  cariye  olur  ve  her  kimin  ganimet  payı  ise  o  kişinin  -  birlikte  yatmak,  yani  seks  ihtiyacı  da  dahil-  tüm  hizmetlerini  görmek   zorundadır.  Hiç  bir  itiraz  hakkı  yoktur.  Yani  ''Erkeklerin  başlattığı  bir  savaş  yüzünden  olayla  hiç  ilgisi  olmayan  beni  cezalandıramazsın.  Seninle  yatmak, senin  hizmetçin  gibi  her  işini  yapmak  zorunda değilim''  Diyemezdi.  Bunu  dediği  takdirde  cezası  ölüme  kadar  gidebilirdi.

Nitekim  yine  dinlerin  bakış  açısına  göre  savaş ganimeti  olan  erkek  ve  kadınlar (  Ama özellikle  kadınlar )  bir  insan değil  mal idiler. Şöyle  ki:

Antik çağlardan beri “Zafer kazanan talan yapar”ilkesi uyarınca yapılan talanın en önemli parçasını kadınlar oluşturmuştu. Bu bağlamda tecavüz suç değil hak kategorisine giriyordu. Kadınlara esir alındıktan sonra sahibinin dışında herhangi biri tarafından tasallutla bulunulursa, işte o zaman sorun çıkardı, fakat bu da en fazla mala karşı işlenmiş suç sayılırdı ve burada muhatap ganimeti kaldıran taraftı, kaygı, onun zararlarını karşılama kaygısıydı. 

Savaşların  mağdurları  olan  insanların  bu  mağduriyetleri  maalesef  yüzlerce  sene  neredeyse  hiç  himsenin  dikkatini  çekmedi.  Madem  ki  bir  başka  dine  ve  başka  bir  millete,  ya  da  ırka  mensuptular  o  halde  her  türlü ezaya,  cefaya,  tecavüze  müstehaktılar.  İster  kadın  olsun  isterse  erkek...

İlk  kez  1583-1645  Yılları  arasında  yaşamış  Hollandalı  bir  hukukçu  olan  Hugo  Grotius ile  1714-1767  yılları  arasında  yaşamış  olan İsviçreli  Emer  de  Vattel adlı  filozof-hukukçu,  savaş ortamlarında  bile  olsa  tecavüzün  suç  olarak  nitelendirilmesini önermişti.  Yani  görüldüğü  gibi  17.  Yüzyıla  kadar  savaş  esirleri  (  diğer  bir  deyişle  ganimet)  olan  kadınlara  tecavüz  edilmesi  oldukça  normal  kabul  edilmiş,  17.  Yüzyılda  ise  sadece  suç  olması  gerektiğini  düşünenler  ortaya  çıkmıştı.

18.  Yüzyılın  sonlarında  ve 19. Yüzyılın  başlarında  1785,  1847  ve  1874  yıllarında  Avrupa'da  yapılan  bazı  antlaşma  metinlerinde  ilk  kez  savaş  esirleri  olan  kadınlara  tecavüz  edilmemesi  hakkında  ama  çok  da  bağlayıcı  olmayan  askıda  ifadeler  yer  almıştı. 

Ciddi  anlamda  bu  konu  ile  ilgili  ilk yazılı  belge ise  1863  Tarihli  Lieber  Yasası  idi. Bu  yasa  ABD  Başkanı  Lincoln  tarafından  ABD  iç  savaşı  ve  bu  savaş  sırasında  yaşanan  orantısız  ve  gereksiz  güç  kullanmanın önlenmesi  amacıyla  çıkarılmıştı  ve  aynen  şöyle  diyordu:

15.  Madde:

''Düşmanın dolaysız olarak tahribi ile diğer şahısların da ancak kaçınılmaz olan durumlarda zarar verici muameleye tabi tutulmalarına izin verilir. Kaçınılmaz olmayan yani askeri gerekliliğin bir emri olmayan dolayısıyla keyfi ve orantısız sayılması gereken askeri eylem ve saldırılar Lieber Yasası’na göre hukuka aykırı kabul edilecektir''

Yani  esir  edilen  bir  kadına  tecavüz  etmek  kaçınılmaz bir  eylem  olmadığına  göre  bu  tür  orantısız  eylemler  suçtur.

Dikkat  edilecek  olursa  ne  ''Kadın''  ne  de  ''Tecavüz''  kelimeleri  kullanılmasa  da  (  Kanunun  tam  metninde  var mı  bilmiyorum. )  Neticede  bu  madde ile  dahi  tecavüzcüleri  suçlamak  ve  yargı  önüne  çıkarmak  mümkündü.  Tabii  ki  Amerika  için  ve  tabii  ki  o döneme  mahsus  olmak  üzere...

1863 de  ilk  kez  ABD  de  ''  Orantısız  eylem'' den  bahsedilerek  dolaylı  da  olsa  tecavüzün suç  olduğu  belirtilirken  Avrupa  da  yavaş  yavaş  tecavüzün  ve  orantısız  güç  eylemlerinin  suç  olduğunu  savunmaya  başladı  ama kendi  yaptıklarını  görmeyip,  başkalarının  yaptıklarını  abartarak  bunu  bir  aleyhte  propaganda  malzemesi  olarak  kullanmaya  başladılar  daha  çok...

Mesela?

Mesela  1876  yılının 21  Nisanında  Osmanlı  hakimiyetindeki  Bulgaristan'ın  Batak  köyünde  Osmanlı  yönetimine  karşı  bir  direniş-  ayaklanma  başlamıştı.  İşte  bu  direniş  esnasında  tamamen  başıbozuk  Osmanlı  gruplarınca hiç  istenmeyen  ve  mazur  görülemeyecek  olaylar  yaşanmıştı.   Öyle  ki  bu  olaylar   Dostoyevski, Turgenev, Mendeleev, Gladston ve Garibaldi gibi  zamanın  önde  gelen  edebiyatçı,  fikir  adamı  ve  politikacılarının  elinde  ve  dilinde  efsanelere  dönüşmüş,  çeşitli  roman  ve  yazıların  ilham  kaynağı  olmuştu.

Uygar  Avrupa (!)  Barbar  Türk'e(!)  karşı  Türk  düşmalığını  pompalamak  için  yeni  bir  argüman  ele  geçirmişti. İngiliz  politikacı  Gladstone'un  yazdığı   ''  Bulgar  dehşeti  ve  Doğu  Sorunu''  adlı  risaleye göre  Türkler,  Batak  Köyünde  5000  Bulgar'ı Batak  köyündeki  Steva  Nedelya  kilisesine  doldurup  önce  tecavüz ettikten  sonra  topluca  kılıçtan  geçirmişler,  yani bir  soykırım  yapmışlardı. (  Bu  olayı başlı  başına  ele  almak  lazım  ama  konu  şimdilik  sadece  bu  değil ) 

Burada  çok  dikkat  edilmesi  gereken  husus  ise  1876  yılıdır.  Zira  bu  tarihte  Osmanlı  Devleti'nin Rusya  ile  savaşı   ve  buna  paralel  olarak  bir  taraftan  İngiltere,  öte  taraftan  Rusya'nın -  Osmanlı  Devletini  parçalamak  için- Ermeniler  üzerinde  oyunlar  oynamaya  başladıkları  yıllardır.  Nitekim bu  savaşın  hemen  sonunda  imzalanan  Berlin Antlaşmasıyla -  Batıda  Bulgarlar,  Sırplar  gibi-  doğuda  da  Ermeniler  ayaklandırılmıştır. Türklere  karşı  bir  nefretin  körüklendiği  yıllardır  bu  yıllar. 

Bütün  bu  ayaklanmalar  esnasında  olan  en  çok  kadınlara  olmuştur.  Ayaklananlar  da,  ayaklanmaları  bastırmak  üzere  harekete  geçenler  de  öncelikle  kadınlara  tecavüz  etmişler  ve  tabii  ki  yüzyıllarca  olduğu  gibi  hiç  bir  ceza  görmemişlerdir.

Barbar  Türk (!)  1876  da  Batak'da  5000  insanı-  pek  çok  kadın ve  kıza  tecavüz  ettikten sonra(!)-  katlederken(!)  Çok  kısa  süre  süre  Uygar  Avrupa (!) 1899-1901  yılları  arasında  Çin'e  girmiştir.  Hangi  ülkeler  ve  niçin  mi?  O  zaman  okumaya  devam.

1899-1901  Yılları  arasında  Çin'de  tüm  yabancılara  karşı  bir  ayaklanma  başlar.  Bu  ayaklanmaya  Boxer  Ayaklanması  adı  verilir. Tam  adı  ''  Haklı  ve  Uyumlu  Yumruk  Cemiyeti''  olan  bir  cemiyetin  öncülüğünde  Çinliler,  ülkelerindeki  yabancı  devletlerin  ekonomik  etkisini  yok  etmek  için  tüm  yabancıları  ülkelerinden  kovamak  üzere  harekete  geçerler.  Ancak  henüz  yer  yüzünde  BM  ya  da  Nato  veya  benzeri  bir  kuruluş  oluşturulmamış  olmasına rağmen  Avusturya-Macaristan İmparatorluğu, Fransa, Almanya, İtalya, Japonya, Rusya, Britanya ve ABD,  birleşerek  Çin  üzerine  yürüdüler.  Sonuç:  Onbinlerce  Çinli  öldürüldü,  on  binlerce  Çinli  kadın  bu  devletlerin  askerlerinin  tecavüzüne  uğradı.  Sadece  tecavüzle  de  kalmadı  özellikle  Ruslar  ve  Fransızlar,  kadınlarla  toplu  seks  yapmaktan  onların  meme  uçlarını  kesmeye  kadar  akıl  almaz  vahşetlere imza  attılar.

Almanya  1903  de  Namibya  topraklarına  girdi.  O  sırada  nüfusu 70  veya  100  bin  olan  Herero  Kabilesinin  nüfusunu   1907  yılına  kadar  17  Bine  indirdi.  Alman  General Lother  Von Trotha ''  Geride  kadın  ve  çocuk  herhangi  bir canlı  görmek  istemiyorum''  Demişti.  Alman  askerleri  de  emre  aynen  uydular.  Tabii  ki  kadın,  kız,  çocuk  ne  kadar  dişi  varlık  varsa  hepsine tecavüz  ettikten  sonra.  Ama  ne  Bokser  katliamı  ne  de  Herero  katliamı üzerine  kalem oynatan  olmadı  Uygar(!)  Avrupa'da.  Bize  Batak  Katliamı  yüzünden  ''  Pılınızı  pıtrınızı  toplayıp  çıkın  Avrupa'dan''  Diyenler  ''  pılınızı  pırtınız  toplayıp  çıkın  Çin'den.''  ya  da  ''  Çıkın  Namibya'dan''  demedi.  Sadece  . George Lynch adlı Batılı gazeteci “Öyle şeyler oldu ki anlatamam, öyle şeyler oldu ki Batı’da yayımlanmaması lazım. Öyle şeyler oldu ki, Batı medeniyeti denilen şeyin vahşetimizin üzerindeki ince bir yaldızından ibaret olduğunu gösterdi”İtirafında bulunmuştu. 

Evet...Daha  Rahatlatan  kadınlara  gelemedik  değil  mi?

Çok  uzadı..Devamı  gelecek  yazıya  kalsın  olur  mu?

RESİMLER:

Üstteki  üç resim  Batak  Katliamı  ile  ilgili.  Bunlardan  ilki  bir  mizansen.  İkincisi  Avrupa  basınında  çıkmış  bir  resim.  Üçüncüsü  ise  1876  yılında  5000  kişiyi  doldurarak  katlettiğimiz  iddia  edilen  Steva  Nedelya  Kilisesinin  bu  günkü  hali

Ortadaki  resimler  Boxer  katliamı  ile  ilgili..

Alttaki  resimlerden  baştaki  Herero  katili  Alman  General  Lother  Von  Trotha.  Diğer  iki  resim  ise  Herero  katliamı  ile  ilgili.

( Savaşı Erkekler Çıkarır, Acısını Kadınlar Çeker --'' Rahatlatan Kadınlar Y başlıklı yazı Sami Biber tarafından 21.02.2017 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.