Gökkuşağının renklerinin çeşitliliğine eşit sayıda bölgelere sahip bir güzel ülkede yaşıyoruz. Karadeniz’imiz, buna koşut Akdeniz’imiz, Ege ve Marmara Denizlerimiz var. Göllerimiz, sayısız diyebileceğimiz kadar çok. Tatlı suyu, acı suyu ve de tuzlu suyu olan göller. Ovalarımız, dağlarımızla dört mevsimi aynı günde bir arada yaşayabiliyoruz. Bu güzel topraklarda doğduk. Soğuk sularını içtik, bitek topraklarından beslendik.

 

         Kültüründen beslendik. Şarkı, türküleriyle güldük eğlendik. Askerlik yaptık, çocuklarımızı askere uğurladık. Okullarında okuduk. Ulusal ve dini bayramlarında sevindik. Ulusça acı günlerimiz oldu. Depremlerde kardeşlerden önce komşular koştu yardımımıza.

 

 

         Toplumların zorunlu olarak uyduğu yazılı kanunlar vardır. Bilinir. Kanunlar huzur içinde birlikte yaşamamız içindir. Kanunlar çiğnenirse cezai müeyyideler uygulanır. Yurttaş olarak devletimize karşı görevlerimiz vardır. Ta ilkokul sıralarında öğretilir: Vergi vermek, kanunlara uymak, askerlik yapmak, seçimlere katılmak gibi… Yurttaşlık bilincine eren her yurttaş bu görevleri seve seve yapar.

 

         Ayrıca toplumların, barış ve huzur içinde yaşamasını sağlayan yazılı olmayan kuralları vardır. Bu kurallar kanunlar kadar çoğu kez kanunlardan daha da etkilidir. Gelenek, görenek ve de adetler diye sıralamak olası bu yazısız kuralları.

 

         Nişan, düğün, duvak, sünnet töreni, asker uğurlama toplumuzda yerleşen kök salan uygulamalardır. Hasta ziyaretleri, ölüm taziyeleri, daha nice güzel hasletlerimiz var ulus olarak. Bu hasletler örülen tuğlaları bir arada tutan harç örneği bizleri birbirimize bağlar.

 

         Yer karasında birçok ulusa nasip olmayan bu güzel ülkeyi yurt edindik. Huzur içinde bir arada yaşamak için yazılı kanunlara uymak gerekli. Bir bu kadar da yazısız kanun diye adlandırdığımız kültür değerlerimizi, gelenek ve göreneklerimizi yaşatmak da önemli.

 

         Toplumun yapı taşı olan aile kurumuna saygı duymak yaşamsal önem taşır dinamik toplum olmak için. En küçük yapı taşımız olan hücrelerin sağlıklı olması sıhhatli bir bünye için önemi yadsınamaz. Hastalıklar önce tek bir hücrede başlıyor, tedbir alınmazsa giderayak tüm vücudu etkiliyor. Bizleri hasta bırakabiliyor. Toplumlar için durum da aynı. Aile kurumuna saygı azalırsa, bu kurumun yaşamasına gerekli özen gösterilmezse toplumun temeli dinamitlenmiş olur. Bu söylediklerim kehanet değil. Hayatın gerçekleri…

 

 Sağlıksız ailelerden oluşan toplumlarda dirlik düzen olmuyor. Barış huzur sağlanamıyor. Acılar yaşanıyor. Sağlam bir palamut ağacına musallat olan bir kurtçuk büyüyor, çoğalıyor. Çoğaldıkça ağacın içini kemiriyor. Koskoca ağacı yıllar içinde bitiriyor. Toplumun temel taşı olan aile kurumunun saygınlığını azaltıcı uygulamalar sonucu nice güçlü toplumların sarsıntılar geçirdiği hep birlikte görüyoruz. Tarih kitapları toplumların sefahat dönemleri yaşayıp etkisizleştiğini yazar.

 

Yıllarca okullarda çocuklarımızın eğitimi-öğretimi çalışmalarında bulunmuş bir emekli eğitimci olarak halkımın gönenç içinde yaşaması bağlamında bildiklerimi paylaşmak isterim. Bu konuda gerçekliğine kesinkes inandığım gerçekleri söylemesem dünyevi ve uhrevi görevlerimi yapmamış olurum.

 

Bu güzel ülkenin nimetlerinden yararlandım. Halkımın vergisini ödediği devletimin okullarında okudum. Yatılı okul okudum. Halkımız ödediği vergilerle yapılan yollardan, hastahanelerden yararlanıyorum. Yarın Allah’ın huzuruna çıktığımda, sorguya çekileceğimi biliyorum. Şöyle bir soruya muhatap olacağım belli. Allah soracak:

 

“Ey kulum, ben sana akıl ve izan verdim. Gerçekleri idrak ettim. Bu gerçekleri kullarımla niye paylaşmadın…” Vicdanen de rahat olmam için bu gerçekleri söylemeliyim sözü daha fazla uzatmadan. Devletimizin görevlerini içeren anayasamızın bazı maddelerine bakalım:

 

  DEVLETİN GÖREV SORUMLULUKLARI
Anayasanın 2. maddesi:
Türkiye Cumhuriyeti; toplumun huzuru
, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, İnsan haklarına saygılı,
Atatürk milliyetçiliğine bağlı
, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir

Anayasanın 5. maddesi:
*Devletin temel amaç ve görevleri; Türk milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü
, ülkenin bölünmezliğini, cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun, refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak;
*Kişinin temel hak ve hürriyetlerini sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal
, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.

 

Anayasamızın bu amir maddelerini şöyle okuyorum ben. Devletin görevleri içinde toplumun huzur ve mutluluğunu sağlamak… Kişinin temel hak ve hürriyetlerinin… İnsanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmak var.

 

Peki, beni rahatsız eden durum ne bu bağlamda. Toplumun en küçük yapı taşı ailedir dedik. Aile nasıl kuruluyor. İyi günde, kötü günde hastalıkta, sağlıkta ömür boyu bir arada yaşamayı kutsal bir bağ olarak gören iki genç insanın evlenmesi ile aile kuruluyor. Erkek çocuklarına anne olacak genç insanı eş olarak seçiyor. Kadın da çocuklarına baba olacak erkeği seçiyor. Sözdür, nişandır, düğündür derken güzellikler içinde aile birliği oluşması sağlanıyor.

 

Bu kutsal kurumun saygınlığına bir bakalım yakından. Güzel ülkemizde… Evlilik kurumunun çivisini çıkarıyor ulusal televizyon Kanalları. Bildiğim kadarıyla bu günlerde üç kanalda evlilik programları yapılıyor. Düzmece sahneler, rol yapan gençler. Bu programları saatlerce izleyen benim halkım. İşte bu bağlamda devletime görev düşüyor. Bu ve benzeri programların topluma hiçbir yararı yok. Yararı olmadığı gibi Türk Toplumu’nun henüz bozulmamış aile kurumunun saygınlığına büyük zararlar veriyor.

 

Devletin görevi yurttaşlarının nitelikli olmasına çalışmak. Onların sosyal gereksinmelerini karşılamak. Neler yapılabilir. Sanatsal aktivitelere çok daha fazla ağırlık verilebilir. Toplumu bilgilendirici, bilinçlendirici programlarına yönlendirilir medya organları...

 

Olağan üstü hal uygulanıyor zorunlu olarak. Bu uygulamaya hiçbir itirazım olamaz. Ulusal bütünlüğümüze kast eden her türlü terörle mücadele yaşamsal önemli. Toplumun manevi değerlerinin erozyonuna neden olan evlilik ve benzeri yararsız programlarıyla mücadele de önemli. Toplumumuzun manevi değerlerimizi törpüleyen yararsız yayınların bir kanun hükmünde kararname ile kaldırılması neden olmasın?

( Yurttaşlık Görevi başlıklı yazı sahara tarafından 21.02.2017 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.